Geçmişte doyasıya yaşadığımız halde bugün sosyal ortamlarda kaybettiğimiz güzel kazançlarımızı yeniden diriltmek ve bu sayede toplumsal mânâda yüklendiğimiz stresten, samimiyetsizlikten, gösteriş budalalığından, “ene”leri tatmin etmekten ve gerçek hayattan soyutlanmışlıktan kurtulabileceğiz.
Hayatımızı kolaylaştıran teknolojik nimetler/imkânlar anaforunda buhrâna düşüp âhiretimizi berbat etmek pahasına kaybolup gitmeden, hem onu kullanarak hem de onun esiri olmadan, sadece ihtiyacımız kadarından yararlanarak hayatımıza çeki-düzen vermeliyiz.
Hem bilinmelidir ki, bu teknolojiyi üretenlerin, onu tüketenlerden beklediği, bizim onu anlayıp uyguladığımız netice değildir. Bir bilinç lazımdır herkese ve bu en hayâti bir şekilde Müslümana lazımdır. Burada konu edindiğimiz eleştiriler, öncelikle inanan insanlar içindir. Mü’minler, âhiret hayatlarını düşünmek ve ona göre davranmak borcundadırlar.
Akıllı cihazları kullananlar da akıl sahipleri ya, aklımızı kullanmak yerine başkalarının akıllarının ürünü olan “akıllı cihazları/telefonları” hayatımızın vazgeçilmezleri yaptık. Evlerimizde oturarak birçok işimizi görmenin sunduğu rehâvet, çarşı-pazar, cadde-sokak kültürümüzü aldı götürdü. Buralarda bile artık kablolu-kablosuz iletişim ve eğlence ağının meftûnu olan gençlik, dünyadan habersiz… Bir yol tutturmuş gidiyor ya sorsan; “nereye” diye… İçini dolduracak bir cevabı yok. “Bağımlı” değil, “kullanıcı” olmayı bir şekilde başarmak ve buna odaklanmak gerekiyor yoksa gidişât hiç te iç açıcı değil…
Artık internet ve sosyal hesaplar üzerinden dönen bu sanal dünyanın, gidişatına dur demeliyiz. “Sanal dünya ile gerçek dünya”yı dengede tutmanın bir yolunu bulduğumuz gün, tekrar mahalle, sokak, yüz yüze iletişim kavramlarının kıymetini anlarız ve o zaman hayat çok daha samimi ve anlamlı olabilir. Rabbimizin; “Fe eyne Tezhebûn!” “nereye gidiyorsunuz” ihtârına kulak verip “akletmeyecek misiniz? Düşünmez misiniz?” sualleri üzerinde derin tefekkür ettiğimiz gün, Rabbimizin rızâsı istikâmetinde bir yol çizmiş olabileceğiz.
Hayatımızı kolaylaştıran teknolojik nimetler/imkânlar anaforunda buhrâna düşüp âhiretimizi berbat etmek pahasına kaybolup gitmeden, hem onu kullanarak hem de onun esiri olmadan, sadece ihtiyacımız kadarından yararlanarak hayatımıza çeki-düzen vermeliyiz.
Hem bilinmelidir ki, bu teknolojiyi üretenlerin, onu tüketenlerden beklediği, bizim onu anlayıp uyguladığımız netice değildir. Bir bilinç lazımdır herkese ve bu en hayâti bir şekilde Müslümana lazımdır. Burada konu edindiğimiz eleştiriler, öncelikle inanan insanlar içindir. Mü’minler, âhiret hayatlarını düşünmek ve ona göre davranmak borcundadırlar.
Akıllı cihazları kullananlar da akıl sahipleri ya, aklımızı kullanmak yerine başkalarının akıllarının ürünü olan “akıllı cihazları/telefonları” hayatımızın vazgeçilmezleri yaptık. Evlerimizde oturarak birçok işimizi görmenin sunduğu rehâvet, çarşı-pazar, cadde-sokak kültürümüzü aldı götürdü. Buralarda bile artık kablolu-kablosuz iletişim ve eğlence ağının meftûnu olan gençlik, dünyadan habersiz… Bir yol tutturmuş gidiyor ya sorsan; “nereye” diye… İçini dolduracak bir cevabı yok. “Bağımlı” değil, “kullanıcı” olmayı bir şekilde başarmak ve buna odaklanmak gerekiyor yoksa gidişât hiç te iç açıcı değil…
Artık internet ve sosyal hesaplar üzerinden dönen bu sanal dünyanın, gidişatına dur demeliyiz. “Sanal dünya ile gerçek dünya”yı dengede tutmanın bir yolunu bulduğumuz gün, tekrar mahalle, sokak, yüz yüze iletişim kavramlarının kıymetini anlarız ve o zaman hayat çok daha samimi ve anlamlı olabilir. Rabbimizin; “Fe eyne Tezhebûn!” “nereye gidiyorsunuz” ihtârına kulak verip “akletmeyecek misiniz? Düşünmez misiniz?” sualleri üzerinde derin tefekkür ettiğimiz gün, Rabbimizin rızâsı istikâmetinde bir yol çizmiş olabileceğiz.