İnsanı, “isittik ve itaat ettik” demekten alıkoymaya çalısan etkenlerden en önemlisi, ‘heva’, yani insanın
bencil tutku ve istekleridir. Hevanın kaynagı ise insanın içindeki ‘nefs’idir. Nefs, Kuran’da bildirilen ifadesiyle “… var gücüyle kötülügü emredendir…” (Yusuf Suresi, 5) Seytanın kontrolü altındaki nefs, hiçbir zaman insanın iyiligini istemez. Bu nedenle insan nefsinin kendisine verecegi emirlere karsı son derece dikkatli olmalıdır: Ýnsanlardan öylesi vardır ki, Allah’ın rızasını ara(yıp kazan)mak amacıyla nefsini satın alır. Allah, kullarına karsı sefkatli olandır. (Bakara Suresi, 207) Ýnsanın nefsini arındırıp egitebilmesi için ona sahip çıkmaması gerekir; çünkü nefs seytanın sözcüsüdür ve kendisine itaat edenleri götürmek istedigi yol Allah’ın degil, seytanın yoludur. “Allah nasıl olsa affeder”, “benim kalbim temiz, iyi bir insanım” diyenler, kimsenin kötülügünü istemedikleri için cennete gideceklerini düsünenler, sadece belirli ibadetleri yapmalarının yeterli oldugunu zannedenler, gerçekte sadece kendilerini kandırmaktadırlar. Herseyin iç yüzünden, gizli taraflarından haberdar olan Rabbimiz mazeretler öne süren bu insanların aslında doğruların farkında olduklarını söyle bildirmistir: O gün, ‘sonunda varılıp karar kılınacak yer (müstakar)’ yalnızca Rabbi’nin Katı’dır. Ýnsana o gün, önceden takdim ettikleri ve erteledikleri seylerle haber verilir. Hayır; insan, kendi nefsine karsı bir basirettir. Kendi mazeretlerini ortaya atsa bile. (Kıyamet Suresi, 12-15) Allah’ın ayette bildirdigi gibi her insan kendine basirettir. Bu nedenle itaat çok önemlidir. Her insan kendi yaptıklarından sorumludur ve Rabbimizin huzuruna tek basına gelerek hesaba çekilecektir. Ve o gün gerçekleri görmezden gelerek Allah’a itaat etmeyen ve O’nun emirlerini yerine getirmeyen insanların yasayacakları pismanlıgın telafisi de olmayacaktır.