Müftülerin nikah kıyması mevzusunu bilenlerde, bilmeyenlerde tartışıyor.
En son Levent Gültekin’in mevzuyla ilgili konuşmasını duyunca bu kasıtlı bir konuşma değilse büyük bir cehalettir deyiverdim.
Levent Gültekin konuşmasında “medeni kanunun kadına verdiği haklar bu şekilde gıdım, gıdım geri alınıyor” diyordu.
Bu insanlar ya Türkiye’yi tanımıyorlar, ya da nikahı bu ülkede kimlerin kıydığını bilmiyorlar. Veya her ikisi birden geçerli.
Öncelikle ülkemizde nikah kıyma yetkisi sadece belediyelerde bulunmuyor.
Belediyelerle birlikte ihtiyaç anında muhtarlar, gemi kaptanları ve elçilikler nikah kıyabiliyor.
Ayrıca insanlarımızın büyük bir çoğunluğu bu resmi nikahın yanında bir de imam nikahı denilen inanışlarına uygun bir nikah yaptırıyor.
Tabi bu iyi tarafı.
Bir de resmi nikaha ihtiyaç duymadan sadece imam nikahı yaptırarak hayatını idame ettiren bir kesim var.
Böyle bir nikahta kadınlar ve çocuklar büyük hak kayıplarına uğramaktalar.
Kadınlar resmi nikahlı görülmedikleri eşlerinden kalabilecek mirastan mahrum kalırken, çocukların okul, eğitim hayatları çok daha zora girmek durumunda kalmaktadır.
Devlet gözünde gayri meşru çocuk durumunda kalan bu çocuklar babalık haklarından istifade edmemekte veya başka bir annenin ismi üzerinden vatandaşlık yapma konumuna düşmektedirler.
İmam nikahıyla evlilik yapıp sonra kocanın birkaç lafıyla ayrılmak konumunda kalan kadınlar ise nafaka dahil hiçbir haktan istifade edemeden perişan bir hayatı yaşamaya mahkum edilmektedirler.
Müftülüğün nikah yetkisi denilince acaba bu insanlar olayı böyle mi anlamaktadırlar?
Saldım çayıra, Mevlam kayıra anlayışıyla mı nikahların yapılabileceğini zannetmektedirler.
Muhtarların bile sahip olduğu nikah prosödürlerinin müftülüklerce yapılmayacağına mı inanmaktadırlar, anlamak mümkün değil?
Elbette ki tüm resmi kurumların kayıt sistemleri müftülüklerde de oluşacak, nikah işlemleri devletin belirlediği kurallar içerisinde icra edilecektir.
Bununla amaçlanan halkımızın büyük bir kısmının ikinci bir imam nikahı yapma ihtiyacını ortadan kaldırmak ve dini prosödürleri de nikah esnasında icra edebilmektir.
Ayrıca müftülük nikahı herkes için değil, ihtiyaç duyanlar için geçerli olacak bir merasim olacaktır. Demokrasilerin en önemli özelliği halkın taleplerini göz önüne almak değil midir?
Daha da önemlisi böyle bir yol açıldığında artık gayri resmi imam nikahı yaptırma yolu kapanacağından kadın ve çocukların mağduriyetleri önlenecektir.
Bir de olayı laiklik meselesinden alan ve bunun laikliğe aykırı olduğunu söyleyenler yok mu? Onlara artık tarih öncesi yaratıklar olarak bakmak gerekiyor.
Laikliğin en koyu uygulandığı Avrupa ülkelerinde bile nikahlar kiliselerde papaz eşliğinde kıyılırken, bizde neden müftülüklerde kıyılacak nikahların laikliğe aykırı düştüğü sorusu demoklesin kılıcı gibi tepelerinde sallanıyor.
Avrupa’da kiliselerde olunca çağdaş, ülkemizde müftülüklerde olunca laiklik ilkesine aykırı öyle mi?
Bu kafaya artık yanıt verme gereği bile duymuyorum.
En son Levent Gültekin’in mevzuyla ilgili konuşmasını duyunca bu kasıtlı bir konuşma değilse büyük bir cehalettir deyiverdim.
Levent Gültekin konuşmasında “medeni kanunun kadına verdiği haklar bu şekilde gıdım, gıdım geri alınıyor” diyordu.
Bu insanlar ya Türkiye’yi tanımıyorlar, ya da nikahı bu ülkede kimlerin kıydığını bilmiyorlar. Veya her ikisi birden geçerli.
Öncelikle ülkemizde nikah kıyma yetkisi sadece belediyelerde bulunmuyor.
Belediyelerle birlikte ihtiyaç anında muhtarlar, gemi kaptanları ve elçilikler nikah kıyabiliyor.
Ayrıca insanlarımızın büyük bir çoğunluğu bu resmi nikahın yanında bir de imam nikahı denilen inanışlarına uygun bir nikah yaptırıyor.
Tabi bu iyi tarafı.
Bir de resmi nikaha ihtiyaç duymadan sadece imam nikahı yaptırarak hayatını idame ettiren bir kesim var.
Böyle bir nikahta kadınlar ve çocuklar büyük hak kayıplarına uğramaktalar.
Kadınlar resmi nikahlı görülmedikleri eşlerinden kalabilecek mirastan mahrum kalırken, çocukların okul, eğitim hayatları çok daha zora girmek durumunda kalmaktadır.
Devlet gözünde gayri meşru çocuk durumunda kalan bu çocuklar babalık haklarından istifade edmemekte veya başka bir annenin ismi üzerinden vatandaşlık yapma konumuna düşmektedirler.
İmam nikahıyla evlilik yapıp sonra kocanın birkaç lafıyla ayrılmak konumunda kalan kadınlar ise nafaka dahil hiçbir haktan istifade edemeden perişan bir hayatı yaşamaya mahkum edilmektedirler.
Müftülüğün nikah yetkisi denilince acaba bu insanlar olayı böyle mi anlamaktadırlar?
Saldım çayıra, Mevlam kayıra anlayışıyla mı nikahların yapılabileceğini zannetmektedirler.
Muhtarların bile sahip olduğu nikah prosödürlerinin müftülüklerce yapılmayacağına mı inanmaktadırlar, anlamak mümkün değil?
Elbette ki tüm resmi kurumların kayıt sistemleri müftülüklerde de oluşacak, nikah işlemleri devletin belirlediği kurallar içerisinde icra edilecektir.
Bununla amaçlanan halkımızın büyük bir kısmının ikinci bir imam nikahı yapma ihtiyacını ortadan kaldırmak ve dini prosödürleri de nikah esnasında icra edebilmektir.
Ayrıca müftülük nikahı herkes için değil, ihtiyaç duyanlar için geçerli olacak bir merasim olacaktır. Demokrasilerin en önemli özelliği halkın taleplerini göz önüne almak değil midir?
Daha da önemlisi böyle bir yol açıldığında artık gayri resmi imam nikahı yaptırma yolu kapanacağından kadın ve çocukların mağduriyetleri önlenecektir.
Bir de olayı laiklik meselesinden alan ve bunun laikliğe aykırı olduğunu söyleyenler yok mu? Onlara artık tarih öncesi yaratıklar olarak bakmak gerekiyor.
Laikliğin en koyu uygulandığı Avrupa ülkelerinde bile nikahlar kiliselerde papaz eşliğinde kıyılırken, bizde neden müftülüklerde kıyılacak nikahların laikliğe aykırı düştüğü sorusu demoklesin kılıcı gibi tepelerinde sallanıyor.
Avrupa’da kiliselerde olunca çağdaş, ülkemizde müftülüklerde olunca laiklik ilkesine aykırı öyle mi?
Bu kafaya artık yanıt verme gereği bile duymuyorum.