Şüphesiz Rabbinin katında olanlar, O’na ibadet etmekten büyüklenmezler; O’nu tesbih ederler ve yalnız O’na secde ederler. (A’raf Suresi, 206) ayetinde bildirildiği üzere, Rabbimizin Katında olan varlıklarda asla enaniyet (kibir, benlik verme) özelliği yoktur. Yüce Yaratıcı Hz.Adem’iyarattığında, melekler ve cinlerden ona secde etmelerini istemiş, bütün varlıklar secde ederlerken, sadece İblis teslim olmamış ve Allah’ın iradesine karşı çıkmıştır:
Hani, meleklere: “Adem’e secde edin” demiştik. İblis’in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: “Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?” (İsra Suresi, 61)
Enaniyet, İblis’in en önemli özelliklerinden biridir. Şeytanın enaniyeti de itaat noktasında ortaya çıkmış, büyüklenmesi nedeniyle itaatten kaçmış, Allah’ın huzurundan kovulmuş ve kafirlerden olmuştur:
Ve meleklere: “Adem’e secde edin” dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. (Bakara Suresi, 34)
Şeytanın enaniyet ve itaatsizlik özelliğine sahip olan bir kişinin de şeytan gibi şuuru kapanır, Allah’ın dosdoğru yolundan uzaklaşır ve şeytanın yolunda yürümeye başlar. Böylece Allah’ın gücünü gereği gibi takdir edebilmesi ve bu sonsuz güç karşısında kendi acizliğini kavraması zorlaşır.
Kuran’da; “kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır.” (Meryem Suresi, 44) ayetiyle de haber verildiği gibi, şeytan kendisini yaratan Allah’a başkaldırmış, isyankar olmuştur. Kıyamet gününe kadar sürecek olan mücadelesi de, insanları çeşitli yöntemler kullanarak, kendisiyle birlikte sonsuz azaba sürüklemektir. Etkisi altına aldığı her insan, artık onun ordusunun birer itaatkar askeridir. Allah Kuran’da birçok ayette, bu apaçık düşman şeytana, onun dostlarına ve kardeşlerine karşı tüm inananları uyarmaktadır;
..Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlarla itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz. (En’am Suresi, 121)
Kuran ahlakının en önemli şartı Allah’ın büyüklüğünü takdir etmek ve yalnızca O’nu ilah edinmektir. Oysa enaniyetli bir kişi kendisini Allah’tan bağımsız bir varlık olarak görür ve Allah’ın kulu olduğunun şuuruna varamaz. Allah’ın kendisine vermiş olduğu özellikleri kendi çabasıyla kazandığına inanır, büyüklenerek nefsini yüceltir. Kısacası kendi nefsini ilah edinir, onu Allah’a ortak koşar. Bu nedenle yukarıdaki ayette de bildirildiği gibi, şeytana ve dostlarına itaat eden kişi, din ahlakını değil, ancak şirki yaşayabilir.
Alçakgönüllülüğün en büyük göstergelerinden biri de Allah’a ve elçisine itaattir. Mütevazı olmayan biri itaat edemez çünkü enaniyetli kişiler bulundukları ortamda hiçbir idari ya da siyasi gücü tanımazlar. Her konuda en doğru kararı kendilerinin aldığını düşünürler.
Kuran’da itaat konusundan çok fazla söz edilmektedir. Müminde nasıl bir itaat olması gerektiği bütün detaylarıyla tarif edilmektedir. İtaat, Kuran’a göre kalben ve fiilen, samimiyetle yerine getirilmesi gereken çok hassas bir konudur. Enaniyetli kimseler, görünürde itaat ediyor gibi görünseler de, Şüphesiz Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O, müstekbirleri sevmez. (Nahl Suresi, 23) ayetiyle haber verildiği üzere Allah içlerinde gizlediklerini bilmektedir.
Elçiye itaat etmek de büyüklenen kişilerin son derece ağırlarına gider. Bu kişiler, onun elçiliğini kabul etmez ve onunla mücadeleye girerler. Oysa takva, güzel ahlak, akıl gibi üstün özellikleri olan elçiye itaatsizlik etmek, Allah’a da itaat etmemek demektir:
Kim Resule itaat ederse gerçekte Allah’a itaat etmiştir. Kim de yüz çevirirse Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. (Nisa Suresi, 80)
Kendi akıllarını beğenen kibirli insanların en çok zorlandıkları konu elçiye itaattir. Elçiye ve dolayısıyla Allah’a itaatin olmadığı yerde, Kuran ahlakı da yok demektir. Allah’ın ve elçisinin adaletinden dahi kuşku duyan bu itaatsiz kişileri, Allah Kuran’da ‘zalim’ olarak nitelendirmektedir:
Aralarında hükmetmesi için onlar Allah’a ve Resulüne çağrıldıkları zaman onlardan bir grup yüz çevirir. Bunların kalplerinde hastalık mı var? Yoksa kuşkuya mı kapıldılar? Yoksa Allah’ın ve Resulünün kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkmaktadırlar? Hayır, onlar zalim olanlardır. (Nur Suresi, 48-50)
Müminler ise Kuran ahlakını tam olarak yaşamaya çalışırlar, ancak hatalar yapmaları da çok doğaldır. İnsanlar tatmin bulmuş melekler gibi olamaz, birçok eksikleri vardır. Ancak insanın eksiklerini unutup kendini üstün görmesi ve büyüklenmesi çok büyük yanılgı olur. İtaatten çıkmış şeytan konumunda olmaktan şiddetle korkan mümin, Allah’a ‘bir ucundan’ değil kayıtsız şartsız teslim olmalıdır.
Hani, meleklere: “Adem’e secde edin” demiştik. İblis’in dışında (hepsi) secde etmişlerdi. Demişti ki: “Bir çamur olarak yarattığın kimseye ben secde eder miyim?” (İsra Suresi, 61)
Enaniyet, İblis’in en önemli özelliklerinden biridir. Şeytanın enaniyeti de itaat noktasında ortaya çıkmış, büyüklenmesi nedeniyle itaatten kaçmış, Allah’ın huzurundan kovulmuş ve kafirlerden olmuştur:
Ve meleklere: “Adem’e secde edin” dedik. İblis hariç (hepsi) secde ettiler. O ise, diretti ve kibirlendi, (böylece) kafirlerden oldu. (Bakara Suresi, 34)
Şeytanın enaniyet ve itaatsizlik özelliğine sahip olan bir kişinin de şeytan gibi şuuru kapanır, Allah’ın dosdoğru yolundan uzaklaşır ve şeytanın yolunda yürümeye başlar. Böylece Allah’ın gücünü gereği gibi takdir edebilmesi ve bu sonsuz güç karşısında kendi acizliğini kavraması zorlaşır.
Kuran’da; “kuşkusuz şeytan, Rahman (olan Allah)a başkaldırandır.” (Meryem Suresi, 44) ayetiyle de haber verildiği gibi, şeytan kendisini yaratan Allah’a başkaldırmış, isyankar olmuştur. Kıyamet gününe kadar sürecek olan mücadelesi de, insanları çeşitli yöntemler kullanarak, kendisiyle birlikte sonsuz azaba sürüklemektir. Etkisi altına aldığı her insan, artık onun ordusunun birer itaatkar askeridir. Allah Kuran’da birçok ayette, bu apaçık düşman şeytana, onun dostlarına ve kardeşlerine karşı tüm inananları uyarmaktadır;
..Gerçekten şeytanlar, sizinle mücadele etmeleri için kendi dostlarına gizli-çağrılarda bulunurlar. Onlarla itaat ederseniz şüphesiz siz de müşriklersiniz. (En’am Suresi, 121)
Kuran ahlakının en önemli şartı Allah’ın büyüklüğünü takdir etmek ve yalnızca O’nu ilah edinmektir. Oysa enaniyetli bir kişi kendisini Allah’tan bağımsız bir varlık olarak görür ve Allah’ın kulu olduğunun şuuruna varamaz. Allah’ın kendisine vermiş olduğu özellikleri kendi çabasıyla kazandığına inanır, büyüklenerek nefsini yüceltir. Kısacası kendi nefsini ilah edinir, onu Allah’a ortak koşar. Bu nedenle yukarıdaki ayette de bildirildiği gibi, şeytana ve dostlarına itaat eden kişi, din ahlakını değil, ancak şirki yaşayabilir.
Alçakgönüllülüğün en büyük göstergelerinden biri de Allah’a ve elçisine itaattir. Mütevazı olmayan biri itaat edemez çünkü enaniyetli kişiler bulundukları ortamda hiçbir idari ya da siyasi gücü tanımazlar. Her konuda en doğru kararı kendilerinin aldığını düşünürler.
Kuran’da itaat konusundan çok fazla söz edilmektedir. Müminde nasıl bir itaat olması gerektiği bütün detaylarıyla tarif edilmektedir. İtaat, Kuran’a göre kalben ve fiilen, samimiyetle yerine getirilmesi gereken çok hassas bir konudur. Enaniyetli kimseler, görünürde itaat ediyor gibi görünseler de, Şüphesiz Allah, onların saklı tuttuklarını ve açığa vurduklarını bilir; gerçekten O, müstekbirleri sevmez. (Nahl Suresi, 23) ayetiyle haber verildiği üzere Allah içlerinde gizlediklerini bilmektedir.
Elçiye itaat etmek de büyüklenen kişilerin son derece ağırlarına gider. Bu kişiler, onun elçiliğini kabul etmez ve onunla mücadeleye girerler. Oysa takva, güzel ahlak, akıl gibi üstün özellikleri olan elçiye itaatsizlik etmek, Allah’a da itaat etmemek demektir:
Kim Resule itaat ederse gerçekte Allah’a itaat etmiştir. Kim de yüz çevirirse Biz seni onların üzerine koruyucu göndermedik. (Nisa Suresi, 80)
Kendi akıllarını beğenen kibirli insanların en çok zorlandıkları konu elçiye itaattir. Elçiye ve dolayısıyla Allah’a itaatin olmadığı yerde, Kuran ahlakı da yok demektir. Allah’ın ve elçisinin adaletinden dahi kuşku duyan bu itaatsiz kişileri, Allah Kuran’da ‘zalim’ olarak nitelendirmektedir:
Aralarında hükmetmesi için onlar Allah’a ve Resulüne çağrıldıkları zaman onlardan bir grup yüz çevirir. Bunların kalplerinde hastalık mı var? Yoksa kuşkuya mı kapıldılar? Yoksa Allah’ın ve Resulünün kendilerine karşı haksızlık yapacağından mı korkmaktadırlar? Hayır, onlar zalim olanlardır. (Nur Suresi, 48-50)
Müminler ise Kuran ahlakını tam olarak yaşamaya çalışırlar, ancak hatalar yapmaları da çok doğaldır. İnsanlar tatmin bulmuş melekler gibi olamaz, birçok eksikleri vardır. Ancak insanın eksiklerini unutup kendini üstün görmesi ve büyüklenmesi çok büyük yanılgı olur. İtaatten çıkmış şeytan konumunda olmaktan şiddetle korkan mümin, Allah’a ‘bir ucundan’ değil kayıtsız şartsız teslim olmalıdır.