Türkiye Belediyeler Birliği (TBB) ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun önerisi ve TBB Encümeninin kabulü ile kurulan Deprem Bölgesi Araştırma Komisyonu, 6 Şubat depremlerinden 18 ay sonraki mevcut duruma ilişkin kritik tespitler içeren raporunu kamuoyuna açıkladı.
Raporda, Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa illerinde büyük can kaybı ve yıkıma sebep olan depremlerin ardından şehirlerin yeniden inşası, kentsel planlama, geçici barınma alanları, kalıcı konutlar, kentsel hizmet alanları, ulaşım, altyapı ve çevre gibi birçok önemli konu ele alındı. TBB adına Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Şengül Altan Arslan başkanlığında oluşturulan Deprem Bölgesi Araştırma Komisyonu, depremzede şehirlerdeki mevcut ihtiyaçları değerlendirmek ve belediyelere destek sağlamak amacıyla 5 Ağustos’ta saha ziyaretlerine başladı. Hatay, Adıyaman, Kahramanmaraş ve Malatya’ya saha ziyaretleri yapan çalışma grubu, yeniden inşa ile iyileşme süreçleri yerinde inceledi. Yerel yöneticiler, vatandaşlar, sivil toplum kuruluşları, akademisyenler, meslek örgütleri ve odalardan temsilcilerle görüşülerek yeniden yapılanma sürecinin ele alındığı çalışmada; “Şehir”, “Toplum ve İnsan Refahı”, “Belediyeler”, “Kamu Yönetimi ve Paydaş İlişkileri” başlıklarında detaylı analizlere yer verildi.
FAY HATTI ÜZERİNDE YAPILAŞMA
Fay hatları üzerindeki yerlerin imara açılması tartışması yeniden inşa sürecinin en tartışmalı konularından biri olmaya devam ederken raporda, barınma alanları, altyapı, ulaşım ve sosyal donatı alanlarının depremlerde ciddi şekilde zarar gördüğü hatırlatıldı. Raporda; şehirlerde bütünsel bir planlama anlayışının eksik olduğu, deprem sonrası planlama süreçlerinin yerelden uzakta, merkezi yönetim bakış açısıyla, günübirlik ve parçacı çözümlerle yapılması gereğine dikkat çekildi. Fay hatlarındaki yerlerin imara açılmasının kurumlar arasında anlaşmazlıklara sebep olduğu kaydedilen raporda, yapı projelerinde tek tip yapılaşmanın ön plana çıktığı, kentlerin tarihi dokusunun dikkate alınmadığı ve sosyal donatı alanlarına da yeterince yer verilmediği değerlendirildi.
BARINMA ALANLARINDA MAHREMİYET GÖZETİLEREK PLANLANMALI
Rapora göre, 7 Şubat 2024 tarihi itibariyle 691 bin 959 kişi, konteyner kentlerde 18 aydır 21 metrekarelik alanlarda mahremiyetten uzak, iç içe bir hayat yaşıyor. Depremzede illerde, konteyner kentler yaygın olarak kullanılsa da özellikle Hatay’da hala çadırlarda yaşamak zorunda kalan vatandaşlar var. Raporda, geçici barınma alanlarındaki diğer eksiklikler şöyle ifade ediliyor: “18 ayın sonunda yapılan bu çalışma ile görülmüştür ki şehirlerde yapı stokunun ve altyapıların halkın taleplerini karşılaması için uzunca bir zaman gerekmektedir. Bu da geçici barınma alan planlamasının iyi bir şekilde kurgulanması gerektiğini göstermektedir. Konut tamamlansa dahi altyapının yapılmamış olması kalıcı konutlara geçişi imkansız kılmaktadır. Geçici barınma alanlarında şehirlerde ortak gözlemlenen sorunlar vardır. Ziyaret edilen konteyner kentlerdeki konteynerlerin fiziki bakıma ihtiyacı bulunduğu ve planlamanın da sorunlu olduğu görülmüştür. Konteynerlerde yaşayan halk, kendi mahrem alanını oluşturmak için konteyner alanlarının önünü kapatma yoluna gitmiş ve bu durum konteynerler arasındaki yol genişliğinin azalmasına ve ulaşım imkanlarının zorlaşmasına sebep olmuştur. 18 aydır kullanılmakta olan konteynerlerin fiziki açıdan yıpranmalar yaşadığı gözlemlenmiş ve kış dönemi gelmeden çatı vb. bakımlarının yapılarak yağış ve soğuk hava koşullarına hazırlanması gerektiği görülmüştür.” Raporda barınma sorununun azaltılması konusunda ise şu öneriye yer verildi: “Geçici barınma alanları günübirlik bir çözüm olarak görülmekten çıkarılmalı ve iyi bir planlama sürecinden geçirilmelidir. Mahremiyet gözetilerek planlama yapılmalıdır. Geçici barınma alanlarının altyapısı (su, elektrik, ısıtma soğutma sistemleri vb.) iyileştirilmelidir.”
HAK SAHİPLERİ YANIT BEKLİYOR
Vatandaşlar nezdinde rezerv alanlarında “Mülkiyet hakkı korunacak mı?” sorusunun öne çıktığının kaydedildiği raporda konuyla ilgili sorunlar şu şekilde ifade edildi: “Deprem bölgesinde kentsel alanda yeniden yapılaşmanın önünü açan en önemli etkenlerden biri de rezerv alanlarının belirlenmesi hususudur. Saha ziyareti kapsamında ziyaret edilen 4 şehirde de rezerv alanlarının belirlenmesine ilişkin sürecin şeffaf yürütülmediğine dair şüphecilik ve güvensizlik duygusunun hakim olduğu gözlemlenmiştir. Rezerv alanlarında “Mülkiyet hakkı korunacak mı?” sorusunun halk üzerinde kesin bir yanıt bulamadığı konusu toplantılarda sık sık dile getirilmiştir. Rezerv alanların belirlenmesine ilişkin kesin kriterlerin bulunmaması, az ve orta hasarlı yapı sahibi olan hak sahipleri için güçlendirme ve tadilat çalışmalarının yapılmasını engellemektedir” denildi.
Haber Merkezi
ABDULVAHİT GÜRASLAN