Nasıl bir millet olduk, nasıl bir ümmet hâline geldik, bizi zaman zaman acınası hallere düşüren sebepler nelerdi? Bu yazımızda kısaca, insanların bakışları üzerinde durarak kısmî bir sosyal medya eleştirisi yapacağız. Zira artık günümüzde milyarlarca insanın ve milyonlarca Müslümanın internet ve sosyal medya kullandığını, neredeyse hayatın en hayâti bir uzvu haline gelen ve akâmete uğradığında çok insanın krize girdiği, boşluğa itildiği, asabiyet yüklenerek sağa sola sataştığı bir gerçeklik halini almış durumdadır internet ve sosyal medya kullanımı… Sosyal hayattan bahsediyoruz ama, adı “sosyal” olan medya ortamlarına girdiğimizde gerçek hayat ile olan bağımız kopuyor, alabildiğine A-sosyal bir kimlik ve kişiliğe bürünebiliyor, kendimizi, çevremizdekileri, eş-dost ve akrabâyı, yakın ve uzak komşularımızı, ilişkilerimizi bir çırpıda unutup mevcut hâlet-i rûhiyemizin dışına itebiliyoruz. Ondan sonra, düşünmek mi dediniz, üretmek mi, çalışmak mı, emek vermek mi? Yoksa ziyaretler, hal-hatır sormalar, derdi olanların derdiyle, neşesi olanların neşesiyle, kederi olanların kederiyle ilgilenmek, çözümler üretmek mi dediniz? Hepsi yapmacık, içi boşaltılmış, ruhsuzlaştırılmış, adet yerini bulsun kabilinden sönük ve güdük kalıyor. Bazen de örf ve adetlerimizin bize verdiği bir alışkanlıkla bu gibi sosyal faaliyetlerimizi geçiştirme kabilinden yerine getiriyoruz. Özünü yitirmiş, sözünü bilmeyen, hayatındaki bütün denge unsurlarına sırtını dönmüş, ibâdet hayatından uzaklaşmış, kalbinde sakladığı ve inkişaf hâlinde olduğunu düşündüğü (!) imanıyla nefsine, savunduklarına, sahiplendiklerine, inandıklarına toz kondurmamaktan öte özverili, samimi gayreti olmayan bir topluma Allah rahmet nazarıyla bakmaz, merhametini indirmez. Bir hâl ki, kasıp kavuruyor ümmeti, ümmetin gençlerini, kızlarını-erkeklerini, çocuklarını, annelerini… Ellerden düşürülmeyen telefonlarla, tabletlerle, dillerden düşürülmeyen başı-sonu belirsiz söyleşmeler, söğüşmeler, küfürler, isyanlar, nisyânlar… Resûlullah (s.a.v) Efendimizin Rabbine sığındığı zararlı (kem) bakışlardan, nazarlardan korumamız gereken ne varsa, beş-on kimliği belirli ya da belirsiz kişinin beğenisi hatırına ellerimizle, tutkularımızla, telefonlarımızla sosyal medyaya servis ediyoruz. Allâh bizi affetsin. Hiçbir gereği, zarureti yokken, yeni doğmuş yavrularımızı, gelinlik kızlarımızı, başarılı çocuklarımızı, derecelerle ailesini mutlu-mes’ut eden yavrularımızı, sevinçlerini/sevinçlerimizi paylaşmak adına medyada paylaşıyoruz. Mutlu aile tablosu fotoğraflarını, düğün-nişan fotoğraflarını, yeni aldığımız evlerimizi, arabalarımızı hatta elbiselerimizi, insanların hayranlıkla bakıp kıskanabilecekleri, kiminin mâşâAllah deyip takdir ve tebrik ettiği, kimi kem bakışların ise haset edebilecekleri, nazar değdirebilecekleri bütün fotoğraflarımızı internet ortamında afişe eder olduk… “O sinsi vesvesenin şerrinden, O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler) fısıldar.” (Nâs, 114/4-5) “Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. (Bununla beraber) Allah çoğunu affeder.” (Şûrâ, 42/30) Rabbimizin engin rahmeti ve lütfu sâyesinde ve belki de aramızda süt emen yavrular, mâsum çocuklar, günahsız ve sadece insanın emrine musahhar kılınmış canlı varlıklar, gece-gündüz Rablerine duâ ve zikirlerde bulunanlar, seherlerde secdelere duranlar, fakirin, yetimin elini tutanlar, yoksulu giydirip, kimsesizlere kol kanat gerenler… sayesindedir ki, bugün belâlar başımıza inmiyor.
Yazarlar
Yayınlanma: 08 Kasım 2018 - 16:57
Kem Nazarlar ve Sosyal Medya 1
Nasıl bir millet olduk, nasıl bir ümmet hâline geldik, bizi zaman zaman acınası hallere düşüren sebepler nelerdi? Bu yazımızda kısaca, insanların bakışları üzerinde durarak kısmî bir sosyal medya eleş
Yazarlar
08 Kasım 2018 - 16:57