Karar Gazetesi köşe yazarlarından Elif Çakır önceki gün “ Ahmet Davutoğlu’nun Söyledikleri dikkate alınmalı başlıklı bir yazı kaleme almıştı, yazıda ak parti içerisinde destekçileri olduğu bilinen Çete’den bahsetmiş, Elif Çakır’ın Karar gazetesinde kaleme aldığı yazıyı siz okuyucularımızla paylaşmak istedi.
Çakır, kaleme aldığı yazıda şunları dile getirmiş.
Ahmet Davutoğlu. Eski başbakan. Ve AK Parti’nin bilge adamı. İsmi her ne kadar AK Parti’nin kurucuları arasında yer almasa da AK Parti’ye en az kurucuları kadar emeği geçmiş, AK Parti iktidarının en zorlu dönemlerinin gadrini çekmiş, partisi için ter dökmüş bir isim. Ve o AK Parti içerisinde destekçileri olduğu bilinen ‘çete’ tarafından itibar suikastına maruz bırakılarak istifa etmek zorunda bırakılan Başbakan. Kim ne söylerse söylesin, Türk siyasal tarihimize o dönem yaşananların kaydı böyle düştü.
AK Parti içerisine yerleşmiş adlarına troller denilen çetenin ilk hedef aldığı isim abdullah gül idi.
Davutoğlu çetenin hedef aldığı ikinci isimdi.
Şimdi AK Parti içerisinde, yakınında, periferisinde bulunan pek çok kıymetli isim bu çetenin hedefinde.
Davutoğlu bugüne kadar ne çetenin operasyon merkezi olarak kullandığı ‘yalı’ hakkında konuştu ne de ‘çetenin’ kendilerine taktıkları ismi telaffuz etti ve ne olduklarını söyledi: “Bunlar AK Parti’nin damarlarında dolaşan virüsler.”
Biliyorsunuz kısa bir süre önce de 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘reisçilik’ adı altında linç kampanyası yürütenlere yönelik şöyle demişti: “AK Parti’nin gerçek öncüleri, kurucuları, onun içeride, dışarıda başarısında, itibarında emeği olan arkadaşlarımıza ahlak dışı sözlerle saldırıyorlar. Bunların da nasıl organize olduğunu dünya alem biliyor artık.”
***
Evvelsi gece evde otururken bir arkadaşımın mesajıyla haberdar oldum: Davutoğlu Konya’da Kanal 42 televizyonunda Kerem İşkan’a konuşuyordu.
Son 15 dakikasını canlı izlediğimi söylemeliyim.
Yeni sistem değişikliği üzerine söylediği, yol haritası niteliğindeki şu sözlerini oldukça kıymetli buldum:
“Muhalefet, artık referanduma dair, cumhurbaşkanlığı sistemine dair kamuoyunda yapılan tartışmaları geride bırakması gerekiyor. Hep şunu söylüyorum, başbakanlığım döneminde de hep vurguladım, bizim birinci maddesinden son maddesine kadar milletin değerlerine dayalı, tamamen toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yeni anayasaya ihtiyacımız vardı.
AK Parti’nin de yeni anayasa konusundaki arzusu buydu. Bu mümkün olmadı. MHP’nin verdiği kısmi destek ile bir değişikliğe gidildi. Halkımız da bu değişikliğe onay verdi. Önümüzdeki realite budur. Bizim bu realite içerisinde davranmamız gerekiyor. Asıl sorun bu sistemi en iyi şekilde nasıl işletebiliriz?
Bu ‘yeni anayasa’ önümüzdeki ‘bilinmez bir sürece’ kadar ülkemizin anayasası olacak. ‘Bilinmez süreç’ dediğim, yani daha güçlü bir iradeyle gelip de ‘sil baştan’ bir anayasa yapılıncaya kadar anayasamız budur.
Şimdi yeni düzenlemeyle, devletin çatısı, sütunları, koruyucu sütunları, direkleri, temeli nasıl bir değişim geçirecek ve bu değişim sürecini sağlıklı bir şekilde atlatabilecek miyiz buna bakmamız lazım.
Yani, elimizdeki bu yeni anayasa ile daha iyi demokrasiyi nasıl inşa edebiliriz, güçler dağılımını, dengeleri, kurumlar arası ilişkileri nasıl en iyi şekilde tanzim ve tahkim edebiliriz buna kafa yormamız gerekiyor.”
“Yani öyle şeyler yapalım ki ‘2019 seçimlerini’ teminat altına alalım, değil. Bir siyasi parti olarak elbette AK Parti seçimleri kazanmak için bir planlama yapmalıdır. Ancak onun çok daha ötesinde, getirmiş olduğu bu yeni sistem 10 yıllara sari bir şekilde nasıl sağlıklı uygulanır buna bakmalıdır. Soğukkanlı bir devlet aklının bu konuya yoğunlaşması, bunun temrinini yapması lazım. Devlet nizamı inşa edilirken ‘altın oranı’nın iyi ayarlanması gerekiyor. Devlet sadece otoritesiyle, gücüyle değil, merhametiyle, adaletiyle oluşturulmalıdır.”
***
Gelelim Davutoğlu’nun asıl meseleye dair söylediklerine:
“Açıkça söyleyeyim bu bir FETÖ taktiğidir ve bir kültürdür. Bunu ilk olarak Türkiye’de FETÖ uygulamıştır. Bugün trollerin listesinde, hedefinde olan isimlere bakın, dün FETÖ’nün listesinde olan isimlerdir bunlar. Ancak bunlar FETÖ’cülerden farklı olarak Cumhurbaşkanımızın ismini dışarıda tutarak, itibar suikastı yapıyorlar. Hedef aldıkları isimler aynı.”
“Bunlar bir virüs gibi damarlardan akıyorlar. Birileri önce ‘o akan şey’, muhalif gördüğü kişileri zafiyete uğratıyor diye düşünerek onu mazur görebilir, hatta onu tolera edebilir. Ancak bir sonraki aşamada o yerleştiği bedenden çıkar ve başka bir bedene geçer ve kendisini ortaya çıkartanlar, besleyenleri hedef alır, yer bitirir.”
“Pelikan Dosyası diye bir şey yayınladılar. Bilinmediklerini sanıyorlar, herkes biliyor, kimler olduğunu, kimler tarafından kaleme alındığını, hangi yalıdan yazıldığını. Ama çıkıp sahiplenemiyorlar, çünkü onlarda gayri ahlaki bir iş yaptıklarının farkındalar.”
“O trolleri kullanan, onları organize eden isimlere bir bakın, şu davaya zerre miktar katkıları var mıdır? Ancak bunlar bu davaya gerçek anlamda katkıları olmuş, hayatları boyu emek vermiş, alın ve zihin teri dökmüş, vicdanlı insanları itibarsızlaştırarak devre dışı bırakmaya çalışıyorlar. Bu saldırılar bizlerin temsil ettiği düşünceye, zihniyete karşı yapılan saldırılardır.”
Çakır, kaleme aldığı yazıda şunları dile getirmiş.
Ahmet Davutoğlu. Eski başbakan. Ve AK Parti’nin bilge adamı. İsmi her ne kadar AK Parti’nin kurucuları arasında yer almasa da AK Parti’ye en az kurucuları kadar emeği geçmiş, AK Parti iktidarının en zorlu dönemlerinin gadrini çekmiş, partisi için ter dökmüş bir isim. Ve o AK Parti içerisinde destekçileri olduğu bilinen ‘çete’ tarafından itibar suikastına maruz bırakılarak istifa etmek zorunda bırakılan Başbakan. Kim ne söylerse söylesin, Türk siyasal tarihimize o dönem yaşananların kaydı böyle düştü.
AK Parti içerisine yerleşmiş adlarına troller denilen çetenin ilk hedef aldığı isim abdullah gül idi.
Davutoğlu çetenin hedef aldığı ikinci isimdi.
Şimdi AK Parti içerisinde, yakınında, periferisinde bulunan pek çok kıymetli isim bu çetenin hedefinde.
Davutoğlu bugüne kadar ne çetenin operasyon merkezi olarak kullandığı ‘yalı’ hakkında konuştu ne de ‘çetenin’ kendilerine taktıkları ismi telaffuz etti ve ne olduklarını söyledi: “Bunlar AK Parti’nin damarlarında dolaşan virüsler.”
Biliyorsunuz kısa bir süre önce de 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, ‘reisçilik’ adı altında linç kampanyası yürütenlere yönelik şöyle demişti: “AK Parti’nin gerçek öncüleri, kurucuları, onun içeride, dışarıda başarısında, itibarında emeği olan arkadaşlarımıza ahlak dışı sözlerle saldırıyorlar. Bunların da nasıl organize olduğunu dünya alem biliyor artık.”
***
Evvelsi gece evde otururken bir arkadaşımın mesajıyla haberdar oldum: Davutoğlu Konya’da Kanal 42 televizyonunda Kerem İşkan’a konuşuyordu.
Son 15 dakikasını canlı izlediğimi söylemeliyim.
Yeni sistem değişikliği üzerine söylediği, yol haritası niteliğindeki şu sözlerini oldukça kıymetli buldum:
“Muhalefet, artık referanduma dair, cumhurbaşkanlığı sistemine dair kamuoyunda yapılan tartışmaları geride bırakması gerekiyor. Hep şunu söylüyorum, başbakanlığım döneminde de hep vurguladım, bizim birinci maddesinden son maddesine kadar milletin değerlerine dayalı, tamamen toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yeni anayasaya ihtiyacımız vardı.
AK Parti’nin de yeni anayasa konusundaki arzusu buydu. Bu mümkün olmadı. MHP’nin verdiği kısmi destek ile bir değişikliğe gidildi. Halkımız da bu değişikliğe onay verdi. Önümüzdeki realite budur. Bizim bu realite içerisinde davranmamız gerekiyor. Asıl sorun bu sistemi en iyi şekilde nasıl işletebiliriz?
Bu ‘yeni anayasa’ önümüzdeki ‘bilinmez bir sürece’ kadar ülkemizin anayasası olacak. ‘Bilinmez süreç’ dediğim, yani daha güçlü bir iradeyle gelip de ‘sil baştan’ bir anayasa yapılıncaya kadar anayasamız budur.
Şimdi yeni düzenlemeyle, devletin çatısı, sütunları, koruyucu sütunları, direkleri, temeli nasıl bir değişim geçirecek ve bu değişim sürecini sağlıklı bir şekilde atlatabilecek miyiz buna bakmamız lazım.
Yani, elimizdeki bu yeni anayasa ile daha iyi demokrasiyi nasıl inşa edebiliriz, güçler dağılımını, dengeleri, kurumlar arası ilişkileri nasıl en iyi şekilde tanzim ve tahkim edebiliriz buna kafa yormamız gerekiyor.”
“Yani öyle şeyler yapalım ki ‘2019 seçimlerini’ teminat altına alalım, değil. Bir siyasi parti olarak elbette AK Parti seçimleri kazanmak için bir planlama yapmalıdır. Ancak onun çok daha ötesinde, getirmiş olduğu bu yeni sistem 10 yıllara sari bir şekilde nasıl sağlıklı uygulanır buna bakmalıdır. Soğukkanlı bir devlet aklının bu konuya yoğunlaşması, bunun temrinini yapması lazım. Devlet nizamı inşa edilirken ‘altın oranı’nın iyi ayarlanması gerekiyor. Devlet sadece otoritesiyle, gücüyle değil, merhametiyle, adaletiyle oluşturulmalıdır.”
***
Gelelim Davutoğlu’nun asıl meseleye dair söylediklerine:
“Açıkça söyleyeyim bu bir FETÖ taktiğidir ve bir kültürdür. Bunu ilk olarak Türkiye’de FETÖ uygulamıştır. Bugün trollerin listesinde, hedefinde olan isimlere bakın, dün FETÖ’nün listesinde olan isimlerdir bunlar. Ancak bunlar FETÖ’cülerden farklı olarak Cumhurbaşkanımızın ismini dışarıda tutarak, itibar suikastı yapıyorlar. Hedef aldıkları isimler aynı.”
“Bunlar bir virüs gibi damarlardan akıyorlar. Birileri önce ‘o akan şey’, muhalif gördüğü kişileri zafiyete uğratıyor diye düşünerek onu mazur görebilir, hatta onu tolera edebilir. Ancak bir sonraki aşamada o yerleştiği bedenden çıkar ve başka bir bedene geçer ve kendisini ortaya çıkartanlar, besleyenleri hedef alır, yer bitirir.”
“Pelikan Dosyası diye bir şey yayınladılar. Bilinmediklerini sanıyorlar, herkes biliyor, kimler olduğunu, kimler tarafından kaleme alındığını, hangi yalıdan yazıldığını. Ama çıkıp sahiplenemiyorlar, çünkü onlarda gayri ahlaki bir iş yaptıklarının farkındalar.”
“O trolleri kullanan, onları organize eden isimlere bir bakın, şu davaya zerre miktar katkıları var mıdır? Ancak bunlar bu davaya gerçek anlamda katkıları olmuş, hayatları boyu emek vermiş, alın ve zihin teri dökmüş, vicdanlı insanları itibarsızlaştırarak devre dışı bırakmaya çalışıyorlar. Bu saldırılar bizlerin temsil ettiği düşünceye, zihniyete karşı yapılan saldırılardır.”