Kâinatın yüce Hâlık-ı Zül’ Celâli olan Allâh’ımızın (c.c.) koyduğu sınırlar, bizi bize anlatır. Değilse, nefisler haddini mi tanır? Kişinin, “Ben Kimim?” sorusunun cevabı haddini/hududunu tanımasında saklıdır.
Nereden ve nasıl başlayacağımızı ve nasıl bitireceğimizi bilmek sınırdır. İnsan olduğumuzu bilmek ve ne olduğumuzu bilmek kadar, bilmemek te bir sınırdır. Yapıp ettiklerimiz kadar, beceremediklerimiz de aciz oluşumuzun, sonlu oluşumuzun ve yaradan karşısındaki fakirliğimizin sınırlarıdır.
Evlere kapıları dururken penceresinden girmek haddi aşmaktır. Pencereden giren karşısında ev sahibini bulur ve kendisine bir şey hatırlatılır: “Sınır”. Haddini aşana sınırları öğretilir. Sınır; yoldur, yöntemdir, usuldür, metoddur. Kapıların sınırına hürmet gösterene “hoş geldiniz” denilir ve ikram edilir. Sınır ihlâli yapanın ise kapılar yüzüne kapatılır ve dışarıda bırakılır.
Sınır; kişinin “aklı estiği gibi, kafasına göre” davranmama halidir. Sınırları aşan, haddini aşmıştır. Haddini aşana hiç kimse olmasa hayat, er geç haddini bildirir.
Haram-Helal demeden her şeyi ağzına götüren, “Mutlak Varlık”ın bedende çizmiş olduğu sınırları aşmıştır. Mide iflasına uğrayarak cezasını çeker, haddini aşmayı daha da ileriye götürse, daha büyük acılar kapıda hazır bekler. Kişi o beladan muzdarip olur, azap görür. Tam tersi de ayrı bir hadsizliktir. Allah’ın kendisinden istediği zaruri miktardaki ihtiyacını ona vermeyip te onu düşkün, zayıf ve çelimsiz bırakan da ona zulmetmiş ve ilahi sınırları ihlâl etmiştir. Cezasını çekecektir.
Anne-Babanın çocuğuna ilgisizliği ve duyarsızlığı nasıl bir sınır ihlali ise, onu şımartıp azdıran ve isteklerine engel vurulamaz hale getirilen şekle sokmak ta başka bir had bilmezlik, sınır tanımazlıktır. 120 km. hızla gitme sınırı konulan bir otoban da 180 km. hızla seyretmek, sınırlara uyanların sınırını ihlal etmektir. Aynı şekilde 90 km. hız sınırı konulan bir yolda sürücü kaza yapmış ve hayatını kaybetmişse şehid sayılabileceği gibi, 120 km. hızla giderek kaza yapıp ölen kimse haddini aştığından katil olma hükmünde sayılabilecektir.
Sınırlarımız; nerede başlayıp nerede duracağımızı bilmektir. Otobüste giderken dikkat etmeyip ayağına bastığımız kişinin çatılan kaşları, bilerek ya da bilmeyerek kırdığımız kalpler, yerine getirmediğimiz vaadlerimiz, elinden tutmamız gerekirken tutmadığımız yetimler, yoksullar, açlığın pençesinde iki büklüm kıvranan fakirlerin bulunduğu dünyada beğenmediğimiz, burun kıvırdığımız yemekler, çöpe dökülen yiyecekler, emekler, değerler… Bize sınırlarımızı ihlal ettiğimizi hatırlatmalıdır.
Nereden ve nasıl başlayacağımızı ve nasıl bitireceğimizi bilmek sınırdır. İnsan olduğumuzu bilmek ve ne olduğumuzu bilmek kadar, bilmemek te bir sınırdır. Yapıp ettiklerimiz kadar, beceremediklerimiz de aciz oluşumuzun, sonlu oluşumuzun ve yaradan karşısındaki fakirliğimizin sınırlarıdır.
Evlere kapıları dururken penceresinden girmek haddi aşmaktır. Pencereden giren karşısında ev sahibini bulur ve kendisine bir şey hatırlatılır: “Sınır”. Haddini aşana sınırları öğretilir. Sınır; yoldur, yöntemdir, usuldür, metoddur. Kapıların sınırına hürmet gösterene “hoş geldiniz” denilir ve ikram edilir. Sınır ihlâli yapanın ise kapılar yüzüne kapatılır ve dışarıda bırakılır.
Sınır; kişinin “aklı estiği gibi, kafasına göre” davranmama halidir. Sınırları aşan, haddini aşmıştır. Haddini aşana hiç kimse olmasa hayat, er geç haddini bildirir.
Haram-Helal demeden her şeyi ağzına götüren, “Mutlak Varlık”ın bedende çizmiş olduğu sınırları aşmıştır. Mide iflasına uğrayarak cezasını çeker, haddini aşmayı daha da ileriye götürse, daha büyük acılar kapıda hazır bekler. Kişi o beladan muzdarip olur, azap görür. Tam tersi de ayrı bir hadsizliktir. Allah’ın kendisinden istediği zaruri miktardaki ihtiyacını ona vermeyip te onu düşkün, zayıf ve çelimsiz bırakan da ona zulmetmiş ve ilahi sınırları ihlâl etmiştir. Cezasını çekecektir.
Anne-Babanın çocuğuna ilgisizliği ve duyarsızlığı nasıl bir sınır ihlali ise, onu şımartıp azdıran ve isteklerine engel vurulamaz hale getirilen şekle sokmak ta başka bir had bilmezlik, sınır tanımazlıktır. 120 km. hızla gitme sınırı konulan bir otoban da 180 km. hızla seyretmek, sınırlara uyanların sınırını ihlal etmektir. Aynı şekilde 90 km. hız sınırı konulan bir yolda sürücü kaza yapmış ve hayatını kaybetmişse şehid sayılabileceği gibi, 120 km. hızla giderek kaza yapıp ölen kimse haddini aştığından katil olma hükmünde sayılabilecektir.
Sınırlarımız; nerede başlayıp nerede duracağımızı bilmektir. Otobüste giderken dikkat etmeyip ayağına bastığımız kişinin çatılan kaşları, bilerek ya da bilmeyerek kırdığımız kalpler, yerine getirmediğimiz vaadlerimiz, elinden tutmamız gerekirken tutmadığımız yetimler, yoksullar, açlığın pençesinde iki büklüm kıvranan fakirlerin bulunduğu dünyada beğenmediğimiz, burun kıvırdığımız yemekler, çöpe dökülen yiyecekler, emekler, değerler… Bize sınırlarımızı ihlal ettiğimizi hatırlatmalıdır.