25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü dolayısıyla, İskenderun Kaymakamlığı uhdesinde, İlçe Sosyal Hizmetler Merkezi Müdürlüğü koordinasyonluğunda, ‘Öncü Kadınlar’ etkinliği düzenlendi.
İskenderun ticaret ve Sanayi Odası Konferans Salonunda gerçekleştirilen etkinliğe İskenderun Kaymakamı İskender Yönden, İskenderun Belediye Başkanı Fatih Tosyalı, İlçe Emniyet Müdürü Nevzat Güneş, İlçe Sosyal Hizmetler Merkezi Müdürü Yılmaz Balaman, KADEM Hatay İl Başkanı Selma Tunç ve çok sayıda kadın katılım gösterdi.
TOSYALI: KADINLAR SEVGİ VE SAYGIYI HAK EDİYOR
Etkinlikte kısa bir açılış konuşması yapan Belediye Başkanı Fatih Tosyalı; “Kültürümüzde çok özel bir yer tutan, hayatımızın her döneminde bizlere sevgi, hoşgörü ve özveriyle destek olan kadınlarımız her zaman el üstünde tutulmayı, sevgiyi ve saygıyı hak ediyor” diye konuştu.
YÖNDEN: ZORUMA GİTTİ
Daha sonra söz alan Kaymakam İskender Yönden ise; “Kadınlarımız başımızın tacı. Eğer cennete gideceksem annemin ayakları altında, eğer huzurlu, mutlu olacaksam eşimin yanında, eğer beni geleceğe taşıyacaksa kızımın yanında. Böyle bir ortamda bırakın kadına el kaldırmayı ses yükseltmeyi bile ben kabullenemiyorum, kabullenmeyeceğim. Hayatımızın tadı, anlamı, cennetimin garantisi, her şeyimiz kadına şiddeti önlemek için karanfil dağıtmamız benim zoruma gitti. Bu olmamalıydı ama ne yazık ki var. Biz kadınlarımızdan memnunuz inşallah dualarınızı alırız” diye konuştu.
Programda daha sonra, zorluklarla mücadele ederek kendi işini kurmuş, kendi hayatına yön vermiş kadın girişimciler söz aldı.
TECİRLİ HAYAT HİKAYESİNİ ANLATTI
İlk olarak söz alan KOSGEB Girişimcisi Dilek Tecirli hikayesini şu şekilde paylaştı; “Reyhanlı doğumluyum, aşiret kızıyım, 25 yıldır İskenderun’da yaşamaktayım. Şu anda Neşeli Mutfak adı altında orta ölçekli kadın istihdamına yönelik bir işletmem var. Hem çiftçilik yapıyorum memleketimde, tohumdan yetiştirip sonrasında mutfağımızda işliyoruz, sizlere doğal katkısız, kimyasalsız doğal gıda ulaştırıyoruz. Aşiret kızıyım dedim bana göre şiddet sadece fiziksel anlamda değil aslında şiddet ailede başlıyor, çocukluktan başlıyor. Evet belki dayak yemedim ama psikolojik şiddeti çok gördüm. Çünkü bu coğrafyada doğduysanız ve küçük yerde yaşıyorsanız öncelikle babanızdan ciddi anlamda psikolojik şiddet görüyorsunuz. Giyme, gitme, gelme, görüşme, çıkma gibi… Reyhanlı’da doğdun ve Reyhanlı’da büyüdüm, bu anlamda sıkıntılarım oldu ve hala üzerimden atamadığım psikolojik arızalar var bunu açıkça söyleyebilirim. Sonrasında üniversite sınavını kazanmama rağmen başka şehir olduğu için yine gönderilmedim. 18 yaşında yine ailemin isteği üzerine evlilik yaşadım. 21 yıl ailemin baskısı ile olmayacak bir evliliği devam ettirmek zorunda kaldım. Evliliğimi sonlandırmak istediğimde yine ailemin baskısı, çevrenin baskısı ile karşılaştım.
KADININ YAPAMAYACAĞI HİÇBİR ŞEY YOK
En sonunda tamam ben ne yapabilirim nasıl başa çıkabilirim dediğimde bir arkadaşımın işyerinde ailemden habersiz işe girdim. 3 yıl çalıştım, 3 yıl içerisinde ticareti öğrendim, insanları öğrendim, ne yapmam gerektiğini öğrendim. Fakat şanssızlık o ki bu sefer hastalıkla mücadele başladı, 2 yıl süren çok ağır tedaviler gördüm. Daha sonra bu hastalığa niye yakalandım diye düşünürken baktım ki bağışıklığımı çok düşürmüşüm farkında olmadan. Bağışıklığı fermente gıdalar, prebiyotik yiyecekler güçlendirir, bunların araştırmasına girdim. Bu bir iş olabilir mi diye düşündüm. Yıllar önce ticaret odasının düzenlemiş olduğu KOSGEB seminerine katılmıştım, kurs sonucu aldığım belge ile başvuruda bulundum. İş fikrim onaylandı. Küçük bir dükkan tuttum, 1 kişi ile başladım. Şu anda gün içerisinde 4 bayan sürekli daimi çalışıyoruz, Reyhanlı'da 4 bayan, Kütahya'da bir bayan, Antep'te iki bayan şeklinde ağımı genişlettim. Sadece kadınlara çalışma olanağı sağladığım küçük bir işletmem var. Her geçen gün büyüyor, bu sene 5 yılımızı çalışıyoruz. Ülkemizde çalışmayan kadınların iş hayatına dahil edilmeleri ve gelir sağlayabilmeleri için kredi kullanabildikleri mikro kredi'den faydalanarak kendi işletmesini kuran Melek Aktürk de eşinin vefatından sonra yaşadıklarını şu şekilde anlattı; “94 yılında trafik kazası sonucu eşimi kaybettim, 9, 7 ve 3 yaşlarında 3 çocuğum vardı. Hayat mücadelem 94 yılı 21 Aralık’ta başladı. 8 yıl kendi evimde ürettim, kimseye muhtaç olmamak için. Biraz çevrem oldu. İşi kaliteli yaparsanız, işinize titizlikle sarılırsanız başaramayacağınız hiçbir şey yok. Küçük bir dükkan açtım, dükkanı düzeltecek para yoktu, ocağım bile yoktu. 15 gün dışarıda odun ateşinde yemek yapıp sattım. Sonra ocağımı aldım, sonra fırınlarımı aldım, arkası geldi… Orası bize küçük gelmeye başladı, biraz daha büyüdük, biraz daha genişlettik ama hayalimdeki yöresel ev yemekleri olan bir lokantaydı. 4 yıl önce bir de lokanta açtım. Şu an 5 yemekhane, 3 lokanta, 8 kızımla, toplam 10 tane bayanla yola devam ediyoruz. İşyerimiz aile ortamı, herkes işinin başında. Kadının yapamayacağı hiçbir şey yok. Üretin lütfen üretin.”
Haber: Samim SELÇUK