İsraf itidâli aşmak, mâkul sınırı zorlamak, ortayoldan ayrılmak anlamına bir Kur’an kavramıdır. Genellikle yeme, içme giyim, kuşam gibi tüketim alanlarında olur. Bugün buna boş zaman, sağlık ve çevre gibi konuları ilâve etmek de mümkündür.
Tüketim ve harcamanın en aşağı derecesi cimrilik, itidâli iktisat ve kanaat, aşırısı israftır. Nitekim, şu iki âyet-i kerîmede konu şöyle açıklanmaktadır: “Onlar ki harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik de yapmazlar, ikisi arası ortayolu tutarlar.” (el-Furkan, 25/67) “Elini boynuna bağlı tutma (cimrilik yapma!) Büsbütün de saçıp savurma; sonra kınanmış olursun, eliboş açıkta kalırsın.” (el-İsra, 17/29)
İsrâfta gerekli olandan çok harcamak ve kanaatsizlik söz konusudur. Kur’an’da ortayolu izleyen bir millet olarak tanımlanan müslümanların (el-Bakara, 2/143) itidalden ayrılıp israfa düşmelerini yasaklayan pek çok âyet-i kerime vardır. Bunlardan ikisi şöyledir:
1. “Ey Âdemoğulları, her camiye çıkışınızda güzel giysilerinizi giyin. Yiyin, için, fakat israf etmeyin; Allah israf edenleri sevmez.” (el-Araf 7/31).
2. (Meyve, sebze ve ekinlerin) herbiri mahsul verdiği vakit ondan yiyin için ve hasad günü onun hakkını zekât ve öşrünü verin, israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.” (el-En’am, 6/141).
Kur’an’da israfa yakın anlamda kullanılan bir kavram daha var: Tebzîr. (el-İsra, 17/26) “Döküp saçmak” manasına gelen bu kelime, “meşrû olmayan yere yapılan harcama” demektir ve israfın daha ileri bir boyutudur.
Yüce dinimizin koyduğu güzel ölçüleri çiğnemek, fiil ve davranışlarda aşırılık göstermek de israf sınırı içinde değerlendirilir. Bu yüzden Allah Teâlâ bizim kendisine: “Ey Rabbımız bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki israf ve aşırılıkları bağışla!” (Alü İmran, 3/147) diye dua etmemizi emrediyor.
Tüketim ve harcamanın en aşağı derecesi cimrilik, itidâli iktisat ve kanaat, aşırısı israftır. Nitekim, şu iki âyet-i kerîmede konu şöyle açıklanmaktadır: “Onlar ki harcadıkları zaman israf etmezler, cimrilik de yapmazlar, ikisi arası ortayolu tutarlar.” (el-Furkan, 25/67) “Elini boynuna bağlı tutma (cimrilik yapma!) Büsbütün de saçıp savurma; sonra kınanmış olursun, eliboş açıkta kalırsın.” (el-İsra, 17/29)
İsrâfta gerekli olandan çok harcamak ve kanaatsizlik söz konusudur. Kur’an’da ortayolu izleyen bir millet olarak tanımlanan müslümanların (el-Bakara, 2/143) itidalden ayrılıp israfa düşmelerini yasaklayan pek çok âyet-i kerime vardır. Bunlardan ikisi şöyledir:
1. “Ey Âdemoğulları, her camiye çıkışınızda güzel giysilerinizi giyin. Yiyin, için, fakat israf etmeyin; Allah israf edenleri sevmez.” (el-Araf 7/31).
2. (Meyve, sebze ve ekinlerin) herbiri mahsul verdiği vakit ondan yiyin için ve hasad günü onun hakkını zekât ve öşrünü verin, israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.” (el-En’am, 6/141).
Kur’an’da israfa yakın anlamda kullanılan bir kavram daha var: Tebzîr. (el-İsra, 17/26) “Döküp saçmak” manasına gelen bu kelime, “meşrû olmayan yere yapılan harcama” demektir ve israfın daha ileri bir boyutudur.
Yüce dinimizin koyduğu güzel ölçüleri çiğnemek, fiil ve davranışlarda aşırılık göstermek de israf sınırı içinde değerlendirilir. Bu yüzden Allah Teâlâ bizim kendisine: “Ey Rabbımız bizim günahlarımızı ve işlerimizdeki israf ve aşırılıkları bağışla!” (Alü İmran, 3/147) diye dua etmemizi emrediyor.