Hatay Akademik Meslek Odaları (HAMOK), Ortak sorumluluğumuz her canlının yaşam hakkını korumak ve savunmak olduğuna dikkat çekerek, Kısırlaştırma bilimsel, vicdani ve akla yatkın tek çözümdür dedi.
Hedefimiz başta hayvanlar olmak üzere tüm tarafları olumsuz etkileme potansiyeli olan sorunun çözümüne katkıda bulunmaktır diyen HAMOK, tasarı komisyona geldiği haliyle geçerse karşı karşıya kalacağımız sorunlar ve çözüm önerimizi yetkililer ve kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz dedi.
HAMOK tarafından yapılan açıklamada “Tasarı bu haliyle kabul edilirse; bazı muallak ifadeler nedeniyle toplanan tüm hayvanların ölümüne neden olabilecek ve kontrol edilmesi imkânsız bir süreç başlayacak, hem sorumlu kurumlar zor duruma düşecek, meclis tarihi bir vebal yüklenmiş olacaktır.
Sokak hayvanlarının sayısı 4 milyon olarak kabul edilirse, mevcut barınak kapasitesi ihtiyaç duyulanın yalnızca yüzde 3’üne yakın olduğundan (105 bin / 4 milyon) ve belediyelere bakımevi yapması için 2028 yılına kadar süre verildiğine göre, belediye yöneticileri “öldürmek veya hapis cezası” arasında tercih yapmak zorunda bırakılacaklar.
Dünyada yapılan tüm yeni bilimsel çalışmalarda kısırlaştırma köpek sayısını azaltmakta, itlaf ise etkisiz kalmaktadır. Kuduzdan korunmada da en yararlı yöntemin kısırlaştırma ve aşılama olduğu tüm yeni çalışmalarla gösterilmektedir. Tasarı gerekçesinde referans verilen çalışmaların tümü veteriner hekim sayısının az olduğu, kısırlaştırmanın henüz yapılamadığı veya tekniklerin gelişmediği eski tarihlere aittir.
Toplanacak hayvanlar genellikle aşılı ve toplumla uyumlu hayvanlar olacaktır. Boşalan sokaklara yakalanması daha zor, güçlü, üreme kapasitesi yüksek, aşısız hayvanlar gelecektir. İnsan merkezli olduğu söylenen bu uygulama bilakis daha fazla kuduz ve yeni saldırı risklerini getirecektir.
Kırsal bölgelerdeki hayvanlar toplanırsa yaban hayatıyla insan ve evcil hayvanlar arasındaki canlı bariyer ortadan kalkacak, kurt, domuz, çakal gibi zoonotik hastalık riski taşıyan hayvanlar yerleşim bölgelerine daha fazla gireceklerdir. Şehirlerde kedi ve köpeklerin yerine sokakta, bahçede daha fazla kemirgen ve yılan gibi hayvanlarla kaşı karşıya geleceğiz. Belediyelerde çalışan veteriner hekimler, ettiği yeminle idarecilerin baskısı arasında evrensel etik ve tıbbi ilkelere göre sağlıklı karar vermekte zorlanacaklar.
Halen yürürlükte olan 5199 sayılı Hayvanları Koruma Kanunu'nun 6. maddesine göre; sokaklar, hayvanların doğal yaşam alanıdır. Ülkemizde hoyratça harcanan, yok edilen tüm doğal varlıklarda olduğu gibi hayvanların da yaşam alanları giderek yok edilmekte, hayvanlar daha çeperlere sürgün edilmektedir.
Ne yazık ki merkezi ve yerel yönetimler Hayvanları Koruma Kanunu’nun gereklerini yerine getirme konusunda sınıfta kalmıştır. Bugüne dek üretim ve ticaretin yasaklanması gerekirken, merdiven altı üretim, petshoplarda kataloglardan hayvan seçme, illegal yollarla yurtdışından cins hayvan ticareti devam etmiştir. Yetkili kurumlar hayvan sahiplerinin hayvanlarının bakımını takip etmemiş, sokağa terk etme gibi eylemlerine idari para cezaları uygulamamış, pek çok belediye Hayvanları Koruma Kanunu uyarınca veterinerlik hizmetleri, kısırlaştırma gibi görevlerini yerine getirmemiş, artan mama fiyatlarına yönelik vergi indirimleri sağlanmamış, artan veteriner hekim ve tedavi masraflarının karşılanabilmesi için zorunlu hayvan sigortası benzeri uygulamalar desteklenmemiştir. Görevini yapmayan belediyeler, denetleme yapmayan Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü, Tarım ve Orman Bakanlığı, şimdi kendi suçlarını bu kanun ile sokak hayvanlarına atmaya çalışıyor.
Sokak hayvanlarının yaşam alanlarından koparılıp sahiplendirilemezlerse öldürülmelerinin gündeme getirilmesi, merkezi ve yerel yönetimlerinin başarısızlıklarının maskelenmesinden başka bir şey değildir. Hayvanları Koruma Kanunu’nu neden uygulanmadığı, denetimlerin neden yapılmadığı, yaptırımlar ve cezalandırmaların neden devreye sokulmadığı gibi çok sayıda sorularımız yanıtsız kalırken; sokak hayvanlarının toplatılmasını ve katledilmesini getiren bu kanun taslağını kabul etmiyoruz. Bu “ölüm” kanununu hayvanların korunması ve özgürleşmesi hedefinden geri adım atma olarak görüyoruz.
Sokak hayvanları için üretimin durdurulması, ticaretin yasaklanması, kısırlaştırma, aşılama, yerine bırakma ve gözetim gibi bilimsel, adil ve akılcı çözümler bulunmaktadır. Bilimsel çalışmalar kısırlaştırmanın en etkili yöntem olduğunu göstermektedir. Gerek iktidarın gerekse yerel yönetimlerin bunları gerçekleştirecek insan gücü, araç, gereç, donanım ve finansman kaynağı bulunmaktadır. Tüm bunlara rağmen itlafta ısrar, COVID -19 mücadelesinde olduğu gibi akıl ve bilime ters düşmektir.
Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sokak hayvanlarının itlafının gündeme getirilmesi bir çözüm değil, daha büyük bir katliamın gelen sesidir ve bu kanunun bir halk sağlığı önlemi olarak takdim edilmesi kabul edilemez.
Sahipsiz sokak hayvanlarından geçen kuduz başta olmak üzere zoonotik hastalıkları, halk sağlığı ile gerekçelendirerek sokaktaki hayvanların öldürülmesine yasal bir zemin hazırlamak bilimsellikten uzak, çarpıtılmış bir yaklaşımdır.
Diğer taraftan ülkemizde hayvan hastalıkları ve hayvanlardan geçen hastalıkların önlenmesi konusunda gerekli yasal düzenlemeler, hayvanların itlafı ile değil, Türkiye’de Tek Sağlık sisteminin kurumsal olarak oluşturulabilmesi ile mümkündür. Tek Sağlık; insanıyla, hayvanıyla yaşadığımız ekosistem bütününün sağlığı demektir. Ülkemizde Tek Sağlık konusunda Veteriner Hizmetleri ile ilgili düzenleme gerektiren eksiklikler söz konusudur. Asıl üzerinde durulması gereken, buradaki eksikliklerin bir an önce tamamlanması olmalıdır.
Şunu da hatırlatmak isteriz: Hayvan haklarını ve yaşamını yok sayan hükümetler, belediyeler, partiler, bakanlıklar, resmî kurumlar ile sokaklar ve kentler güvenli hale getirilemez. Ülkemizde sokakların güvenli olmamasının temel nedeni sokak hayvanları değildir. Hiçbir canlı, sorumluluk sahibi olmayan, vicdanı ve merhameti olmayan yönetimler-yöneticiler kadar tehlikeli değildir. Sokakları sokak hayvanlarından arındırma değil, sokakları ve içinde yaşadığımız kentleri bir bütün olarak dönüştürmenin öncelikli olduğunu hatırlatıyoruz.
YETKİLİLERE VE KAMUOYUNA ÇAĞRIDA BULUNUYORUZ!
Bizler Hatay Akademik Meslek Odaları olarak akıl ve bilimin ışığında her canlının yaşam hakkını koruyacak her türlü çözümün bir parçası olacağımızı buradan kamuoyu ile paylaşıyoruz. Kendi çıkarlarımızı hayvanların haklarından ve özgürlüğünden önde görerek yaşamı savunmak mümkün değildir. Tüm canlıların ortak, bir arada, birlikte yaşayabilmelerinin mümkün olduğunu biliyoruz. Öldürmeyi değil, yaşamı ve yaşatmayı savunmaya devam edeceğiz.
GELİN ORTAK ÇÖZÜMÜ BİRLİKTE YARATALIM
Bugüne kadar uygulanmayan 5199 sayılı kanunu uygulansın kısırlaştırma seferberliği ilan edilsin.
Başta merkezi hükümet olmak üzere, belediyeler, 29 veteriner fakültesi, 11000 muayenehane/poliklinik/hastanede çalışan 20000 ‘e yakın serbest veteriner hekim ve STK’lar birlikte çalışarak sayıyı yönetilebilir seviyelere çekilsin.
Teklifin bu şekilde yasalaşması halinde ülkemiz tarihinde görülmemiş bir hayvan katliamı yaşanacağı bir gerçektir! Meslek odaları ve sivil toplum örgütleri dışlanarak Meclis’te araştırma komisyonu dahi kurulmadan, tepeden inme bir şekilde hazırlanan, akla, mantığa ve vicdana sığmayan bu teklifi asla kabul etmediğimizi, tarihsel sorumluluğumuz gereği ifade etmek zorundayız.
Bu ölüm kalım kararı öncesinde; Türkiye Büyük Millet Meclisi’ndeki tüm milletvekillerimizin akıl ve vicdanına sesleniyor, geri dönüşü olmayan, hayvan katliamları ile altından kalkılamayacak, çok büyük sorunlar doğuracak, sokak hayvanlarının ölüm fermanı olan bu kanun teklifinin derhal geri çekilmesini talep ediyoruz.” Dedi.
(Haber Merkezi)
ABDULVAHİT GÜRASLAN