Mücahit Yılmaz’ın “Asla Mutlu Olmayacağız” adlı uzun yazısının son bölümünü aktarmakla başlamak istiyorum kendi yazıma.
“ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley’in, dün, İdlip’te öldürülen çocukların resimlerini elinde tutarak, “Bu resimler karşısında gözlerimizi kapayamayız, sorumluluktan kaçamayız.” Deyişini izledim. Ondan önce de Netanyahu’nun beyanatını… Trump’un açıklamasını; bizim kanımızın bize satılışını…
Sonra,
Bizim medyada yazılıp çizilenleri…
Tarih… “Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” deyip deyip,
Amerika’yla aynı hizaya getirilişimizi…
Her defasında aynı delikten ısırılışımızı…
İstemsiz,
Bolivar’ın sözleri döküldü ağzımdan: “Asla mutlu olamayacağız, asla!”
“Geçmişin
İhanete uğramış kahramanlarının ülkülerini” gerçekleştirme görevi diyor Galeano kitabının sonunda, “Ezilmişlerin, onuru kırılmışların, lanetlilerin payına düşmekte”dir.
Lanetlilerin payına…”
Her din, her mezhep ve dünyanın her tarafında çocuklar masum ve günahsız kabul edilir.
Çocuklara yönelik her şiddet tüm dünya tarafından lanetlenir, kabul edilemez bulunur.
İdlip’te önceki gün onlarca çocuk kimyasal silahlarla boğularak öldürüldü.
Vicdanı olan, insan olan hiç kimsenin bunu kabullenebilmesi, yüreğinin onlar için yanmaması mümkün değil.
Her ne kadar bizlerde vurulan ve imha edilen uçaklara kimyasallarla öldürülen çocuklardan çok daha fazla tepki veren insan kılıklılar olsa da…
Amerika’nın savaş çıkarma uzmanı olduğunu bilmeyen yoktur.
Amerika öldürülen çocuklar karşısında gözlerini kapatamayacak olsaydı kendi elleriyle Irak’ta öldürülen Irak’lı çocuklara, İsrail’in fosfor bombalarıyla öldürdüğü Filistin’li çocuklara, Burma’da, Mayammar’da vahşi Budistlerce katledilen çocuklara gözlerini kapatmazdı.
Amerika’nın derdinin çocuklar olmadığını çok iyi biliyoruz.
Elbette ki Amerika’nın bu tavrına karşı olmamız Esad’ı masum yapmıyor.
Esad’ın diğer Ortadoğu liderlerinden hiçbir farkı olmadığını biliyoruz.
Şehirlerin üzerine bombalar yağdırdığını, binlerce masum insanı gözünü kırpmadan katlettiğini biliyoruz. Altı yıldır süren içsavaşta çocuk, kadın, ihtiyar demeden 600 bin kendi insanının hayatına nasıl kolayca uçaklardan ve helikopterlerden atılan varil bombaları dahil her türlü öldürücü silahlarla kıydığını da biliyoruz.
Ancak anlayamadığımız, anlamaya çalıştığımız bir hususun da farkındayız.
Astana barış görüşmelerinde yol alınmış, ateşkes ilan edilmişken…
Halep gibi en önemli şehrini ele geçirmişken…
Rusya’nın ve İran’ın kesin desteğiyle en güçlü duruma gelmişken…
Niçin kimyasal silahlarla dünyanın tepkisini çekeceği çok açık olan bir eyleme girişir?
Niçin, kimyasallarla boğulan çocuk görüntülerinin tüm insanlığı karşısına alacağını bile, bile böyle bir vahşete imza atar.
Niçin Amerika’nın oyunlarına yeni zeminler hazırlar?
Bunun üzerinde düşünmek gerekmez mi?
Kargaların bile güleceği “Biz silah deposunu vurduk, oradaki gaz sızmıştır” yalanına bizleri inandırmaya da çalışmasın. Muhalifler olmayan uçaklarıyla nereye atacaklardı o kimyasalları?
Herşeyden önce Rusya bombalamayı kabul ederken ateşkesi de ihlal ettiğini açıkça ilan etmiş olmuyor mu? Niçin ateşkese rağmen İdlip vuruluyor.
Ey şer güçler…
Amerika ve Rusya…
Çekin ellerinizi İslam coğrafyasından.
Döktüğünüz müslüman kanı yetmedi mi?
Bu kan hepinizi birgün boğmaya yeter.
Bizler ise artık ısırıldığımız deliklerden defalarca ısırılmaktan bıktık.
YPG’ye açıktan destek veren, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olan, her darbe olayında bizzat parmağı bulunan, dünyanın en büyük işgalci devletiyle aynı hizada bulunmak ve onunla birlikte hareket etmek istemiyoruz.
Sevgili idarecilerimiz,
Lütfen temkini elden bırakmayınız.
“ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley’in, dün, İdlip’te öldürülen çocukların resimlerini elinde tutarak, “Bu resimler karşısında gözlerimizi kapayamayız, sorumluluktan kaçamayız.” Deyişini izledim. Ondan önce de Netanyahu’nun beyanatını… Trump’un açıklamasını; bizim kanımızın bize satılışını…
Sonra,
Bizim medyada yazılıp çizilenleri…
Tarih… “Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?” deyip deyip,
Amerika’yla aynı hizaya getirilişimizi…
Her defasında aynı delikten ısırılışımızı…
İstemsiz,
Bolivar’ın sözleri döküldü ağzımdan: “Asla mutlu olamayacağız, asla!”
“Geçmişin
İhanete uğramış kahramanlarının ülkülerini” gerçekleştirme görevi diyor Galeano kitabının sonunda, “Ezilmişlerin, onuru kırılmışların, lanetlilerin payına düşmekte”dir.
Lanetlilerin payına…”
Her din, her mezhep ve dünyanın her tarafında çocuklar masum ve günahsız kabul edilir.
Çocuklara yönelik her şiddet tüm dünya tarafından lanetlenir, kabul edilemez bulunur.
İdlip’te önceki gün onlarca çocuk kimyasal silahlarla boğularak öldürüldü.
Vicdanı olan, insan olan hiç kimsenin bunu kabullenebilmesi, yüreğinin onlar için yanmaması mümkün değil.
Her ne kadar bizlerde vurulan ve imha edilen uçaklara kimyasallarla öldürülen çocuklardan çok daha fazla tepki veren insan kılıklılar olsa da…
Amerika’nın savaş çıkarma uzmanı olduğunu bilmeyen yoktur.
Amerika öldürülen çocuklar karşısında gözlerini kapatamayacak olsaydı kendi elleriyle Irak’ta öldürülen Irak’lı çocuklara, İsrail’in fosfor bombalarıyla öldürdüğü Filistin’li çocuklara, Burma’da, Mayammar’da vahşi Budistlerce katledilen çocuklara gözlerini kapatmazdı.
Amerika’nın derdinin çocuklar olmadığını çok iyi biliyoruz.
Elbette ki Amerika’nın bu tavrına karşı olmamız Esad’ı masum yapmıyor.
Esad’ın diğer Ortadoğu liderlerinden hiçbir farkı olmadığını biliyoruz.
Şehirlerin üzerine bombalar yağdırdığını, binlerce masum insanı gözünü kırpmadan katlettiğini biliyoruz. Altı yıldır süren içsavaşta çocuk, kadın, ihtiyar demeden 600 bin kendi insanının hayatına nasıl kolayca uçaklardan ve helikopterlerden atılan varil bombaları dahil her türlü öldürücü silahlarla kıydığını da biliyoruz.
Ancak anlayamadığımız, anlamaya çalıştığımız bir hususun da farkındayız.
Astana barış görüşmelerinde yol alınmış, ateşkes ilan edilmişken…
Halep gibi en önemli şehrini ele geçirmişken…
Rusya’nın ve İran’ın kesin desteğiyle en güçlü duruma gelmişken…
Niçin kimyasal silahlarla dünyanın tepkisini çekeceği çok açık olan bir eyleme girişir?
Niçin, kimyasallarla boğulan çocuk görüntülerinin tüm insanlığı karşısına alacağını bile, bile böyle bir vahşete imza atar.
Niçin Amerika’nın oyunlarına yeni zeminler hazırlar?
Bunun üzerinde düşünmek gerekmez mi?
Kargaların bile güleceği “Biz silah deposunu vurduk, oradaki gaz sızmıştır” yalanına bizleri inandırmaya da çalışmasın. Muhalifler olmayan uçaklarıyla nereye atacaklardı o kimyasalları?
Herşeyden önce Rusya bombalamayı kabul ederken ateşkesi de ihlal ettiğini açıkça ilan etmiş olmuyor mu? Niçin ateşkese rağmen İdlip vuruluyor.
Ey şer güçler…
Amerika ve Rusya…
Çekin ellerinizi İslam coğrafyasından.
Döktüğünüz müslüman kanı yetmedi mi?
Bu kan hepinizi birgün boğmaya yeter.
Bizler ise artık ısırıldığımız deliklerden defalarca ısırılmaktan bıktık.
YPG’ye açıktan destek veren, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında olan, her darbe olayında bizzat parmağı bulunan, dünyanın en büyük işgalci devletiyle aynı hizada bulunmak ve onunla birlikte hareket etmek istemiyoruz.
Sevgili idarecilerimiz,
Lütfen temkini elden bırakmayınız.