Çok şükür referandum bitti ve anket firmalarının çoğunun tahmin ettiği şekilde Evet oylarının zaferiyle sonuçlandı. Henüz lokantalar kapanmadı, muhtarlıkların görevine son verilmedi. Tabii ki bu işin esprisiydi, ama bir genel başkan bunu meydanlara çıkarak ciddi, ciddi haykırıyordu. Benim asıl itirazımda zaten burada odaklanıyordu. Muhalefet değişmesi istenen 18 madde üzerine değil de hikayeler, duygular, hamasetler üzerine kuruyordu propagandasını… Savunanlar ise yine aynı yöntemlerle yanıtını veriyordu meydanlarda. Kimse halka değişecek 18 maddeyi anlatmıyordu. Mikrofonu eline alan sadece hamaset yapıyordu. Oysa muhalefetin de değişen anayasa maddelerinin bazılarına itiraz etmemesi esas değil miydi? Şu, şu maddelere katılıyoruz ancak şunlara itirazımız var deseydi daha inandırıcı olmaz mıydı? Örneğin askeri mahkemelerin kaldırılmasına niçin itiraz ederlerdi? Ya 18 yaşındaki gençlere seçilme hakkı verilmesine?.. Ama çalışmalarda hiç bu konulara değinilmedi bile. Hayır diyenler cumhurbaşkanının mevcut yetkilerinden bile habersiz bırakıldı. Mevcut anayasada cumhurbaşkanının meclisi erken seçime götürme yetkisinden ve yürütmenin başı olma durumundan hiç bahsedilmedi. Tüm bunları yaparken sorumsuzluğu gündeme bile gelmedi. Ben hep söyleyegeldim. Yeni kabul edilen anayasa maddelerinde cumhurbaşkanı hem sorumlu hale geliyor, hem de mevcut yetkilerinin bir kısmı tırpanlanıyor diye… Ama lokanta, muhtar lagalugaları arasında bunu kimse duymak bile istemedi. Gelelim referandumun gelişim serencamına. Kampanya başladığı zamanlar gerçekten de Hayır oyları önde görünüyordu. Henüz Ak Parti kampanyasını ne üzerine oturtacağını tespit etmemiş, meydanlara çıkıp halka anlatmamıştı. Kılıçdaroğlu ise kendine seçtiği yumuşak üslup ve kavga etmeyeceğiz tavrı puan topluyordu. Kendisine olan sataşmalara bile yanıt vermiyor, AKP sözcüğünü Ak Parti olarak değiştiriyor, Tayyip Erdoğan’a laf söylemeyip Ak Parti tabanına sıcak mesajlar veriyordu. Ne olduysa son 15 gün kala başladı. Kılıçdaroğlu 15 Temmuz’a “kontrollü darbe” diyerek öfkeleri üzerine çekti. Havaalanından kaçış görüntüleri medyada yer aldı. CHP Konya milletvekili Hüsnü Bozkurt durup dururken Evet oyu verenleri kovalayıp İzmir’de denize dökmekten bahsetti. Günlerce bu konu halkın arasında konuşuldu. Deniz Baykal yılların verdiği devlet adamlığını bırakıp “Hayır çıkarsa düşmanı denize dökmüş kadar sevineceğim” diyerek Bozkurt’un yıktığı değirmene su taşıdı. Sinan Akgün ise kürsüde öfkesine hakim olamayıp bol küfürlü söylemler geliştirdi. Tüm bunlar CHP’nin başta aldığı yumuşak üslup kararını alaşağı etmeye yetti. Evet oyları tepki oylarını da arkasına alarak yüzde 55’lere kadar yükseldi. Ta ki referanduma birkaç gün kala bir kısım CB danışmanının boşboğazlık edip eyalet tartışması başlatana kadar. Devlet Bahçeli’nin de sabredemeyip bunları televizyon ekranlarında konuşmasına ve tartışmanın alevlenmesine katkı sununcaya kadar. Son gün kala bu tartışmalar eşliğinde Evet oylarında birkaç puan azalma yaşandı ve o da sonuçlara bu şekilde yansıdı. Evet % 51,4, Hayır %48,6… Bundan sonra ne olur, o da başka bir yazıya…
Yazarlar
Yayınlanma: 17 Nisan 2017 - 15:23
HAYIR'LARDAN NASIL EVET'LERE GELİNDİ
Çok şükür referandum bitti ve anket firmalarının çoğunun tahmin ettiği şekilde Evet oylarının zaferiyle sonuçlandı
Yazarlar
17 Nisan 2017 - 15:23