Türkiye Kamu-Sen ve Türk Sağlık-Sen Hatay Şube Yönetim Kurulu Başkanı Hayrettin ŞAHİN, 26 Eylül Türk Dil Bayramı’nı kutlayarak, Türkçenin önemine dikkat çekti.“Bilindiği gibi Ulu Önder Atatürk’ün dil ile ilgili çok güzel sözleri vardır. Atamızın şu sözünü hatırlatmakta fayda görüyoruz:
Atatürk, “Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir. Türk milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına, camiasına mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz” demiştir.
Türkçeyi baş tacı eden, dilin millî bilincin, millî duygunun, millî benliğin, millî kültürün çok önemli bir parçası olduğunu vurgulayan Atatürk, Türk dilinin korunup, geliştirilmesine daima önem vermişti.
Türkçe, Türk milletinin ses bayrağıdır. Bağımsızlık ve hürriyetin işaretlerinden biri olan dilimiz bizi köklerimize bağlar, bir ve beraber olmamızı sağlar, edebiyat, bilim, teknoloji, sanatın her dalı, kültürümüz, değerlerimiz dil ile aktarılır. Dilimizi uluslararası alanda saygın ve kabul gören bir konuma getirmek, güçlü olmasını sağlamak bu ülkenin her bireyinin görevi olmalıdır. Dolayısıyla çocuklarımızın çok küçük yaşlardan itibaren dilini doğru öğrenmesi, dil bilinci ile büyümesi, dilimizin geliştirilmesi, dilimizden yabancı ve bölücü unsurların ayıklanması hassasiyetle üzerinde durulması gereken bir konudur.
Bölücü faaliyetler dil üzerine yoğunlaşır. Çünkü bir milletin dilini yok ederseniz, o milletin bağımsızlığını da ortadan kaldırmış olursunuz. Dolayısıyla bölücü cenahın iki dilli bir toplum yaratma çabaları sona ermemiştir.
Türk milleti dış dünyayı algılama, olayları analiz etme kapasitesi yüksek bir millettir. Dolayısıyla tehlikeyi iyi sezer. İçimizdeki ayrık otlarını temizlemek ve bölücülüğe fırsat vermemek bağımsızlığımızın korunması, ay yıldızlı al bayrağımızın dalgalanması, geleceğimiz, dilimiz açısından çok önemlidir.Ne yazık ki bugün yarı Türkçe yarı İngilizce konuşan bir gençlik yetişiyor. İşyerleri, lokantalar, alışveriş merkezleri yabancı isimlerle süslü.
Her fırsatta gündeme taşıdığımız bir konu var. O da tabelalarda yer alan yabancı isimler. Cadde ve sokak isimlerine baktığımızda kendimizi yabancı bir ülkede hissetmemiz mümkün. İngilizce tabela çılgınlığının ardından özellikle son zamanlarda Suriyeli sığınmacıların açtığı bazı lokanta ve işyerlerinde Arapça tabelaları sıkça görüyoruz. Hatta yol ve yön tabelalarında, hastanelerde ikinci dil olarak Arapça tabelalara rastlıyoruz.
Öte yandan bazı şarkı sözlerinde, reklamlarda hatta televizyon programlarında Türkçemiz adeta katlediliyor. Yıllardır dile getirmemize rağmen bu sorunlar bugüne kadar çözülmedi.
Bu gidişatın önüne geçmek bir devlet politikası mutlaka oluşturulması şarttır. Belediyelerin Türkçe tabelaları teşvik etmesi bir tedbir olabilir. Bu noktada belediyeler birtakım ekonomik pozitif ayrımcılık yapmalıdır.
Bilindiği gibi Başbakan Binali Yıldırım sosyal medya diline doğru ve gerekli bir tepki göstermişti. Gerçekten de sosyal medyada kullanılan dilin hem yazı diline hem de konuşma diline olumsuz etkileri bulunmaktadır. Biz Başbakan’ın bu sözünün havada kalmamasını istiyoruz. Bu uyarı sonrasında bazı çalışmaların başlatıldığına yönelik haberler kamuoyunda yer almıştı. Türkiye Kamu-Sen olarak konuyla ilgili mutlaka tedbir alınmasını, söz konusu çalışmaların ivedilikle tamamlanmasını istiyoruz.
(Hasan Yetmez)
Atatürk, “Türk demek dil demektir. Milliyetin çok bariz vasıflarından birisi dildir. Türk milletindenim diyen insanlar her şeyden evvel ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türkçe konuşmayan bir insan Türk harsına, camiasına mensubiyetini iddia ederse buna inanmak doğru olmaz” demiştir.
Türkçeyi baş tacı eden, dilin millî bilincin, millî duygunun, millî benliğin, millî kültürün çok önemli bir parçası olduğunu vurgulayan Atatürk, Türk dilinin korunup, geliştirilmesine daima önem vermişti.
Türkçe, Türk milletinin ses bayrağıdır. Bağımsızlık ve hürriyetin işaretlerinden biri olan dilimiz bizi köklerimize bağlar, bir ve beraber olmamızı sağlar, edebiyat, bilim, teknoloji, sanatın her dalı, kültürümüz, değerlerimiz dil ile aktarılır. Dilimizi uluslararası alanda saygın ve kabul gören bir konuma getirmek, güçlü olmasını sağlamak bu ülkenin her bireyinin görevi olmalıdır. Dolayısıyla çocuklarımızın çok küçük yaşlardan itibaren dilini doğru öğrenmesi, dil bilinci ile büyümesi, dilimizin geliştirilmesi, dilimizden yabancı ve bölücü unsurların ayıklanması hassasiyetle üzerinde durulması gereken bir konudur.
Bölücü faaliyetler dil üzerine yoğunlaşır. Çünkü bir milletin dilini yok ederseniz, o milletin bağımsızlığını da ortadan kaldırmış olursunuz. Dolayısıyla bölücü cenahın iki dilli bir toplum yaratma çabaları sona ermemiştir.
Türk milleti dış dünyayı algılama, olayları analiz etme kapasitesi yüksek bir millettir. Dolayısıyla tehlikeyi iyi sezer. İçimizdeki ayrık otlarını temizlemek ve bölücülüğe fırsat vermemek bağımsızlığımızın korunması, ay yıldızlı al bayrağımızın dalgalanması, geleceğimiz, dilimiz açısından çok önemlidir.Ne yazık ki bugün yarı Türkçe yarı İngilizce konuşan bir gençlik yetişiyor. İşyerleri, lokantalar, alışveriş merkezleri yabancı isimlerle süslü.
Her fırsatta gündeme taşıdığımız bir konu var. O da tabelalarda yer alan yabancı isimler. Cadde ve sokak isimlerine baktığımızda kendimizi yabancı bir ülkede hissetmemiz mümkün. İngilizce tabela çılgınlığının ardından özellikle son zamanlarda Suriyeli sığınmacıların açtığı bazı lokanta ve işyerlerinde Arapça tabelaları sıkça görüyoruz. Hatta yol ve yön tabelalarında, hastanelerde ikinci dil olarak Arapça tabelalara rastlıyoruz.
Öte yandan bazı şarkı sözlerinde, reklamlarda hatta televizyon programlarında Türkçemiz adeta katlediliyor. Yıllardır dile getirmemize rağmen bu sorunlar bugüne kadar çözülmedi.
Bu gidişatın önüne geçmek bir devlet politikası mutlaka oluşturulması şarttır. Belediyelerin Türkçe tabelaları teşvik etmesi bir tedbir olabilir. Bu noktada belediyeler birtakım ekonomik pozitif ayrımcılık yapmalıdır.
Bilindiği gibi Başbakan Binali Yıldırım sosyal medya diline doğru ve gerekli bir tepki göstermişti. Gerçekten de sosyal medyada kullanılan dilin hem yazı diline hem de konuşma diline olumsuz etkileri bulunmaktadır. Biz Başbakan’ın bu sözünün havada kalmamasını istiyoruz. Bu uyarı sonrasında bazı çalışmaların başlatıldığına yönelik haberler kamuoyunda yer almıştı. Türkiye Kamu-Sen olarak konuyla ilgili mutlaka tedbir alınmasını, söz konusu çalışmaların ivedilikle tamamlanmasını istiyoruz.
(Hasan Yetmez)