Reyhanlı’nın köklü esnaflarından Hasan Çolak telefonda bana yakınıyor:
“Şemsettin Bey, herkes gibi benimde çocuklarıma kaliteli bir eğitim alma hakkım var. Ancak ne yazıkki bu Türkiye’de mümkün olmadığından bana çok ağır gelmesine rağmen yurtdışında yaptırmak zorunda kalıyorum. İki çocuğum yurtdışında okuyor. Biri Tıp eğitimini bitirdi, diğeri ise yine Tıp’ta 3. Sınıfı okuyor. Yarı burslu olmasına rağmen ödediğim döviz bazında ücret beni sarsmaya yetiyor. Hele son zamanlarda dövizde yaşanan oynaklık beni ve binim durumumda olan onbinlerce kişiyi çaresiz halde bıraktı.
Devletimizin vatandaşın cebinde olan 100 doları bile tutmayıp bozdurmasını istediği bir zamanda yurt dışı eğitim alan öğrenci velileri milyonlarca dövizi toplayıp bu üniversitelere veriyor.
Böyle sıkıntılı bir zaman diliminde YÖK bir karar alsa ve özel Üniversitelerin kontenjanları genişletilse, yatay geçişlere kolaylıkla olanaklar sağlansa, hem bizim durumumuzda olan onbinlerce insan rahatlar ve ücretlerini kendi üniversitelerimize TL olarak ödeme imkanı doğar, hem de ülkemize yönelik ekonomik savaşta YÖK’de kendine düşeni yaparak TL’nin güçlenmesine yardımcı olur ve milyonlarca döviz ülke dışına çıkmamış olur.”
Hasan Çolak elbette ki haklıydı.
Bizdeki gerek Devlet Üniversitelerinin, gerekse de Özel Üniversitelerin standartları vardı ve sınavda belirgin bir sıralamaya giremeyen öğrenciler bu Üniversitelere giremiyorlardı. Bizdeki Üniversitelere giremeyen bu öğrenciler denkliği kabul edilmiş yurtdışı Üniversiteleri tercih ederek bu Üniversitelere milyonlarca dolar veya Avro ödüyor, eğitimlerini oralarda yapmak zorunda kalıyordu.
Şöyle herkes çevresine bakacak olsa bu durumda olan yüzlerce yakınını görmesi mümkündür.
Tam da Eğitim döneminin açılacağı, Üniversite kayıtlarının başlayacağı şu sıralarda YÖK Başkanlığının bu durumu görüp acil çözümler üretmesi gerekmektedir.
Ülkemizden eğitim amacıyla çıkacak olan milyonlarca TL’lik dövize engel olması, bu konuda neler yapılacağının tartışılması gerekmektedir.
Üniversite yönetimlerine de bu konuda büyük işler düşmekte, aralarında projeler oluşturup ülke ekonomisine katkıda bulunmaları gerekmektedir.
Ülkemizin geçtiği böyle bir ortamda hiç kimse sağ kulağının üzerine yatarak ıslık çalamaz. Özellikle akademisyenlerimiz entelektüel gevezeliği bırakıp yeni projelerle ülkeye ışık tutmalı, ülke yöneticilerine yol göstermelidirler.
Yüksek Öğrenim görmek isteyen hiçbir öğrenci boş çevirilmemeli, yepyeni çözümler üretilebilmelidir.
Mutlaka Üniversiteler iş kapısı olarak görülmemeli, bu konudaki beklentiler belli sınavlara tabi tutulmalıdır. Ancak insanların tahsil isteği birkaç saatlik sınavlarla yok edilmemeli, yurtdışına yönelişler yurtiçi cazibe oluşturularak giden dövizlere engel olunmalıdır.
Bunun için siyasiler dahil herkese görev düştüğü aşikar değil mi?
“Şemsettin Bey, herkes gibi benimde çocuklarıma kaliteli bir eğitim alma hakkım var. Ancak ne yazıkki bu Türkiye’de mümkün olmadığından bana çok ağır gelmesine rağmen yurtdışında yaptırmak zorunda kalıyorum. İki çocuğum yurtdışında okuyor. Biri Tıp eğitimini bitirdi, diğeri ise yine Tıp’ta 3. Sınıfı okuyor. Yarı burslu olmasına rağmen ödediğim döviz bazında ücret beni sarsmaya yetiyor. Hele son zamanlarda dövizde yaşanan oynaklık beni ve binim durumumda olan onbinlerce kişiyi çaresiz halde bıraktı.
Devletimizin vatandaşın cebinde olan 100 doları bile tutmayıp bozdurmasını istediği bir zamanda yurt dışı eğitim alan öğrenci velileri milyonlarca dövizi toplayıp bu üniversitelere veriyor.
Böyle sıkıntılı bir zaman diliminde YÖK bir karar alsa ve özel Üniversitelerin kontenjanları genişletilse, yatay geçişlere kolaylıkla olanaklar sağlansa, hem bizim durumumuzda olan onbinlerce insan rahatlar ve ücretlerini kendi üniversitelerimize TL olarak ödeme imkanı doğar, hem de ülkemize yönelik ekonomik savaşta YÖK’de kendine düşeni yaparak TL’nin güçlenmesine yardımcı olur ve milyonlarca döviz ülke dışına çıkmamış olur.”
Hasan Çolak elbette ki haklıydı.
Bizdeki gerek Devlet Üniversitelerinin, gerekse de Özel Üniversitelerin standartları vardı ve sınavda belirgin bir sıralamaya giremeyen öğrenciler bu Üniversitelere giremiyorlardı. Bizdeki Üniversitelere giremeyen bu öğrenciler denkliği kabul edilmiş yurtdışı Üniversiteleri tercih ederek bu Üniversitelere milyonlarca dolar veya Avro ödüyor, eğitimlerini oralarda yapmak zorunda kalıyordu.
Şöyle herkes çevresine bakacak olsa bu durumda olan yüzlerce yakınını görmesi mümkündür.
Tam da Eğitim döneminin açılacağı, Üniversite kayıtlarının başlayacağı şu sıralarda YÖK Başkanlığının bu durumu görüp acil çözümler üretmesi gerekmektedir.
Ülkemizden eğitim amacıyla çıkacak olan milyonlarca TL’lik dövize engel olması, bu konuda neler yapılacağının tartışılması gerekmektedir.
Üniversite yönetimlerine de bu konuda büyük işler düşmekte, aralarında projeler oluşturup ülke ekonomisine katkıda bulunmaları gerekmektedir.
Ülkemizin geçtiği böyle bir ortamda hiç kimse sağ kulağının üzerine yatarak ıslık çalamaz. Özellikle akademisyenlerimiz entelektüel gevezeliği bırakıp yeni projelerle ülkeye ışık tutmalı, ülke yöneticilerine yol göstermelidirler.
Yüksek Öğrenim görmek isteyen hiçbir öğrenci boş çevirilmemeli, yepyeni çözümler üretilebilmelidir.
Mutlaka Üniversiteler iş kapısı olarak görülmemeli, bu konudaki beklentiler belli sınavlara tabi tutulmalıdır. Ancak insanların tahsil isteği birkaç saatlik sınavlarla yok edilmemeli, yurtdışına yönelişler yurtiçi cazibe oluşturularak giden dövizlere engel olunmalıdır.
Bunun için siyasiler dahil herkese görev düştüğü aşikar değil mi?