İdlip askeri hareketliliği sınırın dibindeki Hatay’ımızı doğrudan etkilediği malum. Askeri yığınakta Reyhanlı tarafındaki Cilvegözü sınır kapımızda daha ziyade yoğunlaşıyor.
İdlip’e bu operasyon olmazsa olmaz mıydı?
Bu sorunun yanıtına kendini bilmez ve göbeğinden ABD’ye bağlı olanlar dışında her kesim gerekliydi, olması lazımdı cevabını veriyor.
Niçin mi?
Şayet Türkiye oraya askeri operasyon yapmayacak olsaydı, Amerikanın yavaş yavaş dillendirmeye başladığı “Elkaide” sözcüğünü kısa zaman içerisinde daha fazla duymaya başlayacaktık.
Bu da ABD’nin saldırmak ve PYD/PKK’ya alan açmak için kullanabileceği en etkili argüman haline dönüşecekti.
Afrin’de sıkışıp kalmış ve Elbab operasyonuyla koridoru delinmiş olan PYD/PKK İdlip üzerinden hem koridorunu tamamlamış, hemde içinde Hatay’ın da olduğu tüm sınırımızı bir terör yuvasına dönüştürmüş olacaktı.
Türkiye Cerablus ve Elbab operasyonuyla nasıl ABD’nin planlarını alaşağı ettiyse, İdlip operasyonuylada yeni planlarını alaşağı etmeyi amaçlamaktadır.
Bunuda çoktan yapması gereken bir şekilde bölge ülkeleriyle işbirliği içerisinde gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Bu operasyon ile hem PYD/PKK’yı Afrinde izole etmekte, hemde başkalarının yapacağı hamlelerle kendisine doğru akacak 2 milyon mültecinin önünü kesmektedir.
ABD’nin asıl kızgınlığı buradandır. Artık Türkiye’de şak diye emreden, tak diye itaat eden bir yapı yoktur. Böyle bir yapıya alışık olmayan ABD Türkiye’ye açıktan ve kapalı olarak saldırmakta, saldırmaya da devam etmektedir.
Türkiye Ortadoğuda ABD’nin ayağına basmaktadır. Daha önceleri her ayak basmaya darbelerle cevap veren ABD, 15 Temmuzda FETÖ eliyle bunu denemiş ancak başaramamıştır.
Her FETÖ mensubu yakalanıp, konuşmaya başladığında bu ilişkiler ağı daha fazla deşifre olmakta, ABD’nin darbedeki rolü daha fazla ortaya çıkmaktadır.
Vize skandalıyla ifade ettiği rahatsızlığı bundandır. Artık Türk halkı “benim haberim yoktu” mavallarını yutmamaktadır.
Herkes biliyor ki İncirlik üssü 15 Temmuz darbe girişiminde merkez rolü üstlenmiş, darbenin lojistik desteği bu üsten sağlanmıştır.
İşin daha garip yanı yıllarca ABD karşıtlığı yaptığını zannettiğimiz bazı sol çevrelerin hemen ABD yanında hizalanması olmuştur. BU da Amerikanın kendi karşıtlarını da birgün kullanabilmek ümidiyle yine kendisinin oluşturduğu tezini güçlendirmeye yetmiştir.
Elkaide de, PKK/PYD de de, Deaş da, Fetö de hep Pentagon labaratuarlarında imal edilmiştir. Kullanım süreleri geçenler paketlenip bir başka yerde kullanılmak üzere raflara kaldırıldığı artık malumumuzdur. Rus istihbarat kaynaklarının bazı Deaş mensuplarının Rakka’dan ABD askerlerinin koruması altında nasıl kaydırıldığını çektiği fotoğraflarla ispatladığını hatırlayalım.
Türkiye onurunun ve güvenliğinin savaşını vermektedir. Bu bir beka sorunudur. Onur ise bedelsiz korunmamaktadır. Belki bir süre bedel ödeyeceğiz ama şunu bilelim ki kararlılığımız sayesinde bizler kazanacağız.
Eğer gözlerimizi yumup Amerikanın faaliyetlerine onay verecek olursak çok değil az bir müddet sonra çok daha korkunç bedeller ödeyebiliriz.
İdlip’e bu operasyon olmazsa olmaz mıydı?
Bu sorunun yanıtına kendini bilmez ve göbeğinden ABD’ye bağlı olanlar dışında her kesim gerekliydi, olması lazımdı cevabını veriyor.
Niçin mi?
Şayet Türkiye oraya askeri operasyon yapmayacak olsaydı, Amerikanın yavaş yavaş dillendirmeye başladığı “Elkaide” sözcüğünü kısa zaman içerisinde daha fazla duymaya başlayacaktık.
Bu da ABD’nin saldırmak ve PYD/PKK’ya alan açmak için kullanabileceği en etkili argüman haline dönüşecekti.
Afrin’de sıkışıp kalmış ve Elbab operasyonuyla koridoru delinmiş olan PYD/PKK İdlip üzerinden hem koridorunu tamamlamış, hemde içinde Hatay’ın da olduğu tüm sınırımızı bir terör yuvasına dönüştürmüş olacaktı.
Türkiye Cerablus ve Elbab operasyonuyla nasıl ABD’nin planlarını alaşağı ettiyse, İdlip operasyonuylada yeni planlarını alaşağı etmeyi amaçlamaktadır.
Bunuda çoktan yapması gereken bir şekilde bölge ülkeleriyle işbirliği içerisinde gerçekleştirmeye çalışmaktadır.
Bu operasyon ile hem PYD/PKK’yı Afrinde izole etmekte, hemde başkalarının yapacağı hamlelerle kendisine doğru akacak 2 milyon mültecinin önünü kesmektedir.
ABD’nin asıl kızgınlığı buradandır. Artık Türkiye’de şak diye emreden, tak diye itaat eden bir yapı yoktur. Böyle bir yapıya alışık olmayan ABD Türkiye’ye açıktan ve kapalı olarak saldırmakta, saldırmaya da devam etmektedir.
Türkiye Ortadoğuda ABD’nin ayağına basmaktadır. Daha önceleri her ayak basmaya darbelerle cevap veren ABD, 15 Temmuzda FETÖ eliyle bunu denemiş ancak başaramamıştır.
Her FETÖ mensubu yakalanıp, konuşmaya başladığında bu ilişkiler ağı daha fazla deşifre olmakta, ABD’nin darbedeki rolü daha fazla ortaya çıkmaktadır.
Vize skandalıyla ifade ettiği rahatsızlığı bundandır. Artık Türk halkı “benim haberim yoktu” mavallarını yutmamaktadır.
Herkes biliyor ki İncirlik üssü 15 Temmuz darbe girişiminde merkez rolü üstlenmiş, darbenin lojistik desteği bu üsten sağlanmıştır.
İşin daha garip yanı yıllarca ABD karşıtlığı yaptığını zannettiğimiz bazı sol çevrelerin hemen ABD yanında hizalanması olmuştur. BU da Amerikanın kendi karşıtlarını da birgün kullanabilmek ümidiyle yine kendisinin oluşturduğu tezini güçlendirmeye yetmiştir.
Elkaide de, PKK/PYD de de, Deaş da, Fetö de hep Pentagon labaratuarlarında imal edilmiştir. Kullanım süreleri geçenler paketlenip bir başka yerde kullanılmak üzere raflara kaldırıldığı artık malumumuzdur. Rus istihbarat kaynaklarının bazı Deaş mensuplarının Rakka’dan ABD askerlerinin koruması altında nasıl kaydırıldığını çektiği fotoğraflarla ispatladığını hatırlayalım.
Türkiye onurunun ve güvenliğinin savaşını vermektedir. Bu bir beka sorunudur. Onur ise bedelsiz korunmamaktadır. Belki bir süre bedel ödeyeceğiz ama şunu bilelim ki kararlılığımız sayesinde bizler kazanacağız.
Eğer gözlerimizi yumup Amerikanın faaliyetlerine onay verecek olursak çok değil az bir müddet sonra çok daha korkunç bedeller ödeyebiliriz.