Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin açıklamada bulunan SAHİM-SEN Genel Başkanı Özlem Akarken, ‘’Pandemide kahramanca hizmet eden sağlık personelimiz, her geçen gün daha da zorlaşan çalışma koşulları ve hak kayıpları nedeniyle akın akın yurt dışına göç ediyor. İleride telafisi olamayacak bir kriz bu, yarın tedavi olacak sağlık personeli bulamama gerçeği önümüzde. Krizin nedenleriyle acil ve topyekûn mücadele şart’’ dedi.
1950 yılından itibaren kutlanan Dünya Sağlık Günü, son yıllarda kamuoyu gündeminde daha da yer alıyor. Pandemi ile birlikte tüm ülkelerin sağlık sistemleri de bir sınav verdi. Ülkemizde ise başta sağlık çalışanlarının karşılaştığı sorunlar olmak üzere sağlık sistemi Dünya Sağlık Günü’nde de kamuoyunun odağında.
SORUNLARIN KAYNAĞI SİSTEMİN KENDİSİ
Sağlık Hizmetleri Sendikası Genel Başkanı Özlem Akarken 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin açıklamada bulundu. Akarken, ‘’Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından 7-13 Nisan tarihleri arasında kutlanan hafta Dünya Sağlık Günü olarak kabul edilmiştir. Dünya Sağlık Günü’nün en temel amacı; kamuoyunu sağlıklı yaşama davet ederek, toplumun sağlıklı yaşam konusunda bilinçlenmelerini; kaliteli ve sürdürülebilir sağlık sisteminin tesis edilerek sağlığın korunmasını sağlamaktır. Ancak ülkemizde bu amaçların gerçekleşmesi için çalışmalar/uygulamalar yapılmaması, Dünya Sağlık Günü’nü ülkemiz açısından anlamsızlaştırmaktadır. Sağlık kurumlarının içinde liyakatin kaybettiği süreçler, bir toplumun sağlığını adım adım felakete sürüklemektedir. Bu durumun besleyici sebebinin ise sağlık sisteminin kendisi olduğunu bilmek bizlere bir acı reçetedir.’’ dedi.
‘’HAK KAYIPLARI VE İTİBARSIZLAŞTIRMA BEYİN GÖÇÜNÜ HIZLANDIRIYOR’’
Sağlık sisteminin kırmızı alarm seviyesinde olduğunu belirten Akarken şunları söyledi: ‘’Sağlıkçılar güvende olmadıklarını düşünüyor ve beyin göçünün önü alınamıyor. Çalışma koşullarının iyileştirilmemesi sağlık hizmetinin verimliliğini düşürüyor. Özlük haklarında azalma, toplum gözünde itibarsızlaştırma politikaları, maddi kayıplar, hak edilenin verilmemesi göçü hızlandıran etkenlerin başında geliyor. Ayrıca Aile Sağlık Merkezi’nin, asıl görevi olan koruyucu sağlık hizmetleri haricinde her işin görüldüğü yer olarak halka aksettirilmesi, neticede asıl iş olan koruyucu sağlık hizmetlerinin yanında bir sürü angaryanın istişare yapılmadan birinci basamağa verilmesi içinden çıkılamaz bir hal almıştır. Bu sistemde ne yazık ki sağlıkçılar alternatif olarak yurt dışına gitmeyi düşünmekteler. Türk Tabipler Birliği yurt dışında çalışabilmek için ‘iyi hal belgesi' aylık başvuru sayısının Mart ayında tüm zamanların en yüksek rakamına ulaştığını açıkladı. Buda krizin ne seviyede olduğunun göstergesi.’’
‘’ACİL VE TOPYEKÛN MÜCADELE GEREKLİ’’
Akarken açıklamasının devamında ‘’Sağlık Hizmetleri Sendikası olarak, iyileştirilmelerin düzenlemelerin yapılmaması, dünyanın en kutsal mesleğini icra eden sağlık kurum emekçilerini mesleğini yapmaktan alıkoyan, ülkemizin geleceğini karartacak beyin göçünü teşvik eden, vatandaşlarımızın verimli sağlık hizmeti almasını engelleyen nedenlerle acil ve topyekûn mücadele etmenin gerekliliğini vurguluyoruz.’’ dedi.(Haber Merkezi)
1950 yılından itibaren kutlanan Dünya Sağlık Günü, son yıllarda kamuoyu gündeminde daha da yer alıyor. Pandemi ile birlikte tüm ülkelerin sağlık sistemleri de bir sınav verdi. Ülkemizde ise başta sağlık çalışanlarının karşılaştığı sorunlar olmak üzere sağlık sistemi Dünya Sağlık Günü’nde de kamuoyunun odağında.
SORUNLARIN KAYNAĞI SİSTEMİN KENDİSİ
Sağlık Hizmetleri Sendikası Genel Başkanı Özlem Akarken 7 Nisan Dünya Sağlık Günü’ne ilişkin açıklamada bulundu. Akarken, ‘’Birleşmiş Milletler Örgütü tarafından 7-13 Nisan tarihleri arasında kutlanan hafta Dünya Sağlık Günü olarak kabul edilmiştir. Dünya Sağlık Günü’nün en temel amacı; kamuoyunu sağlıklı yaşama davet ederek, toplumun sağlıklı yaşam konusunda bilinçlenmelerini; kaliteli ve sürdürülebilir sağlık sisteminin tesis edilerek sağlığın korunmasını sağlamaktır. Ancak ülkemizde bu amaçların gerçekleşmesi için çalışmalar/uygulamalar yapılmaması, Dünya Sağlık Günü’nü ülkemiz açısından anlamsızlaştırmaktadır. Sağlık kurumlarının içinde liyakatin kaybettiği süreçler, bir toplumun sağlığını adım adım felakete sürüklemektedir. Bu durumun besleyici sebebinin ise sağlık sisteminin kendisi olduğunu bilmek bizlere bir acı reçetedir.’’ dedi.
‘’HAK KAYIPLARI VE İTİBARSIZLAŞTIRMA BEYİN GÖÇÜNÜ HIZLANDIRIYOR’’
Sağlık sisteminin kırmızı alarm seviyesinde olduğunu belirten Akarken şunları söyledi: ‘’Sağlıkçılar güvende olmadıklarını düşünüyor ve beyin göçünün önü alınamıyor. Çalışma koşullarının iyileştirilmemesi sağlık hizmetinin verimliliğini düşürüyor. Özlük haklarında azalma, toplum gözünde itibarsızlaştırma politikaları, maddi kayıplar, hak edilenin verilmemesi göçü hızlandıran etkenlerin başında geliyor. Ayrıca Aile Sağlık Merkezi’nin, asıl görevi olan koruyucu sağlık hizmetleri haricinde her işin görüldüğü yer olarak halka aksettirilmesi, neticede asıl iş olan koruyucu sağlık hizmetlerinin yanında bir sürü angaryanın istişare yapılmadan birinci basamağa verilmesi içinden çıkılamaz bir hal almıştır. Bu sistemde ne yazık ki sağlıkçılar alternatif olarak yurt dışına gitmeyi düşünmekteler. Türk Tabipler Birliği yurt dışında çalışabilmek için ‘iyi hal belgesi' aylık başvuru sayısının Mart ayında tüm zamanların en yüksek rakamına ulaştığını açıkladı. Buda krizin ne seviyede olduğunun göstergesi.’’
‘’ACİL VE TOPYEKÛN MÜCADELE GEREKLİ’’
Akarken açıklamasının devamında ‘’Sağlık Hizmetleri Sendikası olarak, iyileştirilmelerin düzenlemelerin yapılmaması, dünyanın en kutsal mesleğini icra eden sağlık kurum emekçilerini mesleğini yapmaktan alıkoyan, ülkemizin geleceğini karartacak beyin göçünü teşvik eden, vatandaşlarımızın verimli sağlık hizmeti almasını engelleyen nedenlerle acil ve topyekûn mücadele etmenin gerekliliğini vurguluyoruz.’’ dedi.(Haber Merkezi)