Görüldüğü kadarıyla yeni bir referanduma daha gidiyoruz. Geçmişte ülkemizde pek çok referandum yapıldı. Hemen her referandum ülkenin ciddi anlamda kamplaşmasına, toplumsal ayrışmalara ve gerginliklere neden oldu.
Hatırlayacaksınız, 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra Kenan Evren’in koyduğu siyasi yasakların kaldırılmasıyla ilgili, zamanın muktediri Turgut Özal referandum yaptı.
Kıl payı geçen referandum aslında deyim yerindeyse Özal’ın da çöküş sürecinin başlangıcı, ülke için ciddi bir kırılma noktası oldu.
Yakın tarihimizde ise 12 Eylül 2010’da Anayasa referandumu yapıldı. Referandumla birlikte toplum sağcılar - solcular ya da muhafazakarlar - laikler şeklinde ayrışma yaşadı.
Ciddi bir kırılma noktası oldu.
***
Zannediyorum bu referandum da böyle bir yeni sürecin başlangıcı olacak. Burada üzerinde durulması gereken ve anlamakta zorlandığım husus şu; çok kısa bir süre öncesine kadar referandumda önümüze konan “Başkanlık Modeli” Ak Parti ile HDP’nin ittifak ettiği, CHP ve MHP blokunun karşı çıktığı bir referandumdu.
7 Haziran seçimleri öncesine kadar “çözüm süreci ve başkanlık için iş birliği devam ederken ne olduysa seçim sonuçlarına müteakip oldu. Balayı bitti, çözüm süreci rafa kaldırıldı. Lastiği patlayan otomobil, yedek lastik takarak yoluna devam etti. HDP’nin yerini MHP aldı.
Ak Parti, HDP ile iş tutmayı bırakarak yeni ortak MHP’yle yola devam etti. Bu durum gerçekten düşündürücü bir durumdur. Sn. Bahçeli’nin yakın zamana kadar başkanlıkla ilgili etmedik laf bırakmadığını cümle alem biliyor. Bugünkü tavrını, parti içi iç hesaplaşmanın bir sonuç olarak görmek kolaycı bir yorum olur.
***
Bir başka husus da şu;
Her darbe döneminin doğurduğu, ortaya çıkardığı belli sonuçlar vardır. 15 Temmuz darbe girişiminde yaşananların bir sonucu olarak da bugün böyle bir “anayasa değişikliği” ile karşı karşıyayız.
Anayasaya en fazla sahip çıkması gereken bir kurum olarak, TBMM üyelerinin gizli oy ilkesini ihlal etmeleri içinde bulunduğumuz olağanüstü şartların getirdiği bir sonuç olmalı. Milletvekillerinin bir bölümünün olumsuz tavırları neticesinde maruz kalacakları durum korkusu yaşadıklarından böyle bir zorunluluğu hissettiler.
Görüldüğü kadarıyla Ak Parti 15 yıldan beri mütemadiyen “yeni anayasa” talebini gündemde tuttu. 15 yılın sonunda anlaşıldı ki tek problem “Başkanlık” meselesiymiş, başka da problem yokmuş.
Referandumda hayır oyu vereceğini ilan eden Saadet Partisi iyi bir süreç yöneterek önce Sn. Cumhurbaşkanı’na bizzat, sonra da Sn. Başbakan, Ana muhalefet ve “yavru muhalefet” –tanım bana ait değil- liderlerine, grup başkanvekillerine mektupla çekinceleri izah etti.
Hiçbir netice alınamayıp endişeler giderilmeyince “Başkanlığa karşı değiliz ama bu şartlarda evet dememiz mümkün değil” diyerek elastiki bir tutum sergilendi. Önerilerimiz dikkate alınmazsa “oyumuz hayır olur” şeklinde bir açıklama oldu.
Saadet Partisi’nin referandum tavrına Ak Partili dostlar, önceki seferlerde olduğu kadar tepki göster(e)miyorlar. Belli ki onlar da Saadet’in öne sürdüğü gerekçeleri makul görüyorlar. Ne var ki zihinler teslim edildiğinden, yüzlerini ekşiterek olan biteni izliyorlar.
Bu güne kadar Suriye, Irak, Libya, Fetö, Ergenekon, ABD, HDP, PKK, PYD gibi onlarca konularda yanlışlar yapılınca “Başkanlık” konusunda da yanıldık denmesinden korkuyoruz.
***
Teknik gerekçeler bir yana, gönülden bir ses diyor ki;
Kıbrıs feda edildiği için HAYIR,
Ülke içerde ve dışarda ateş çemberiyle kavrulduğu için HAYIR,
Mavi Marmara gemisinin hakkı alınmadığı için HAYIR,
Kararlarda sadece danışmanlar etkin olduğu için HAYIR,
Siyasiler susturulduğu için HAYIR,
Ekmelettin ve Demirel gibi birinin seçilme ihtimali olduğu için HAYIR,
Milletvekillerinin özgür iradeleri oy kullanamadıkları için HAYIR,
OHAL devam ettiği için HAYIR,
Dolar 4 lira olduğu için HAYIR,
Her gün şehit haberleri geldiği için HAYIR,
İncirlik kapatılmadığı için HAYIR,
Füze kalkanı bulunduğu için HAYIR,
Avrupa Birliği sevdasından vazgeçilmediği için HAYIR,
İsrail ile barış yapıldığı için HAYIR,
ABD ile stratejik ortaklık devam ettiği için HAYIR,
Suriye’de savaş bitmediği için HAYIR,
Fırat Kalkanı devam ettiği için HAYIR,
15 Temmuz tam olarak aydınlanmadığı için HAYIR,
15 Temmuz’un siyasi ayağı ortaya çıkarılmadığı için HAYIR,
Yeni “Yanıldık” dememek için HAYIR!
Hatırlayacaksınız, 12 Eylül 1980 ihtilalinden sonra Kenan Evren’in koyduğu siyasi yasakların kaldırılmasıyla ilgili, zamanın muktediri Turgut Özal referandum yaptı.
Kıl payı geçen referandum aslında deyim yerindeyse Özal’ın da çöküş sürecinin başlangıcı, ülke için ciddi bir kırılma noktası oldu.
Yakın tarihimizde ise 12 Eylül 2010’da Anayasa referandumu yapıldı. Referandumla birlikte toplum sağcılar - solcular ya da muhafazakarlar - laikler şeklinde ayrışma yaşadı.
Ciddi bir kırılma noktası oldu.
***
Zannediyorum bu referandum da böyle bir yeni sürecin başlangıcı olacak. Burada üzerinde durulması gereken ve anlamakta zorlandığım husus şu; çok kısa bir süre öncesine kadar referandumda önümüze konan “Başkanlık Modeli” Ak Parti ile HDP’nin ittifak ettiği, CHP ve MHP blokunun karşı çıktığı bir referandumdu.
7 Haziran seçimleri öncesine kadar “çözüm süreci ve başkanlık için iş birliği devam ederken ne olduysa seçim sonuçlarına müteakip oldu. Balayı bitti, çözüm süreci rafa kaldırıldı. Lastiği patlayan otomobil, yedek lastik takarak yoluna devam etti. HDP’nin yerini MHP aldı.
Ak Parti, HDP ile iş tutmayı bırakarak yeni ortak MHP’yle yola devam etti. Bu durum gerçekten düşündürücü bir durumdur. Sn. Bahçeli’nin yakın zamana kadar başkanlıkla ilgili etmedik laf bırakmadığını cümle alem biliyor. Bugünkü tavrını, parti içi iç hesaplaşmanın bir sonuç olarak görmek kolaycı bir yorum olur.
***
Bir başka husus da şu;
Her darbe döneminin doğurduğu, ortaya çıkardığı belli sonuçlar vardır. 15 Temmuz darbe girişiminde yaşananların bir sonucu olarak da bugün böyle bir “anayasa değişikliği” ile karşı karşıyayız.
Anayasaya en fazla sahip çıkması gereken bir kurum olarak, TBMM üyelerinin gizli oy ilkesini ihlal etmeleri içinde bulunduğumuz olağanüstü şartların getirdiği bir sonuç olmalı. Milletvekillerinin bir bölümünün olumsuz tavırları neticesinde maruz kalacakları durum korkusu yaşadıklarından böyle bir zorunluluğu hissettiler.
Görüldüğü kadarıyla Ak Parti 15 yıldan beri mütemadiyen “yeni anayasa” talebini gündemde tuttu. 15 yılın sonunda anlaşıldı ki tek problem “Başkanlık” meselesiymiş, başka da problem yokmuş.
Referandumda hayır oyu vereceğini ilan eden Saadet Partisi iyi bir süreç yöneterek önce Sn. Cumhurbaşkanı’na bizzat, sonra da Sn. Başbakan, Ana muhalefet ve “yavru muhalefet” –tanım bana ait değil- liderlerine, grup başkanvekillerine mektupla çekinceleri izah etti.
Hiçbir netice alınamayıp endişeler giderilmeyince “Başkanlığa karşı değiliz ama bu şartlarda evet dememiz mümkün değil” diyerek elastiki bir tutum sergilendi. Önerilerimiz dikkate alınmazsa “oyumuz hayır olur” şeklinde bir açıklama oldu.
Saadet Partisi’nin referandum tavrına Ak Partili dostlar, önceki seferlerde olduğu kadar tepki göster(e)miyorlar. Belli ki onlar da Saadet’in öne sürdüğü gerekçeleri makul görüyorlar. Ne var ki zihinler teslim edildiğinden, yüzlerini ekşiterek olan biteni izliyorlar.
Bu güne kadar Suriye, Irak, Libya, Fetö, Ergenekon, ABD, HDP, PKK, PYD gibi onlarca konularda yanlışlar yapılınca “Başkanlık” konusunda da yanıldık denmesinden korkuyoruz.
***
Teknik gerekçeler bir yana, gönülden bir ses diyor ki;
Kıbrıs feda edildiği için HAYIR,
Ülke içerde ve dışarda ateş çemberiyle kavrulduğu için HAYIR,
Mavi Marmara gemisinin hakkı alınmadığı için HAYIR,
Kararlarda sadece danışmanlar etkin olduğu için HAYIR,
Siyasiler susturulduğu için HAYIR,
Ekmelettin ve Demirel gibi birinin seçilme ihtimali olduğu için HAYIR,
Milletvekillerinin özgür iradeleri oy kullanamadıkları için HAYIR,
OHAL devam ettiği için HAYIR,
Dolar 4 lira olduğu için HAYIR,
Her gün şehit haberleri geldiği için HAYIR,
İncirlik kapatılmadığı için HAYIR,
Füze kalkanı bulunduğu için HAYIR,
Avrupa Birliği sevdasından vazgeçilmediği için HAYIR,
İsrail ile barış yapıldığı için HAYIR,
ABD ile stratejik ortaklık devam ettiği için HAYIR,
Suriye’de savaş bitmediği için HAYIR,
Fırat Kalkanı devam ettiği için HAYIR,
15 Temmuz tam olarak aydınlanmadığı için HAYIR,
15 Temmuz’un siyasi ayağı ortaya çıkarılmadığı için HAYIR,
Yeni “Yanıldık” dememek için HAYIR!