Çok gergin bir “süreç” yaşadık. Yansımaları daha ne kadar sürer, bizi nereye götürür bilinmez.
Kendi adıma söyleyeyim, siyasetçi bir ailenin ferdi olarak 30 yılı aşkın, 1984’den beri çocukluk, gençlik ve orta yaşın tamamında aktif siyasi çalışmaların içerinde oldum. Pek çok seçim kampanyası yaşadım. Hiçbir seçim bu dönem kadar gerilimli olmadı. Hiçbirinde bugünkü gibi “görmedim, duymadım, bilmiyorum” demek zorunda kalmadık. Şikayetçi miyiz? Kesinlikle. İlk defa bir seçim kampanyasında evimizde oturduk, kitabımızı okuduk. Mitingleri televizyonlardan seyrettik. Kendi adıma söyleyeyim gayet de iyi oldu.
***
Bir kesim insanlar, kendileri gibi düşünmeyenler tarafından tekfir edilmekten öte muamele gördü. Hiçbir ortamda net olarak tavırlarını ortaya koymaya ve içlerinden geçeni söylemelerine tahammül edilemedi. Hemen hiçbir dönemde şahit olunmayacak bir linç kampanyasına maruz kaldı toplum.
Bu süreçte sıradan hadiselerde bile toplumun ne kadar gerildiği ortaya çıktı. Özellikle son birkaç ayda nelere şahit olunmadı ki?
Vatan haini PKK’ci, terörist, darbeci diye suçlanmak bir yana taraf olduğu bir siyasi meseleyi hak, farz, vacip, farzın farzı diye niteleyenler... Siyasi tercihte bulunurken, hiçbir gerekçe göstermeden, tercihlerini delillendirmeden, iddialarını hak adına, maneviyat adına ortaya atıp bırakanlar... Referandum sürecinde taraf olduğu yöne dair hadis uyduranlar...
Karşıt görüşteki insanları Yahudi, Hristiyan ve zimmilere benzeterek onlara yapılan muamelenin yapılacağı ve bu topraklarda yaşamaya müsaade edilmesi lütfunda (!) bulunulan, her devirde şekil değiştiren şahsiyetler mi dersiniz. Secdeye itiraz eden, Allah’a isyan eden Şeytan’a benzetmeler...
“Savaşı kazanınca bunların karıları ve kızları ganimet olarak helaldir” gibi –bağışlayın- uçuk kaçık, akla hayale gelmeyen ipsiz sapsız, edepsiz, dengesiz ve beyinsiz saldırılar..
Karşılığında da denize döken ahmaklar...
***
Hele hayatı boyunca bu sisteme karşı mücadele etmiş, “oy vermenin küfür” olduğunu iddia eden aklı evvellerin canhıraş tetikçi taraftar kesilmelerine ne demeli?
Siyasi mücadele içerisinde olan dindarları tekfir edenler bugün o siyasileri itmiş, onların yerine geçmiş ve akıl vermeye başlamış. 40 yıllık tecrübesiyle İslami siyaset içinde olan insanlara akıl vermeye kalkanlar. Klasik bir deyimle dağdan gelip bağdakini kovmaya çalışanlar.
Bilmiyorlardı ki o akıl vermeye çalıştıkları insanlar, kendilerinden daha şuurlu, geleceği gören, ferasetle olaylara bakan kimselerdir. Anlık reflekslerle, kısa süreli beklentilerle, birilerine şirin görünme gayretiyle hareket etmeyen kimseler.
***
Acı olan şu ki; propagandalarda İslami değerler alet edildi. İslam’ın ulvi değerleri, insanımızın gönlünde kutsiyet atfedilmiş olan tüm kavramlar yerle bir oldu. Başörtülü bir hanım bile sırf siyasi rant elde edilmek uğruna gavurun önüne yem olarak atıldı.
Yaşadıklarımız gösterdi ki; inanç sistemindeki bozukluklar, tez elden sadece bir cemaat üzerinden değil; tüm toplum ve dini gruplar üzerinden düzeltilmeli.
Umuyoruz ki bundan sonra herkes görevini yapar. Siyasetçi siyasetiyle, medrese hocası medresede şuurlu insan yetiştirme gayretinde olur. Dergâhta insanlara manevi eğitim verilir.
Temennimiz hiç kimsenin, siyasi çıkar beklentisi uğruna, değerlerimizi kendi şahsi emellerine alet etmemesidir.
Seçim ve referandum olmasa, bazı cemaatlerin varlığını, kanaat önderi ve liderlerin hayatta olduklarını bile bilemeyecektik.
Sonuçların hayırlı olmasını diliyoruz. Kaybedenin kısa ve uzun vadede bu topraklarda yaşayan insanlar olacağı hususunda tereddüdümüz yok. İnşallah yanılırız. Biz kahvemizi yudumlamaya devam edeceğiz.
Kendi adıma söyleyeyim, siyasetçi bir ailenin ferdi olarak 30 yılı aşkın, 1984’den beri çocukluk, gençlik ve orta yaşın tamamında aktif siyasi çalışmaların içerinde oldum. Pek çok seçim kampanyası yaşadım. Hiçbir seçim bu dönem kadar gerilimli olmadı. Hiçbirinde bugünkü gibi “görmedim, duymadım, bilmiyorum” demek zorunda kalmadık. Şikayetçi miyiz? Kesinlikle. İlk defa bir seçim kampanyasında evimizde oturduk, kitabımızı okuduk. Mitingleri televizyonlardan seyrettik. Kendi adıma söyleyeyim gayet de iyi oldu.
***
Bir kesim insanlar, kendileri gibi düşünmeyenler tarafından tekfir edilmekten öte muamele gördü. Hiçbir ortamda net olarak tavırlarını ortaya koymaya ve içlerinden geçeni söylemelerine tahammül edilemedi. Hemen hiçbir dönemde şahit olunmayacak bir linç kampanyasına maruz kaldı toplum.
Bu süreçte sıradan hadiselerde bile toplumun ne kadar gerildiği ortaya çıktı. Özellikle son birkaç ayda nelere şahit olunmadı ki?
Vatan haini PKK’ci, terörist, darbeci diye suçlanmak bir yana taraf olduğu bir siyasi meseleyi hak, farz, vacip, farzın farzı diye niteleyenler... Siyasi tercihte bulunurken, hiçbir gerekçe göstermeden, tercihlerini delillendirmeden, iddialarını hak adına, maneviyat adına ortaya atıp bırakanlar... Referandum sürecinde taraf olduğu yöne dair hadis uyduranlar...
Karşıt görüşteki insanları Yahudi, Hristiyan ve zimmilere benzeterek onlara yapılan muamelenin yapılacağı ve bu topraklarda yaşamaya müsaade edilmesi lütfunda (!) bulunulan, her devirde şekil değiştiren şahsiyetler mi dersiniz. Secdeye itiraz eden, Allah’a isyan eden Şeytan’a benzetmeler...
“Savaşı kazanınca bunların karıları ve kızları ganimet olarak helaldir” gibi –bağışlayın- uçuk kaçık, akla hayale gelmeyen ipsiz sapsız, edepsiz, dengesiz ve beyinsiz saldırılar..
Karşılığında da denize döken ahmaklar...
***
Hele hayatı boyunca bu sisteme karşı mücadele etmiş, “oy vermenin küfür” olduğunu iddia eden aklı evvellerin canhıraş tetikçi taraftar kesilmelerine ne demeli?
Siyasi mücadele içerisinde olan dindarları tekfir edenler bugün o siyasileri itmiş, onların yerine geçmiş ve akıl vermeye başlamış. 40 yıllık tecrübesiyle İslami siyaset içinde olan insanlara akıl vermeye kalkanlar. Klasik bir deyimle dağdan gelip bağdakini kovmaya çalışanlar.
Bilmiyorlardı ki o akıl vermeye çalıştıkları insanlar, kendilerinden daha şuurlu, geleceği gören, ferasetle olaylara bakan kimselerdir. Anlık reflekslerle, kısa süreli beklentilerle, birilerine şirin görünme gayretiyle hareket etmeyen kimseler.
***
Acı olan şu ki; propagandalarda İslami değerler alet edildi. İslam’ın ulvi değerleri, insanımızın gönlünde kutsiyet atfedilmiş olan tüm kavramlar yerle bir oldu. Başörtülü bir hanım bile sırf siyasi rant elde edilmek uğruna gavurun önüne yem olarak atıldı.
Yaşadıklarımız gösterdi ki; inanç sistemindeki bozukluklar, tez elden sadece bir cemaat üzerinden değil; tüm toplum ve dini gruplar üzerinden düzeltilmeli.
Umuyoruz ki bundan sonra herkes görevini yapar. Siyasetçi siyasetiyle, medrese hocası medresede şuurlu insan yetiştirme gayretinde olur. Dergâhta insanlara manevi eğitim verilir.
Temennimiz hiç kimsenin, siyasi çıkar beklentisi uğruna, değerlerimizi kendi şahsi emellerine alet etmemesidir.
Seçim ve referandum olmasa, bazı cemaatlerin varlığını, kanaat önderi ve liderlerin hayatta olduklarını bile bilemeyecektik.
Sonuçların hayırlı olmasını diliyoruz. Kaybedenin kısa ve uzun vadede bu topraklarda yaşayan insanlar olacağı hususunda tereddüdümüz yok. İnşallah yanılırız. Biz kahvemizi yudumlamaya devam edeceğiz.