Sevgililer Günü dediğimiz şey yılda tek bir gün değil de ayda bir olsaydı? Çok zor ya da çok sıkıcı olur da anlamını mı kaybederdi acaba? İlişkiler için renk mi olurdu yoksa kabus mu? Şöyle bir kafa yorsak ya...
Sevgililer Günü’nün ticari bir alışveriş günü haline getirildiğini bir an için unutalım. İnsanların gönüllerinde sakladıkları, gözlerini kapadıklarında göz kapaklarının içinde gördükleri; sevdicekleri için sürprizler, atraksiyonlar, şirinlikler planladıkları; günler öncesinden kurdukları bir heyecan günü olduğunu düşünelim sevgililer gününün...
Amaç, sevdiğimiz kişiyi heyecanlandırmak, gülümsetmek, alabildiğine mutlu etmek olsun. Yılda bir yerine yılda onikiye çıkarsak “sevgililer” gününü de baksak bakalım sonuçları ne oluyor? Unutmayın ama ticari bir Sevgililer Günü değil bu. İlla pahalı hediyeler, lüks bir yerlerde açılan şaraplar filan değil; en saf haliyle belki de hiçbir ekstra harcama yapılmayan bir gün kurgulamak... O yüzden “Ben bir tanesiyle zor baş ediyorum oniki tane ile ne işim olur?” demeyin. Burada amaç tamamen farklı.
Eğer Sevgililer Günü hazırlığının ve özeninin sevgilimizde yapacağı etkiden eminsek neden bunu tek bir güne sıkıştıralım ki. Sonrasında bu egzersizi biraz daha zorlaştırmaya ne dersiniz? Sevgililer Günü’nü ayda bir değil de onbeş günde bire çeksek. Evet, tahmin ettiğiniz gibi üçüncü aşama da haftada bire çekmek.
Çok mu abarttığımı düşünüyorsunuz. Bir sevgiliniz olduğunu haftada bir hatırlamak ve ona o özeni göstermek (ya da aynı özeni beklemek) için haftada bir uzun bir aralık mı? Sadece haftada bir mi sevgilisiniz?
Bence bunu sık sık hatırlamak lazım. Sevgililer Günü için yılda bir çok saçma bir aralık değil mi? Eğer sevgiliyseniz her gün birbirinizin sevgilisisiniz...
Sevgililer Günü’nü beklemeye gerek olmadığı gibi; görüyorsunuz ki Sevgililer Günü yazısı da herhangi bir tarihte yazılabilir.
Unutmayın; her gün sevgilisiniz!
Sevgililer Günü’nün ticari bir alışveriş günü haline getirildiğini bir an için unutalım. İnsanların gönüllerinde sakladıkları, gözlerini kapadıklarında göz kapaklarının içinde gördükleri; sevdicekleri için sürprizler, atraksiyonlar, şirinlikler planladıkları; günler öncesinden kurdukları bir heyecan günü olduğunu düşünelim sevgililer gününün...
Amaç, sevdiğimiz kişiyi heyecanlandırmak, gülümsetmek, alabildiğine mutlu etmek olsun. Yılda bir yerine yılda onikiye çıkarsak “sevgililer” gününü de baksak bakalım sonuçları ne oluyor? Unutmayın ama ticari bir Sevgililer Günü değil bu. İlla pahalı hediyeler, lüks bir yerlerde açılan şaraplar filan değil; en saf haliyle belki de hiçbir ekstra harcama yapılmayan bir gün kurgulamak... O yüzden “Ben bir tanesiyle zor baş ediyorum oniki tane ile ne işim olur?” demeyin. Burada amaç tamamen farklı.
Eğer Sevgililer Günü hazırlığının ve özeninin sevgilimizde yapacağı etkiden eminsek neden bunu tek bir güne sıkıştıralım ki. Sonrasında bu egzersizi biraz daha zorlaştırmaya ne dersiniz? Sevgililer Günü’nü ayda bir değil de onbeş günde bire çeksek. Evet, tahmin ettiğiniz gibi üçüncü aşama da haftada bire çekmek.
Çok mu abarttığımı düşünüyorsunuz. Bir sevgiliniz olduğunu haftada bir hatırlamak ve ona o özeni göstermek (ya da aynı özeni beklemek) için haftada bir uzun bir aralık mı? Sadece haftada bir mi sevgilisiniz?
Bence bunu sık sık hatırlamak lazım. Sevgililer Günü için yılda bir çok saçma bir aralık değil mi? Eğer sevgiliyseniz her gün birbirinizin sevgilisisiniz...
Sevgililer Günü’nü beklemeye gerek olmadığı gibi; görüyorsunuz ki Sevgililer Günü yazısı da herhangi bir tarihte yazılabilir.
Unutmayın; her gün sevgilisiniz!