Yaratılış gayemiz ve asıl hedefimiz, Allah’ın rızasına vasıl olmaktır. Bu da, iman ve salih amelle mümkün olur. Kulluğun ilk adımı sağlam bir imandır.
İman;
Efendimiz (s.a.v.)’in Allah Teâlâ’dan getirdiği her şeye boyun eğmek, O’nu tasdik edip haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip itaat etmektir.
İmanın korunması ve kalpte yerleşmesi için ise amel gereklidir. Amel bir nevi, inancın tatbike dönüşmesidir.
İman, amelleri Allah katında değerli kılan, davranışlara hayat veren cevherdir. Amel ise, iman nurunu koruyan yegâne muhafızdır.
Kur’ân’da iman ve salih amel;
Kur’ân’da iman ile salih ameller arasında o kadar kuvvetli bir bağ kurulmuştur ki, imanın zikredildiği yerde peşinden hemen salih amel gelmektedir. Gölgenin kişiyi takip ettiği gibi salih amel de imanı takip etmiş adeta salih amel kalpteki imanın dışa yansıması olmuştur.
Kur’ân-ı Kerim’in birçok yerinde imanla salih amel bir arada zikredilmiş birbirinden ayrılmamışlardır. Sayamayacağımız kadar çok olmakla birlikte bazı ayetleri zikretmek istiyorum;
Rabbimiz Teâlâ iman eden ve salih amel işleyenlerin günahlarını affedeceğini bildirmiş; ’İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz.’ (el-Ankebût, 29/7) buyurmuştur.
Bir âyette ise, cennetin nimetlerini, iman ve salih amel sahiplerinin önüne sereceğini şöyle ifade etmektedir: ’İnanan ve salih amelleri işleyenleri altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız.’ (en-Nisâ, 4/57) buyurarak biz iman edenleri müjdelemiştir Rabbimiz.
Efendimiz (s.a.v.)’in lisanında iman–amel bütünlüğünü;
Peygamber Efendimiz de bir hadislerinde iman–amel bütünlüğünü şöyle beyan buyurmuştur:
’İman ve amel iki kardeş, bir boynuzda iki eş (gibi)dir. Allah, onlardan birini, diğeri olmadan kabul etmez.’ (Suyûtî, el-Fethu’l-Kebîr Fî Dammi’z-Ziyâdeti İle’l-Câmii’s-Sağîr, c.1, s.510)
Önce Rabbimize İman Sonra Salih Amel;
Rabbimizin, insanlardan yapılan ameli ne amel olursa olsun kabul etmesi için, Rabbimize iman etmesi gerekmektedir. Şirk koşmaması lazımdır. Rabbimize iman etmeyen, inanmayan bir insanın yaptığı güzel, faydalı, daha birçok sayamayacağımız ne iş olursa olsun ’salih amel’ olmaz. Şüphe yok ki amelin kabulü için imanın gerekli olduğunu Rabbimiz bizlere Kelam-ı Mübin’de şöyle beyan etmiştir: ’Kim iman (esaslarını) inkâr ederse o kimsenin ameli boşa gider.’ ( el-Mâide, 5/5)
Bizi yaratan Rabbimizi inkâr edenlerin halini Rabbimiz, amellerini fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle ve seraba benzetmektedir. İman etmeyenleri, kıyamet gününde yaptıkları amellerden hiçbir şey elde edemeyeceklerini şöyle haber vermiştir.
’Rablerini inkâr edenlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu derin sapıklıktır.’(İbrâhîm, 14/18 )
Âyet, açıkça iman olmadan yapılan iyi işlerin dahi kabul olmayacağını kesin olarak ifade etmektedir.
İman;
Efendimiz (s.a.v.)’in Allah Teâlâ’dan getirdiği her şeye boyun eğmek, O’nu tasdik edip haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul edip itaat etmektir.
İmanın korunması ve kalpte yerleşmesi için ise amel gereklidir. Amel bir nevi, inancın tatbike dönüşmesidir.
İman, amelleri Allah katında değerli kılan, davranışlara hayat veren cevherdir. Amel ise, iman nurunu koruyan yegâne muhafızdır.
Kur’ân’da iman ve salih amel;
Kur’ân’da iman ile salih ameller arasında o kadar kuvvetli bir bağ kurulmuştur ki, imanın zikredildiği yerde peşinden hemen salih amel gelmektedir. Gölgenin kişiyi takip ettiği gibi salih amel de imanı takip etmiş adeta salih amel kalpteki imanın dışa yansıması olmuştur.
Kur’ân-ı Kerim’in birçok yerinde imanla salih amel bir arada zikredilmiş birbirinden ayrılmamışlardır. Sayamayacağımız kadar çok olmakla birlikte bazı ayetleri zikretmek istiyorum;
Rabbimiz Teâlâ iman eden ve salih amel işleyenlerin günahlarını affedeceğini bildirmiş; ’İman edip salih amel işleyenlerin kötülüklerini elbette örteceğiz.’ (el-Ankebût, 29/7) buyurmuştur.
Bir âyette ise, cennetin nimetlerini, iman ve salih amel sahiplerinin önüne sereceğini şöyle ifade etmektedir: ’İnanan ve salih amelleri işleyenleri altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız.’ (en-Nisâ, 4/57) buyurarak biz iman edenleri müjdelemiştir Rabbimiz.
Efendimiz (s.a.v.)’in lisanında iman–amel bütünlüğünü;
Peygamber Efendimiz de bir hadislerinde iman–amel bütünlüğünü şöyle beyan buyurmuştur:
’İman ve amel iki kardeş, bir boynuzda iki eş (gibi)dir. Allah, onlardan birini, diğeri olmadan kabul etmez.’ (Suyûtî, el-Fethu’l-Kebîr Fî Dammi’z-Ziyâdeti İle’l-Câmii’s-Sağîr, c.1, s.510)
Önce Rabbimize İman Sonra Salih Amel;
Rabbimizin, insanlardan yapılan ameli ne amel olursa olsun kabul etmesi için, Rabbimize iman etmesi gerekmektedir. Şirk koşmaması lazımdır. Rabbimize iman etmeyen, inanmayan bir insanın yaptığı güzel, faydalı, daha birçok sayamayacağımız ne iş olursa olsun ’salih amel’ olmaz. Şüphe yok ki amelin kabulü için imanın gerekli olduğunu Rabbimiz bizlere Kelam-ı Mübin’de şöyle beyan etmiştir: ’Kim iman (esaslarını) inkâr ederse o kimsenin ameli boşa gider.’ ( el-Mâide, 5/5)
Bizi yaratan Rabbimizi inkâr edenlerin halini Rabbimiz, amellerini fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle ve seraba benzetmektedir. İman etmeyenleri, kıyamet gününde yaptıkları amellerden hiçbir şey elde edemeyeceklerini şöyle haber vermiştir.
’Rablerini inkâr edenlerin durumu şudur: Onların işleri, fırtınalı bir günde rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. (Dünyada) kazandıkları hiçbir şeyin (ahirette) yararını görmezler. İşte bu derin sapıklıktır.’(İbrâhîm, 14/18 )
Âyet, açıkça iman olmadan yapılan iyi işlerin dahi kabul olmayacağını kesin olarak ifade etmektedir.