Antakya ’nın altın gerdanlıgı (Orents) Asi nehrinin üzerine 305 yıllarında Diocletianus tarafından, tamamen yontma taslardan yapılmıstır. O çaglarda Antakya Dogunun Kraliçesi, kraliçenin altın gerdanlıgı da, Roma köprüsü idi. 1800 yıl boyunca inanların üzerinden gelip geçtikleri bu köprü tarihte geçirdigi yüzlerce deprem karsısında dimdik ayakta durmus ve insan eli dışında onu hiç bir sey yıkamamıştı. Şehrin göz bebeğiydi. Ta ki 1972 yılında Antakya belediye başkanının ısrarı ve siyasi otoritelerin baskısı üzerine, meclisin aldığı “yıkılsın” kararına kadar. (Kemal SEHOGLU başkanlığında 72 yılının Haziran ayında 31
üyesi bulunan mecliste; 15 AP-15 CHP ve birde bağımsız üye bulunuyordu.)
Köprüden gelip geçenler bir süre bekler denizden gelen havayı teneffüs eder ve uçusan martılara ekmek
atarak onları beslerlerdi. Günümüzde doğunun kraliçesi köprü yok, martılarda gelmiyor artık. Bu gün Asi nehrinden sular çekilince, yıkılan tarihi köprüye ait taslar, onu yıkanlar için bir ihanet belgesi gibi Köprünün ayakları altında ortaya çıkıyor. Köprüden gelip geçenler, her bir tasın üzerinde sanatkârların emegi ve teri bulunan yıkık tasları görünce de, bir kez daha “kırılsın o eller” demekten kendilerini alamıyorlar. İnsanlar bir kaza sonucu öldüğünde organlarını bir başkası yasasın diye bağışlar. Ancak her birinin üzerinde geçmişin hatırası bulunan taslar bir baska mimari eserde kullanıla bilinirdi. Sökülen
taslar meçhul bir yere götürülüp atılırken bir kısmı da,1972 yılından bu yana halen köprünün
ayakları altında bulunuyor.
üyesi bulunan mecliste; 15 AP-15 CHP ve birde bağımsız üye bulunuyordu.)
Köprüden gelip geçenler bir süre bekler denizden gelen havayı teneffüs eder ve uçusan martılara ekmek
atarak onları beslerlerdi. Günümüzde doğunun kraliçesi köprü yok, martılarda gelmiyor artık. Bu gün Asi nehrinden sular çekilince, yıkılan tarihi köprüye ait taslar, onu yıkanlar için bir ihanet belgesi gibi Köprünün ayakları altında ortaya çıkıyor. Köprüden gelip geçenler, her bir tasın üzerinde sanatkârların emegi ve teri bulunan yıkık tasları görünce de, bir kez daha “kırılsın o eller” demekten kendilerini alamıyorlar. İnsanlar bir kaza sonucu öldüğünde organlarını bir başkası yasasın diye bağışlar. Ancak her birinin üzerinde geçmişin hatırası bulunan taslar bir baska mimari eserde kullanıla bilinirdi. Sökülen
taslar meçhul bir yere götürülüp atılırken bir kısmı da,1972 yılından bu yana halen köprünün
ayakları altında bulunuyor.