Siyasette kartlar yeniden karılıyor. Piyasa yeniden şekilleniyor. Son yaşadığımız seçimle (23 Haziran İstanbul) birlikte insanlar sadece bir belediyenin başka bir partinin yönetimine geçişi gibi algılıyor olabilir ama gerçekte değişimin daha büyük olduğunu, siyaset tarzının yeniden şekillendiğini göz ardı edemeyiz.
Anlaşıldığı kadarıyla bundan sonra siyasette keskin hatlardan, sert tavırlardan, hamaset duruşlarından kamplaştıran, ayrıştıran, bizimkiler ve ötekiler anlamında yaklaşım sergileyenlerin yerine birleştirici, bütünleştirici, kucaklayıcı, ılımlı isimler daha fazla toparlayıcı olacak sevilecek, siyasete yön verecek.
Bu dönüşümden herkesin nasiplenmesi, hissesine düşen payı alması kaçınılmaz. Zaten siyasette piyasaya yeni sürülmesi beklenen Davutoğlu, Babacan ve Abdullah Gül destekli kadronun da bu yeni siyaset tarzının bir ürünü olduğu aşikâr.
Burada esas üzerinde durulması gereken husus, Ak Parti’nin yaşadığı bunalımdan çok CHP’de neler olduğu ve nelerin değişmeye başladığı konusudur. Artık Türkiye’de 1930-40’ların tek parti dönemi CHP’sinden ziyade yeni dönem CHP’sinde öne çıkan sağ tandanslı siyasetçilerin ve onların başını çektiği söylemler gündemde.
Son yıllarda CHP kadrosundaki isimlere göz atıldığında, partide topluma sırt çevirip “halka rağmen halkçılık” siyaseti, yerini genel toplum yaşayışına uygun tarzda siyaset yapan isimlere bıraktığı görülüyor. Söylem ve vizyonda ciddi bir değişim olduğu kesin. Bununla birlikte yaşanan iç değişime ayak direyen ve sığ Kemalist fikirlerini taassuba varan bir şekilde dayatmaya çalışan bir şahin grup da şüphesiz hala mevcut.
Eski CHP’de ikna odalarıyla meşhur, katı laikçi; Nur Sertel, Kemal Gürüz, Önder Sav vb. isimler vitrindeydi. Bu isimler milletin değerleriyle savaşlarıyla bilinen hamaset ve “karşı mahalleye” düşmanlığın sembolü olarak hatırlanırken, bugün onların yerini daha ılımlı daha kucaklayıcı isimler almaya başladı.
Yolları ayrılsa da geçtiğimiz yıllarda CHP kurultayında en yüksek oyu alan eski Üsküdar Müftüsü İhsan Özkes hafızalardaki yerini koruyor. Ayrıca Refah, Fazilet ve Saadet Partisi çizgisinde siyaset yapmış olan Prof. Mehmet Bekaroğlu ve Refahyol Maliye Bakanı Ak Parti’nin dört kişilik kurucu lider kadrosunda yer alan Abdüllatif Şener’in CHP milletvekili oluşları gözlerden kaçmıyor.
Yine son dönemde sağcı bir isim olarak Mansur Yavaş’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı oluşu, güney sahillerimizde sağ ve milliyetçi kimliğiyle bilinen Lütfü Savaş’ın Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı oluşu bunlara örnek gösterilebilir.
Bunlara ek son olarak Eyüp Sultan’da “Yasin” okumasıyla, ailesindeki başörtülü akrabalarıyla kamuoyunun önüne çıkan, görevi devraldığı gün makamında Kur’an okutup dua ettirmesi dindar çevreye hitap eden, “israfları bitireceğiz” diyen Ekrem İmamoğlu bu saydığımız isimleri perçinlemiş hatta önüne geçmiştir. Unutmuyorum bilvesile aynı ortamda bulunduğumuz üst düzey bir bürokrat, “bunlar bir proje, algıya oynuyorlar, İmamoğlu soyadlı birisini özellikle getirdiler” demişti.
Eskiden Ak Parti denilince akla; Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu ve Abdüllatif Şener gibi isimler gelirken, şimdi S. Soylu, Damat Berat, jöleli, Burhan Kuzu, A. İhsan Yavuz, Ömer Çelik gibi isimler ve trol tetikçi gazeteciler geliyor. Aradaki farkı CHP iyi çözmüş görünüyor.
Şuanda İstanbul gibi bir yerde -yenilenen ara seçimde- CHP adayının yüzde 55 oy alması küçümsenecek bir rakam değil. Bu oy oranının geçici ve kalıcı oluşu CHP’nin bu dönemdeki belediyelerde göstereceği performasına da bağlı olacak. Hatırlayın 1989’da SHP, o zamanın Ak Parti’si konumundaki Anavatan Partisi’nden belediyeleri aldı. 91 yılında da DYP-SHP hükümeti kuruldu.
Her şeye rağmen bugün itibarıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle yapılacak ilk başkanlık seçiminde nasıl bir netice ile karşılaşılacağını tahmin etmek hiç de güç değil.
Bu noktada Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’nun ilkeli, kucaklayıcı ve adalet temelli siyaseti gelecek için bir mihenk taşı olabilir.
Özetle şunu ifade etmeye çalışıyoruz: Artık yeni model siyaset tarzı etkin. Toplumu kucaklayıp, adalet ve özgürlüklerin önünü açan, toplumun değerlerine saygılı olan ve ekonomiyi düzlüğe çıkaranlar, kutuplaştıran değil kucaklayan, bölen değil birleştiren, bağıran değil gülümseyenler kazanacak.
Anlaşıldığı kadarıyla bundan sonra siyasette keskin hatlardan, sert tavırlardan, hamaset duruşlarından kamplaştıran, ayrıştıran, bizimkiler ve ötekiler anlamında yaklaşım sergileyenlerin yerine birleştirici, bütünleştirici, kucaklayıcı, ılımlı isimler daha fazla toparlayıcı olacak sevilecek, siyasete yön verecek.
Bu dönüşümden herkesin nasiplenmesi, hissesine düşen payı alması kaçınılmaz. Zaten siyasette piyasaya yeni sürülmesi beklenen Davutoğlu, Babacan ve Abdullah Gül destekli kadronun da bu yeni siyaset tarzının bir ürünü olduğu aşikâr.
Burada esas üzerinde durulması gereken husus, Ak Parti’nin yaşadığı bunalımdan çok CHP’de neler olduğu ve nelerin değişmeye başladığı konusudur. Artık Türkiye’de 1930-40’ların tek parti dönemi CHP’sinden ziyade yeni dönem CHP’sinde öne çıkan sağ tandanslı siyasetçilerin ve onların başını çektiği söylemler gündemde.
Son yıllarda CHP kadrosundaki isimlere göz atıldığında, partide topluma sırt çevirip “halka rağmen halkçılık” siyaseti, yerini genel toplum yaşayışına uygun tarzda siyaset yapan isimlere bıraktığı görülüyor. Söylem ve vizyonda ciddi bir değişim olduğu kesin. Bununla birlikte yaşanan iç değişime ayak direyen ve sığ Kemalist fikirlerini taassuba varan bir şekilde dayatmaya çalışan bir şahin grup da şüphesiz hala mevcut.
Eski CHP’de ikna odalarıyla meşhur, katı laikçi; Nur Sertel, Kemal Gürüz, Önder Sav vb. isimler vitrindeydi. Bu isimler milletin değerleriyle savaşlarıyla bilinen hamaset ve “karşı mahalleye” düşmanlığın sembolü olarak hatırlanırken, bugün onların yerini daha ılımlı daha kucaklayıcı isimler almaya başladı.
Yolları ayrılsa da geçtiğimiz yıllarda CHP kurultayında en yüksek oyu alan eski Üsküdar Müftüsü İhsan Özkes hafızalardaki yerini koruyor. Ayrıca Refah, Fazilet ve Saadet Partisi çizgisinde siyaset yapmış olan Prof. Mehmet Bekaroğlu ve Refahyol Maliye Bakanı Ak Parti’nin dört kişilik kurucu lider kadrosunda yer alan Abdüllatif Şener’in CHP milletvekili oluşları gözlerden kaçmıyor.
Yine son dönemde sağcı bir isim olarak Mansur Yavaş’ın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı oluşu, güney sahillerimizde sağ ve milliyetçi kimliğiyle bilinen Lütfü Savaş’ın Hatay Büyükşehir Belediye Başkanı oluşu bunlara örnek gösterilebilir.
Bunlara ek son olarak Eyüp Sultan’da “Yasin” okumasıyla, ailesindeki başörtülü akrabalarıyla kamuoyunun önüne çıkan, görevi devraldığı gün makamında Kur’an okutup dua ettirmesi dindar çevreye hitap eden, “israfları bitireceğiz” diyen Ekrem İmamoğlu bu saydığımız isimleri perçinlemiş hatta önüne geçmiştir. Unutmuyorum bilvesile aynı ortamda bulunduğumuz üst düzey bir bürokrat, “bunlar bir proje, algıya oynuyorlar, İmamoğlu soyadlı birisini özellikle getirdiler” demişti.
Eskiden Ak Parti denilince akla; Abdullah Gül, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu ve Abdüllatif Şener gibi isimler gelirken, şimdi S. Soylu, Damat Berat, jöleli, Burhan Kuzu, A. İhsan Yavuz, Ömer Çelik gibi isimler ve trol tetikçi gazeteciler geliyor. Aradaki farkı CHP iyi çözmüş görünüyor.
Şuanda İstanbul gibi bir yerde -yenilenen ara seçimde- CHP adayının yüzde 55 oy alması küçümsenecek bir rakam değil. Bu oy oranının geçici ve kalıcı oluşu CHP’nin bu dönemdeki belediyelerde göstereceği performasına da bağlı olacak. Hatırlayın 1989’da SHP, o zamanın Ak Parti’si konumundaki Anavatan Partisi’nden belediyeleri aldı. 91 yılında da DYP-SHP hükümeti kuruldu.
Her şeye rağmen bugün itibarıyla Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle yapılacak ilk başkanlık seçiminde nasıl bir netice ile karşılaşılacağını tahmin etmek hiç de güç değil.
Bu noktada Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel Karamollaoğlu’nun ilkeli, kucaklayıcı ve adalet temelli siyaseti gelecek için bir mihenk taşı olabilir.
Özetle şunu ifade etmeye çalışıyoruz: Artık yeni model siyaset tarzı etkin. Toplumu kucaklayıp, adalet ve özgürlüklerin önünü açan, toplumun değerlerine saygılı olan ve ekonomiyi düzlüğe çıkaranlar, kutuplaştıran değil kucaklayan, bölen değil birleştiren, bağıran değil gülümseyenler kazanacak.