Dünya’nın en sıcak on yılı listesinde 2013 ve 2021 yılları arasındaki dokuz yıl yer alıyor.
Hatta NOAA Ulusal Çevre Bilgi Merkezleri tarafından hazırlanan 2021 Küresel İklim Raporu’nda, 2021 yılının her ayının -tropikal Pasifik’teki La Nina iklim düzeninin soğutma etkisine rağmen- ortalamadan daha sıcak olduğu belirtiliyor. La Nina, Pasifik Okyanusu’nun Ekvator bölümündeki yüzey sularının normalden daha soğuk olmasıdır. 2021 yılında ortalama sıcaklığın en düşük olduğu ay olan şubat bile ortalamadan yaklaşık 0,6˚C daha sıcaktı. Gezegenimizin genelinde ısınma aynı miktarda olmasa da Dünya’nın ortalama sıcaklığındaki artış eğilimi, küresel ölçekte ısınan alanların oranının soğuyan alanların oranından daha fazla olduğunu gösteriyor. Küresel iklim değişiklikleri nedeniyle yaz mevsimindeki ortalama sıcaklıkların artması, ormanları daha kuru ve yanmaya daha eğilimli hâle getiriyor. Artan ısı, içerisindeki suyu buharlaştırarak toprağı kurutuyor. Bu da hem bitki örtüsünün tutuşmasını hem de yangınların yayılmasını kolaylaştırıyor. Dolayısıyla ortalama sıcaklıklar arttıkça yangınların ortaya çıkma sıklığının ve yangınlardan etkilenen alanların büyüklüğünün de artması bekleniyor.
SICAKLIK ARTIŞI DURDURULAMIYOR
İklim değişikliği, orman yangını riskini artırıyor ve orman yangınlarının etki alanını genişletiyor. Örneğin 1984-2015 yılları arasında ABD’nin batısındaki büyük orman yangınlarının sayısı iki kat arttı. Ayrıca Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın (UNEP) yayınladığı rapora göre küresel ölçekte orman yangınlarının 2030’a kadar %14, 2050'a kadar %30 ve bu yüzyılın sonuna kadar %50 oranında daha sık ve yoğun hâle gelmesi bekleniyor. Orman yangınları ve küresel ısınma arasında bir kısır döngü mevcut. Küresel ısınma sonucu artan sıcaklıklar orman yangını riskini artırırken, atmosferdeki karbondioksidi soğuran orman gibi ekosistemler orman yangınları nedeniyle tahrip oluyor. Bu durum sıcaklık artışını durdurmayı zorlaştırıyor.
Haber Merkezi
ABDULVAHİT GÜRASLAN