Yaşarken birçok değerin kıymetini bilemeyen insanoğlu, kaybettiği zaman onun değerini anlayabiliyor ama iş işten geçmiş oluyor.
Hasta olmadan önce sağlığın, ihtiyarlamadan önce gençliğin, meşguliyetten önce boş zamanın kıymetini bilmek gibi…
Ne yazık ki insan, yaşadığı anla mutlu olmak yerine memnuniyetsiz ve doyumsuz bir şekilde hırslarına yenik düşebiliyor.
Bir an düşünün ve çevrenize bir bakınız.
Aslında yaşamda güzel çevremizde ki insanlar da…
Sosyal medyadan gelen bir yazı beni çok etkiledi. Yaşanmış bir gerçek yaşam öyküsünü sizinle paylaşmak istedim. İşte, kanserden ölen bir annenin hayatını kaybetmeden önce kaleme aldığı bu ibretlik yazı;
Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim...
Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım.
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim...
Yerler kirlense, halılarım lekelense bile daha çok arkadaşımı davet ederdim...
Çocuklara mısır patlatıp yerken de yerler leke olacak diye korkmazdım...
Bana derdini anlatmaya çalışanları dinler, daha çok vakit ayırırdım...
Kocamla konuşmalarımızı daha çok uzun tutardım.
Gözlerine daha çok bakar ona karşı muhabbet ve fedakarlığımı daha da artırırdım...
Evi düzenledikten sonra bozulmasın diye, çocukları koşuşturarak oynamasını önlemezdim...
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum.
Basit şeylere daha az, hayatımın nasıl son bulacağını düşündükçe daha çok ağlardım...
Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım....!
Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratılmasının ne kadar harika olduğunu fark ederdim...
Bu o kadar nadir bir olay ki. Mucize gibi bir şey.
Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim. Onlara daha çok "seni seviyorum", der ve onlara daha çok "özür dilerim" derdim...
Ama başka bir hayat daha verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu...
Dikkatle bak. Gerçekten gör.
Tefekkür et.
Doğru yaşa.
Vazgeçme.
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç...
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi.
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım.
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için
Şükredin.
Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.
Umarım her gününüzü yaratılma amacınıza uygun değerlendirirsiniz...
Hasta olmadan önce sağlığın, ihtiyarlamadan önce gençliğin, meşguliyetten önce boş zamanın kıymetini bilmek gibi…
Ne yazık ki insan, yaşadığı anla mutlu olmak yerine memnuniyetsiz ve doyumsuz bir şekilde hırslarına yenik düşebiliyor.
Bir an düşünün ve çevrenize bir bakınız.
Aslında yaşamda güzel çevremizde ki insanlar da…
Sosyal medyadan gelen bir yazı beni çok etkiledi. Yaşanmış bir gerçek yaşam öyküsünü sizinle paylaşmak istedim. İşte, kanserden ölen bir annenin hayatını kaybetmeden önce kaleme aldığı bu ibretlik yazı;
Hayatımı yeniden yaşayabilseydim eğer;
Hastayken yatağa girer dinlenirdim...
Ben olmadığım zaman her şey kötüye gidecek diye düşünmezdim..
Gül şeklindeki pembe mumu saklamaz yakardım.
Daha az konuşur, ama daha çok dinlerdim...
Yerler kirlense, halılarım lekelense bile daha çok arkadaşımı davet ederdim...
Çocuklara mısır patlatıp yerken de yerler leke olacak diye korkmazdım...
Bana derdini anlatmaya çalışanları dinler, daha çok vakit ayırırdım...
Kocamla konuşmalarımızı daha çok uzun tutardım.
Gözlerine daha çok bakar ona karşı muhabbet ve fedakarlığımı daha da artırırdım...
Evi düzenledikten sonra bozulmasın diye, çocukları koşuşturarak oynamasını önlemezdim...
Eteğimin lekelenmesine aldırmadan çimlere otururdum.
Basit şeylere daha az, hayatımın nasıl son bulacağını düşündükçe daha çok ağlardım...
Ömür boyu garantilidir denilen hiçbir şeyi satın almazdım....!
Hamileliğimin bir an önce sona erip, doğum yapmayı dilemek yerine, hamile olduğum her anın tadını çıkarır ve içimde bir canlı yaratılmasının ne kadar harika olduğunu fark ederdim...
Bu o kadar nadir bir olay ki. Mucize gibi bir şey.
Çocuklarım beni öpmek istediklerinde, asla "Önce git ellerini yüzünü yıka" demezdim. Onlara daha çok "seni seviyorum", der ve onlara daha çok "özür dilerim" derdim...
Ama başka bir hayat daha verilseydi en çok yapacağım şey; her dakikasını değerlendirmek olurdu...
Dikkatle bak. Gerçekten gör.
Tefekkür et.
Doğru yaşa.
Vazgeçme.
Küçük şeyler için şikayet etmekten vazgeç...
Bana benzemeyenler, benden daha çok şeye sahip olanlar ve kimin ne yaptığı beni ilgilendirmezdi.
Bunun yerine, ilişkilerimi güçlendirmeye çalışırdım.
Sahip olduğunuz ruhsal, fiziksel ve duygusal her şey için
Şükredin.
Tek bir hayatınız var ve bir gün sona eriyor.
Umarım her gününüzü yaratılma amacınıza uygun değerlendirirsiniz...