Galiba bahsedeceğim konuyu duyduğunuzda fazla şaşırmayacaksınız. Her şeyin ortasına kitap kitap diye atlayıveriyorum. Çoğu zaman pek de umurunuzda olmuyor zaten, ne de olsa kitap hep ikinci plana atılıyor. Evet, bundan bahsetmek istiyorum ben, dinlerseniz eğer...
Kitabın ikinci plana atılışını…
Nerden başladı bu kitap sevgim tam bilmiyorum sadece çok küçükken bile elimde masal kitaplarıyla dedemin annemin peşinde okuyun bana diye dolaştığımı hatırlıyorum. Belki babamın çok okuması, teyzemin kitaplar alması, beni ısıttı bu sevgiye ya da içimde vardı hep...
Aslında kitap sevgisinin başlaması için küçük yaşlarda olmak gerekmez. Ben etrafımda sonradan okumaya başlayıp kitap âşığı pek çok kişi de tanıyorum.
Ama ne yazık ki çoğumuz böyle değiliz, çoğumuz kitabı hayatımızın arka sayfalarına yazıveriyoruz. Önceliklerimiz de kitabın ismi yok.
Bana garip geliyor bu davranış, sadece bana değil sanırım okumayı seven herkese garip geliyordur.
Çünkü okumak zevklidir, öyle sayfaları çevirip birkaç kelime öğrenmekle kalmazsınız aslında. Oysa herkes ne kadar da basit bir şekilde böyle düşünüverir. Kitaplar insanları gerçekten dostu olurlar yani. “Bir kitap en iyi arkadaştır. Bugün için ve ebediyen…” Diyen Tupper, yanlış söylememiştir.
Önce içine hapseder sizi kitaplar, kendi dünyasına. Sonra zihninize sorgulamayı öğretir.
Kitaplar işler hayatın yanlış ve doğrularını, yazarın yaşamış olduğu tecrübeler kitaplarına yansır, siz de yaşamış kadar olursunuz böylece. Doğruyu ve yanlışı öğrenmeniz için hata yapmanıza gerek kalmaz.
Yanlış bir adım atacakken aklınıza geliverir daha önce okuduğunuz bir bölüm bir kitaptan. Dur dersiniz kendinize, yani sınır çizer size aslında okuduğunuz kitaplar.
Kendi özgürlüklerini size sınırlar çizerek vaat eder.
Ama siz bundan hep karlı çıkarsınız, esaret sayılmaz yani kitapların çizdiği sınırlar özgürlüğe.
Kişiliğiniz oturur çoğu zaman kitaplar sayesinde, kişiliğin bir insan için ne büyük bir erdem olduğunu, hayatınız boyunca kişiliğinizle hareket edeceğinizi öğrenirsiniz.
Kitaplar size çok yakındır aslında. İnsanlardan daha da yakındır. Hele bir kitabın başkahramanı siz gibiyse, o kitabı elinizden düşüremezsiniz. Kahramanlara âşık olursunuz bazen, bazen de kahramanların yaşadığı öfkeyi, acıyı, ihaneti yaşarsınız içinizde.
Kitaplar büyük bir çınar ağacının gölgesi gibidir ya da tam su ararken bulunan bir çeşme gibi.
Dünyanın fark ettiği fakat biz Türklerin hâlâ yükselmede en önemli basamak olan kitabın değerini anlayamamış olmamız ne yazık.
Biz gibi tarihi zaferlerle dolu, başarılarla dolu bir ülkenin, bu kadar önemli bir konuda geri kalmasına yürek razı gelmiyor.
Kitabın ikinci plana atılışını…
Nerden başladı bu kitap sevgim tam bilmiyorum sadece çok küçükken bile elimde masal kitaplarıyla dedemin annemin peşinde okuyun bana diye dolaştığımı hatırlıyorum. Belki babamın çok okuması, teyzemin kitaplar alması, beni ısıttı bu sevgiye ya da içimde vardı hep...
Aslında kitap sevgisinin başlaması için küçük yaşlarda olmak gerekmez. Ben etrafımda sonradan okumaya başlayıp kitap âşığı pek çok kişi de tanıyorum.
Ama ne yazık ki çoğumuz böyle değiliz, çoğumuz kitabı hayatımızın arka sayfalarına yazıveriyoruz. Önceliklerimiz de kitabın ismi yok.
Bana garip geliyor bu davranış, sadece bana değil sanırım okumayı seven herkese garip geliyordur.
Çünkü okumak zevklidir, öyle sayfaları çevirip birkaç kelime öğrenmekle kalmazsınız aslında. Oysa herkes ne kadar da basit bir şekilde böyle düşünüverir. Kitaplar insanları gerçekten dostu olurlar yani. “Bir kitap en iyi arkadaştır. Bugün için ve ebediyen…” Diyen Tupper, yanlış söylememiştir.
Önce içine hapseder sizi kitaplar, kendi dünyasına. Sonra zihninize sorgulamayı öğretir.
Kitaplar işler hayatın yanlış ve doğrularını, yazarın yaşamış olduğu tecrübeler kitaplarına yansır, siz de yaşamış kadar olursunuz böylece. Doğruyu ve yanlışı öğrenmeniz için hata yapmanıza gerek kalmaz.
Yanlış bir adım atacakken aklınıza geliverir daha önce okuduğunuz bir bölüm bir kitaptan. Dur dersiniz kendinize, yani sınır çizer size aslında okuduğunuz kitaplar.
Kendi özgürlüklerini size sınırlar çizerek vaat eder.
Ama siz bundan hep karlı çıkarsınız, esaret sayılmaz yani kitapların çizdiği sınırlar özgürlüğe.
Kişiliğiniz oturur çoğu zaman kitaplar sayesinde, kişiliğin bir insan için ne büyük bir erdem olduğunu, hayatınız boyunca kişiliğinizle hareket edeceğinizi öğrenirsiniz.
Kitaplar size çok yakındır aslında. İnsanlardan daha da yakındır. Hele bir kitabın başkahramanı siz gibiyse, o kitabı elinizden düşüremezsiniz. Kahramanlara âşık olursunuz bazen, bazen de kahramanların yaşadığı öfkeyi, acıyı, ihaneti yaşarsınız içinizde.
Kitaplar büyük bir çınar ağacının gölgesi gibidir ya da tam su ararken bulunan bir çeşme gibi.
Dünyanın fark ettiği fakat biz Türklerin hâlâ yükselmede en önemli basamak olan kitabın değerini anlayamamış olmamız ne yazık.
Biz gibi tarihi zaferlerle dolu, başarılarla dolu bir ülkenin, bu kadar önemli bir konuda geri kalmasına yürek razı gelmiyor.