18 Mart Çanakkale Zaferi ve Şehitleri Anma Haftası nedeniyle bir açıklamada bulunan Eğitim Bir-Sen Hatay Şube Başkanı İsmail Bayrakdar şu ifadelere yer verdi;
18 Mart, vatanımızı işgal etmek amacıyla birleşen yedi düvelin, bütün güç ve imkânlarıyla yaptıkları saldırılara karşı, şehadetleri dinin temeli olan ezanın, bu gök kubbede ilelebet yankılanması için yüz binlerce can vererek kazandığımız, enginlere sığmayıp taşan milletimizin yeniden varoluş destanı yazdığı Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümüdür. Vatan, millet, istiklal ve istikbal için can veren şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz.
103 yıl önce, binyıldır bu toprakları vatan edinmenin bedelini kanı ve canı ile ödemiş milletimizi tarihten silmek isteyen emperyalist güçler, dünyanın dört bir yanında topladıkları birliklerle devletimizin tam kalbine hançer saplamak için, olanca güç ve imkânlarla Çanakkale’ye dayandı. Dışarıdan ikmal yolları Osmanlı tarafından kesilmiş, içeride Bolşevik hareketle başı dertte olan Rusya’ya yardım etmek amacıyla, boğazlardan geçip İstanbul’u işgal etmek istiyorlardı.
Silah, para ve teknoloji üstünlüğüne dayanan güçlerine çok güveniyor, en geç bir iki hafta içinde Çanakkale’yi geçip İstanbul’u işgal edeceklerinin hesabını yapıyorlardı. Zaferin erken kutlamasına bile başlamışlardı. Fazla beklemeden, ‘hasta adam’ olarak gördükleri Osmanlı’ya son öldürücü darbeyi vurmak için harekete geçtiler. Mehmet Akif’in tasviriyle, ‘Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmekte yer, O ne müthiş tipidir; savrulur enkaz-ı beşer..’
Tam bir kıyamet yaşanmaktadır. Zaten çözülme süreci yaşayan Osmanlı’nın bu korkunç silah gücü karşısında hemen hiçbir varlık gösteremeyeceğini, kısa sürede emellerine ulaşacaklarını sananlar, milletimizin, göğüslerinde çelik kafesleri parçalayacak iman gücünün, imkânsızı başaracak kararlılığını hesap edemediler. ‘Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz’ diyen bir millet, yaşlısından gencine, kadınından erkeğine, doktorundan mühendisine, hocasından öğrencisine kadar bütün bir millet, vatanın istiklal ve istikbalinin söz konusu olduğu bu zor zamanda, bütün dünyalık hesapları teferruat sayarak silaha sarıldı ve inanmışlıkla haykırdı: “Çanakkale Geçilmez.” Geçilemez, çünkü Çanakkale, imanın, İslam’ın, insanlığın son direniş hattıdır.
Çanakkale, mazlum milletlerin cesaretidir, en karanlık gecelerde aydınlık sabahların rüyasıdır; ümittir, hayattır, gelecektir. Atalarımız bütün beşeri idrakleri aşan bu yüksek ve kutsal duygularla; bir daha geri dönemeyeceklerini bile bile gittiler cepheye. Mezarlarına girer gibi girdiler mevzilerine. Ve işte gerçekten onlardı zaferlerini önceden kutlayanlar. Çünkü onlar karanlık gecelere direnerek çocuklarına aydınlık günler, bembeyaz gündüzler miras bıraktılar. Ölümleri ile bize bir hayat armağan ettiler. Onlar, geri gelmemek üzere tarihe yürüdükleri için, bizler tarihe dayanan gücümüzle, gitmemek üzere geldik. Onlar bir hilal uğruna batan güneşlerdi. Onun için asla batmayacak, batırılamayacak bu hilalin ışığı, çağları aşan iman, aşk, azim olarak yolumuzu, ufkumuzu, en önemlisi kalbimizi, ruhumuzu aydınlatmakta, ebediyen aydınlatmaya devam edecektir.
Sahip olmakla değer bulduğumuz izzetin, zillete asla rıza göstermeyecek karakteri, düşmanı gemileriyle birlikte boğazın derin, karanlık sularına gömmüş, savaş, milletimizin kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. Çanakkale, vatanları işgal edilmiş bütün milletlere özgürlük mücadelelerinde ilham vermiş, örnek olmuştur. O günden sonra sömürgeci devletlere karşı peş peşe direniş ve özgürlük hareketleri başlamış, emperyal devletler sömürgelerini bir bir kaybetmiştir. Bu savaşta bir kez daha inancın hiçbir silahla yenilemeyecek gerçek güç olduğu anlaşılmış, emperyalistler güç karşısında bozguna uğramıştır.
Yüreği sarsılmaz bir iman ve vatan aşkıyla çarpanları, ‘hayâsızca akın’a gövdesini siper eden Çanakkale şehitlerimizi hiç unutmadık, asla unutmayacağız. Vatanımızı, istiklalimizi ve istikbalimizi muhafaza etmek için Çanakkale ruhunu diri bir bilinçle hep canlı tuttuk, tutmaya da devam edeceğiz.
Millî heyecanımız, bu ruhtan güç ve ilham almaktadır. Milletimiz bu bilince sahip olduğu sürece yenilmeyecek, tutsak edilemeyecektir. Milletimiz, bu gerçeği, 15 Temmuz işgal girişimini canı ve kanı pahasına püskürterek bir kez daha göstermiştir.
Millî ve tarihi hassasiyetleri artıracak değerler eğitimine önem veren Eğitim-Bir-Sen olarak, tarihimizin bu iftihar tablosunu ve şehitlerimizi unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.(Haber Merkezi)
18 Mart, vatanımızı işgal etmek amacıyla birleşen yedi düvelin, bütün güç ve imkânlarıyla yaptıkları saldırılara karşı, şehadetleri dinin temeli olan ezanın, bu gök kubbede ilelebet yankılanması için yüz binlerce can vererek kazandığımız, enginlere sığmayıp taşan milletimizin yeniden varoluş destanı yazdığı Çanakkale Zaferi’nin yıl dönümüdür. Vatan, millet, istiklal ve istikbal için can veren şehitlerimizi rahmetle ve minnetle anıyoruz.
103 yıl önce, binyıldır bu toprakları vatan edinmenin bedelini kanı ve canı ile ödemiş milletimizi tarihten silmek isteyen emperyalist güçler, dünyanın dört bir yanında topladıkları birliklerle devletimizin tam kalbine hançer saplamak için, olanca güç ve imkânlarla Çanakkale’ye dayandı. Dışarıdan ikmal yolları Osmanlı tarafından kesilmiş, içeride Bolşevik hareketle başı dertte olan Rusya’ya yardım etmek amacıyla, boğazlardan geçip İstanbul’u işgal etmek istiyorlardı.
Silah, para ve teknoloji üstünlüğüne dayanan güçlerine çok güveniyor, en geç bir iki hafta içinde Çanakkale’yi geçip İstanbul’u işgal edeceklerinin hesabını yapıyorlardı. Zaferin erken kutlamasına bile başlamışlardı. Fazla beklemeden, ‘hasta adam’ olarak gördükleri Osmanlı’ya son öldürücü darbeyi vurmak için harekete geçtiler. Mehmet Akif’in tasviriyle, ‘Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmekte yer, O ne müthiş tipidir; savrulur enkaz-ı beşer..’
Tam bir kıyamet yaşanmaktadır. Zaten çözülme süreci yaşayan Osmanlı’nın bu korkunç silah gücü karşısında hemen hiçbir varlık gösteremeyeceğini, kısa sürede emellerine ulaşacaklarını sananlar, milletimizin, göğüslerinde çelik kafesleri parçalayacak iman gücünün, imkânsızı başaracak kararlılığını hesap edemediler. ‘Cehennem olsa gelen, göğsümüzde söndürürüz. Bu yol ki Hak yoludur, dönme bilmeyiz, yürürüz’ diyen bir millet, yaşlısından gencine, kadınından erkeğine, doktorundan mühendisine, hocasından öğrencisine kadar bütün bir millet, vatanın istiklal ve istikbalinin söz konusu olduğu bu zor zamanda, bütün dünyalık hesapları teferruat sayarak silaha sarıldı ve inanmışlıkla haykırdı: “Çanakkale Geçilmez.” Geçilemez, çünkü Çanakkale, imanın, İslam’ın, insanlığın son direniş hattıdır.
Çanakkale, mazlum milletlerin cesaretidir, en karanlık gecelerde aydınlık sabahların rüyasıdır; ümittir, hayattır, gelecektir. Atalarımız bütün beşeri idrakleri aşan bu yüksek ve kutsal duygularla; bir daha geri dönemeyeceklerini bile bile gittiler cepheye. Mezarlarına girer gibi girdiler mevzilerine. Ve işte gerçekten onlardı zaferlerini önceden kutlayanlar. Çünkü onlar karanlık gecelere direnerek çocuklarına aydınlık günler, bembeyaz gündüzler miras bıraktılar. Ölümleri ile bize bir hayat armağan ettiler. Onlar, geri gelmemek üzere tarihe yürüdükleri için, bizler tarihe dayanan gücümüzle, gitmemek üzere geldik. Onlar bir hilal uğruna batan güneşlerdi. Onun için asla batmayacak, batırılamayacak bu hilalin ışığı, çağları aşan iman, aşk, azim olarak yolumuzu, ufkumuzu, en önemlisi kalbimizi, ruhumuzu aydınlatmakta, ebediyen aydınlatmaya devam edecektir.
Sahip olmakla değer bulduğumuz izzetin, zillete asla rıza göstermeyecek karakteri, düşmanı gemileriyle birlikte boğazın derin, karanlık sularına gömmüş, savaş, milletimizin kesin zaferiyle sonuçlanmıştır. Çanakkale, vatanları işgal edilmiş bütün milletlere özgürlük mücadelelerinde ilham vermiş, örnek olmuştur. O günden sonra sömürgeci devletlere karşı peş peşe direniş ve özgürlük hareketleri başlamış, emperyal devletler sömürgelerini bir bir kaybetmiştir. Bu savaşta bir kez daha inancın hiçbir silahla yenilemeyecek gerçek güç olduğu anlaşılmış, emperyalistler güç karşısında bozguna uğramıştır.
Yüreği sarsılmaz bir iman ve vatan aşkıyla çarpanları, ‘hayâsızca akın’a gövdesini siper eden Çanakkale şehitlerimizi hiç unutmadık, asla unutmayacağız. Vatanımızı, istiklalimizi ve istikbalimizi muhafaza etmek için Çanakkale ruhunu diri bir bilinçle hep canlı tuttuk, tutmaya da devam edeceğiz.
Millî heyecanımız, bu ruhtan güç ve ilham almaktadır. Milletimiz bu bilince sahip olduğu sürece yenilmeyecek, tutsak edilemeyecektir. Milletimiz, bu gerçeği, 15 Temmuz işgal girişimini canı ve kanı pahasına püskürterek bir kez daha göstermiştir.
Millî ve tarihi hassasiyetleri artıracak değerler eğitimine önem veren Eğitim-Bir-Sen olarak, tarihimizin bu iftihar tablosunu ve şehitlerimizi unutmadık, unutmayacağız, unutturmayacağız.(Haber Merkezi)