Kur’an-ı Kerim’de, Müminler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler vardır ki onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir. Hz. Peygamber (a.s) Müslüman İslam’ı hatırlatan kişidir buyurmaktadır. Bu ayet ve hadis Prof. Dr. Necmettin Erbakan hocamızda tecessüm etmişti. O hayatı, duruşu, şahsiyeti ve tavrıyla İslam’ı hatırlattı. Hz. Hüseyin’e atfedilen ve kendisinin de sıkça kullandığı “Hayat, iman ve cihattır!” sözünü yaşayarak aksiyoner bir Müslüman’ın nasıl olması gerektiğini öğretti.
Müslümanlara zulmün zirve yaptığı yıllarda siyaset sahnesine çıkan Erbakan, tüm mazlum coğrafyalar ve İslam alemi için umut ışığı oldu.
“Haksız bir davada zirve olmaktansa, haklı bir davada zerre olmayı tercih ederim” diyerek Allah yolunda malıyla canıyla cihat eden mümin olarak anılmak istemişti, öyle yaşadı ve öyle mücadele etti.
Mücahit sıfatı en çok ona yakıştı. Yıllarca sembolleşen bir slogan olan “Mücahit Erbakan” tanımlamasıyla gönüllerde taht kurdu.
Hayatını ülkesinin milli ve manevi kalkınmasına adamış ve kimsenin haritada yerlerini bilmediği coğrafyalardaki Müslümanların dertleriyle dertlenmişti.
O, dünyadaki Müslüman liderlerin gündemini belirleyen, ümmeti programlayan muharrik gücü idi. Dünyanın her bir köşesinde Müslümanlar onun ağzından çıkacak bir cümleye bakardı.
Dünyada yaşanan olaylara onun penceresinden bakan insanlar, olayların gerçek yüzünü görürlerdi. O Müslümanların “dünyaya baktıkları penceresiydi.”
Müslüman Kardeşler liderlerinden birisinin şu sözü çok anlamlıdır. “Biz insanları eğitelim yeter! Dedik. Binlerce insan yetiştirdik. Yetişen insanımız ya rejimin hapishanelerinde çürüdü veya yurt dışına kaçtı. Ya da eline fırsat geçince (makam ve menfaati görünce) bizi terk etti. Hâlbuki biz de Erbakan gibi 40 yıl önce siyasete başlasaydık bugün Mısır’da durum çok daha farklı olurdu. Ne Rabialar ne de katliamlar yaşanırdı.”
Ne kadar sayısal azlık, ekonomik sıkıntılar, baskı, tehdit ve engellemeler görse de O, “Zafer inananlarındır ve zafer yakındır” düsturuyla saati zafere ayarlanmış ve daima hedefe kilitlenmiş bir proje insanıydı. Sorunlara kısa değil, uzun vadeli ve kesin çözümler sunardı.
Bilim insanı, bürokrat ve sanayici kimliğiyle hayatın her alanında gerçekleştirdiği faaliyetler ve kazandığı büyük başarılara rağmen; o Siyaset Adamı olmayı tercih etmiş, hayatının sonuna kadar mücadelesini bu alanda sürdürmüştür.
Dış politikada “İslam Birliği”nin tesisi en büyük idealiydi. Bunun için eline geçen ilk fırsatta D-8 i, kurdu, kemale ermesine ömrü vefa etmedi. Bu nedenle İslam dünyası onu kendine lider görürken; yeryüzündeki Siyonist gürûh, onu en büyük düşman bildi.
Ne kadar zalim olursa olsun, İslam ülkelerinin liderleriyle iyi ilişkiler içinde olmaya gayret etti. (Bunun ne kadar doğru bir strateji olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor.) O hayatta olsaydı; Ortadoğu’da yaşanan meselelerde aktif rol alır, ne Suriye’de ne Mısır’da ne de diğer Müslüman coğrafyalarda bu kadar kan dökülmezdi.
Günümüzde Erbakan’ın boy boy posterini asıp, “Biz de Erbakancıyız, biz de onun yolundan gidiyoruz, Erbakan, bizim de hocamız” diyenler sözlerine başka alanlarda kılıf bulabiliyorlar da, “İslam Birliği” ve “Faizsiz Ekonomi” söyleminde taklitten bile korkuyorlar.
Önce Ahlak ve Maneviyat ilkesiyle çıktığı yolda ekonomik ve sosyal alanda, mevcut dünya düzeninin en büyük sömürü aracı olan faizle mücadeleyi hayatının merkezine koydu. Ülkemizin kalkınma alanında milli ve ağır sanayi hamlelerini başlatarak bu alanda çığır açtı.
O, devlet dairesinin önünden geçmeye korkan mazlum Anadolu insanına “Ayağa kalk ve devleti yönet!” diyerek bir ruh aşıladı. Başlattığı kutlu yürüyüş, kısa sürede ülkenin çehresini değiştirdi.
Ülkemizde görülen her olumlu ve hayırlı icraatta onun imzası ve payı vardır. En büyük hizmetlerinden bir kısım Müslümanların, “Siyasetten Allah’a sığınırız; Oy vermek küfürdür; dediği bir dönemde inanan insanları siyaset alanına dâhil etmesidir. Bugün kamuda, hademeden
Cumhurbaşkanlığına, her kademede görev yapan mütedeyyin insanda emeği vardır.
Bir liderin temel özellikleri Erbakan Hocamızın şu yönlerinde gizlidir:
- Bağırıp çağırmadan konuşur, hitabetiyle karşısındaki etkiler ve konuşmasında her kelimeyi özenle seçer.
- Kapı kapı, sokak sokak teşkilatlanmayı bilir ve bunun gerektirdiği sabrı fazlasıyla gösterir.
- Adam ve kadro yetiştirir, yetiştirdiklerine yetki verir ve özgüveni tamdır.
- Asla kimseden nefret etmez, öfkesine yenik düşmez ve kin tutmaz. İntikam almaz, pusu kurmaz.
***
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız bu toprakların yetiştirdiği ilim, fikir, siyaset ve devlet adamı olarak tarihe mal olmuş büyük dava adamı ve önder bir şahsiyettir. Tarih onu, yirminci yüzyıla damgasını vuran, tarih yazan adam olarak kayda geçirecektir.
Hayatını, ülkesinin milli ve manevi kalkınmasına adayan, ümmetin dertleriyle dertlenen, şuurlu bireyler olması için çaba sarf eden, onlara yeni rotalar ve yüksek hedefler çizen, teşkilatlanmasında örnek ve önder bir şahsiyet olarak anacaktır. Gelecek nesillere bireysel, sosyal ve siyasal
hayatı ile rehber olmaya devam edecektir.
Bugün, izinden giden ve davasına sahip çıkan herkes, onun ortaya koyduğu ilke ve prensiplere uymalıdır. Her fani gibi Erbakan Hocamız da vefat etti. Çizdiği yol ve koyduğu hedef ortadadır. Onun hayatını “anmak değil, anlamak; konuşmak değil yaşamak ve uygulamak” önemlidir.
Hayatı boyunca gösterdiği yol ve yöntemlerle bu davayı daha yükseğe taşımak Milli Görüşçülerin temel vazifesidir. Davası İslam, yöntemi cihat, bıraktığı yol ise Milli Görüş saflarıdır.
Vefat yıldönümünde Müslümanları camiden caddeye, konuttan kamuya, mescitten meclise taşıyan lider; Prof. Dr. Necmettin Erbakan.
Ahzab 33/23.
İbnMâce, Zühd, Bab 4, Hadis no: 4119.
Emre, Siyasette 35 Yıl, III, 127-128.
Moritanya Âlimler Birliği Başkanı Şeyh Hasan Dedo, İstanbul un Fethi Programı, İstanbul 2015.
Görüşme, Lütfi Hasan İshak, (Refah ve Adalet Partisi Genel Başkanı), Cakarta/Endonezya, 5 Nisan 2011.
Yılmaz, Davam, s. 125-140.
Ali Bulaç, 2 Mart 2015 tarihli Zaman Gazetesi.
Editör Tacettin Çetinkaya, Erbakan Külliyatı, MGV Yayınları, Ankara 2014, V, 397-410.
Ahmet Hakan, timetürk.com.
Zümer, 39/30.
Müslümanlara zulmün zirve yaptığı yıllarda siyaset sahnesine çıkan Erbakan, tüm mazlum coğrafyalar ve İslam alemi için umut ışığı oldu.
“Haksız bir davada zirve olmaktansa, haklı bir davada zerre olmayı tercih ederim” diyerek Allah yolunda malıyla canıyla cihat eden mümin olarak anılmak istemişti, öyle yaşadı ve öyle mücadele etti.
Mücahit sıfatı en çok ona yakıştı. Yıllarca sembolleşen bir slogan olan “Mücahit Erbakan” tanımlamasıyla gönüllerde taht kurdu.
Hayatını ülkesinin milli ve manevi kalkınmasına adamış ve kimsenin haritada yerlerini bilmediği coğrafyalardaki Müslümanların dertleriyle dertlenmişti.
O, dünyadaki Müslüman liderlerin gündemini belirleyen, ümmeti programlayan muharrik gücü idi. Dünyanın her bir köşesinde Müslümanlar onun ağzından çıkacak bir cümleye bakardı.
Dünyada yaşanan olaylara onun penceresinden bakan insanlar, olayların gerçek yüzünü görürlerdi. O Müslümanların “dünyaya baktıkları penceresiydi.”
Müslüman Kardeşler liderlerinden birisinin şu sözü çok anlamlıdır. “Biz insanları eğitelim yeter! Dedik. Binlerce insan yetiştirdik. Yetişen insanımız ya rejimin hapishanelerinde çürüdü veya yurt dışına kaçtı. Ya da eline fırsat geçince (makam ve menfaati görünce) bizi terk etti. Hâlbuki biz de Erbakan gibi 40 yıl önce siyasete başlasaydık bugün Mısır’da durum çok daha farklı olurdu. Ne Rabialar ne de katliamlar yaşanırdı.”
Ne kadar sayısal azlık, ekonomik sıkıntılar, baskı, tehdit ve engellemeler görse de O, “Zafer inananlarındır ve zafer yakındır” düsturuyla saati zafere ayarlanmış ve daima hedefe kilitlenmiş bir proje insanıydı. Sorunlara kısa değil, uzun vadeli ve kesin çözümler sunardı.
Bilim insanı, bürokrat ve sanayici kimliğiyle hayatın her alanında gerçekleştirdiği faaliyetler ve kazandığı büyük başarılara rağmen; o Siyaset Adamı olmayı tercih etmiş, hayatının sonuna kadar mücadelesini bu alanda sürdürmüştür.
Dış politikada “İslam Birliği”nin tesisi en büyük idealiydi. Bunun için eline geçen ilk fırsatta D-8 i, kurdu, kemale ermesine ömrü vefa etmedi. Bu nedenle İslam dünyası onu kendine lider görürken; yeryüzündeki Siyonist gürûh, onu en büyük düşman bildi.
Ne kadar zalim olursa olsun, İslam ülkelerinin liderleriyle iyi ilişkiler içinde olmaya gayret etti. (Bunun ne kadar doğru bir strateji olduğu bugün daha iyi anlaşılıyor.) O hayatta olsaydı; Ortadoğu’da yaşanan meselelerde aktif rol alır, ne Suriye’de ne Mısır’da ne de diğer Müslüman coğrafyalarda bu kadar kan dökülmezdi.
Günümüzde Erbakan’ın boy boy posterini asıp, “Biz de Erbakancıyız, biz de onun yolundan gidiyoruz, Erbakan, bizim de hocamız” diyenler sözlerine başka alanlarda kılıf bulabiliyorlar da, “İslam Birliği” ve “Faizsiz Ekonomi” söyleminde taklitten bile korkuyorlar.
Önce Ahlak ve Maneviyat ilkesiyle çıktığı yolda ekonomik ve sosyal alanda, mevcut dünya düzeninin en büyük sömürü aracı olan faizle mücadeleyi hayatının merkezine koydu. Ülkemizin kalkınma alanında milli ve ağır sanayi hamlelerini başlatarak bu alanda çığır açtı.
O, devlet dairesinin önünden geçmeye korkan mazlum Anadolu insanına “Ayağa kalk ve devleti yönet!” diyerek bir ruh aşıladı. Başlattığı kutlu yürüyüş, kısa sürede ülkenin çehresini değiştirdi.
Ülkemizde görülen her olumlu ve hayırlı icraatta onun imzası ve payı vardır. En büyük hizmetlerinden bir kısım Müslümanların, “Siyasetten Allah’a sığınırız; Oy vermek küfürdür; dediği bir dönemde inanan insanları siyaset alanına dâhil etmesidir. Bugün kamuda, hademeden
Cumhurbaşkanlığına, her kademede görev yapan mütedeyyin insanda emeği vardır.
Bir liderin temel özellikleri Erbakan Hocamızın şu yönlerinde gizlidir:
- Bağırıp çağırmadan konuşur, hitabetiyle karşısındaki etkiler ve konuşmasında her kelimeyi özenle seçer.
- Kapı kapı, sokak sokak teşkilatlanmayı bilir ve bunun gerektirdiği sabrı fazlasıyla gösterir.
- Adam ve kadro yetiştirir, yetiştirdiklerine yetki verir ve özgüveni tamdır.
- Asla kimseden nefret etmez, öfkesine yenik düşmez ve kin tutmaz. İntikam almaz, pusu kurmaz.
***
Prof. Dr. Necmettin Erbakan Hocamız bu toprakların yetiştirdiği ilim, fikir, siyaset ve devlet adamı olarak tarihe mal olmuş büyük dava adamı ve önder bir şahsiyettir. Tarih onu, yirminci yüzyıla damgasını vuran, tarih yazan adam olarak kayda geçirecektir.
Hayatını, ülkesinin milli ve manevi kalkınmasına adayan, ümmetin dertleriyle dertlenen, şuurlu bireyler olması için çaba sarf eden, onlara yeni rotalar ve yüksek hedefler çizen, teşkilatlanmasında örnek ve önder bir şahsiyet olarak anacaktır. Gelecek nesillere bireysel, sosyal ve siyasal
hayatı ile rehber olmaya devam edecektir.
Bugün, izinden giden ve davasına sahip çıkan herkes, onun ortaya koyduğu ilke ve prensiplere uymalıdır. Her fani gibi Erbakan Hocamız da vefat etti. Çizdiği yol ve koyduğu hedef ortadadır. Onun hayatını “anmak değil, anlamak; konuşmak değil yaşamak ve uygulamak” önemlidir.
Hayatı boyunca gösterdiği yol ve yöntemlerle bu davayı daha yükseğe taşımak Milli Görüşçülerin temel vazifesidir. Davası İslam, yöntemi cihat, bıraktığı yol ise Milli Görüş saflarıdır.
Vefat yıldönümünde Müslümanları camiden caddeye, konuttan kamuya, mescitten meclise taşıyan lider; Prof. Dr. Necmettin Erbakan.
Ahzab 33/23.
İbnMâce, Zühd, Bab 4, Hadis no: 4119.
Emre, Siyasette 35 Yıl, III, 127-128.
Moritanya Âlimler Birliği Başkanı Şeyh Hasan Dedo, İstanbul un Fethi Programı, İstanbul 2015.
Görüşme, Lütfi Hasan İshak, (Refah ve Adalet Partisi Genel Başkanı), Cakarta/Endonezya, 5 Nisan 2011.
Yılmaz, Davam, s. 125-140.
Ali Bulaç, 2 Mart 2015 tarihli Zaman Gazetesi.
Editör Tacettin Çetinkaya, Erbakan Külliyatı, MGV Yayınları, Ankara 2014, V, 397-410.
Ahmet Hakan, timetürk.com.
Zümer, 39/30.