Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’e (s.a.v.) gelen ilk emrin “İkra” yani “Oku” olduğunu neredeyse bilmeyenimiz yoktur. Ama öyle görünüyor ki düşünenimiz ve uygulayanımız pek azdır. Zira Yüce Allah (c.c.) bize Alak Suresi 1.ayette “Yaratanın Rabbiyle oku / çağır” derken bununla birlikte sayısız ayette de aklımızı kullanmamızı ve düşünüp ibret almamızı emretmektedir.
Kur’an bir yaşam kitabıdır. Onu sadece okumamız değil, hayatlarımızda da uygulamamız gerekir. Kur’an-ı Kerim’in insanlara Allah’ın bir lütfu olarak gönderilmesi onunla amel edilmesi içindir. Bizlerin görevi sadece namaz kılıp oruç tutmak değil hayatımızı tam anlamıyla Kur’an insanı olarak düşünerek yaşayıp sonlandırmaktır. Uygulanmayan, bireysel ve toplumsal yaşamlara nüfuz etmeyen bir ilahi kitabın anlamı olmazdı. Muhammed suresi 24.ayette Allah (c.c.) ”Peki bunlar, Kur’an’ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?” diye insana seslenmektedir. Yani Kur’an’ı Kerim’i sadece arapça okuyarak sevap kazanmak amaçlı bir kitap olmadığını söyleyen yine Allah’tır. Duhan Suresi 58. ayette ”Böylece biz Kur’an’ı senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, düşünüp öğüt alsınlar.” diyen Allah(c.c.) iken bazı âlim olduğunu iddia eden insanların dediği gibi sadece Arapça okunması gerektiği söz konusu bile olamaz. Yine bu konuyla ilgili Fussilet Suresi 44. ayette ”Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: “Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi? / Arap’a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!” De ki: “O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur’an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir.” Denilmektedir. Kur’an’ın Arapça olarak indirilmesi o zaman insanlarının yani ilk müslümanların anlayışlarını kolaylaştırmak amaçlıydı. O halde bizler de en kolay hangi dilde anlayabiliyorsak ordan başlamalıyız Allah’ı anlamaya çalışmaya. Buradan şu anlam çıkarılabilir. Arapça Kur’an okumak ve dinlemeye gerek yok mudur? Tabiki böyle bir şey söylenemez. Kur’an’ı Arapça dinlemek ve okumak insana müthiş bir manevi haz vermektedir. Bu hazdan kendimizi yoksun bırakmak durumunda değiliz. Ancak genel amacımız sevap kazanmak amaçlı Kur’an okumak değil Allah’ı ve bizden ne istediğini anlamaya çalışmak olmalıdır. Kur’an’ı sadece bize indirilmiş bir kitapmışçasına yani Yüce Allah’ın bu Kitab’ı direk zatımıza indirdiği bir kitapmışçasına okumamız gerekir ki olayın ciddiyetini ve üzerimizdeki görevleri kavrayabilelim.
Kur’an bir yaşam kitabıdır. Onu sadece okumamız değil, hayatlarımızda da uygulamamız gerekir. Kur’an-ı Kerim’in insanlara Allah’ın bir lütfu olarak gönderilmesi onunla amel edilmesi içindir. Bizlerin görevi sadece namaz kılıp oruç tutmak değil hayatımızı tam anlamıyla Kur’an insanı olarak düşünerek yaşayıp sonlandırmaktır. Uygulanmayan, bireysel ve toplumsal yaşamlara nüfuz etmeyen bir ilahi kitabın anlamı olmazdı. Muhammed suresi 24.ayette Allah (c.c.) ”Peki bunlar, Kur’an’ın anlamını inceden inceye düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpler üzerinde o kalplerin kilitleri mi var?” diye insana seslenmektedir. Yani Kur’an’ı Kerim’i sadece arapça okuyarak sevap kazanmak amaçlı bir kitap olmadığını söyleyen yine Allah’tır. Duhan Suresi 58. ayette ”Böylece biz Kur’an’ı senin kendi dilinde kolay anlaşılır kıldık ki, düşünüp öğüt alsınlar.” diyen Allah(c.c.) iken bazı âlim olduğunu iddia eden insanların dediği gibi sadece Arapça okunması gerektiği söz konusu bile olamaz. Yine bu konuyla ilgili Fussilet Suresi 44. ayette ”Eğer biz onu yabancı dilde bir Kur’an yapsaydık, elbette şöyle diyeceklerdi: “Ayetleri ayrıntılı kılınmalı değil miydi? / Arap’a yabancı dil mi?/ister yabancı dilde, ister Arapça!” De ki: “O, iman edenler için bir kılavuz, bir şifadır. İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır. Ve Kur’an, onlar için bir körlüktür. Böylelerine, çok uzak bir mekândan seslenilmektedir.” Denilmektedir. Kur’an’ın Arapça olarak indirilmesi o zaman insanlarının yani ilk müslümanların anlayışlarını kolaylaştırmak amaçlıydı. O halde bizler de en kolay hangi dilde anlayabiliyorsak ordan başlamalıyız Allah’ı anlamaya çalışmaya. Buradan şu anlam çıkarılabilir. Arapça Kur’an okumak ve dinlemeye gerek yok mudur? Tabiki böyle bir şey söylenemez. Kur’an’ı Arapça dinlemek ve okumak insana müthiş bir manevi haz vermektedir. Bu hazdan kendimizi yoksun bırakmak durumunda değiliz. Ancak genel amacımız sevap kazanmak amaçlı Kur’an okumak değil Allah’ı ve bizden ne istediğini anlamaya çalışmak olmalıdır. Kur’an’ı sadece bize indirilmiş bir kitapmışçasına yani Yüce Allah’ın bu Kitab’ı direk zatımıza indirdiği bir kitapmışçasına okumamız gerekir ki olayın ciddiyetini ve üzerimizdeki görevleri kavrayabilelim.