Tabipler ve Çevre Mühendisleri, yoğun asbest tehlikesi altında bulunan deprem bölgesinde yıkım ve ayrıştırma çalışmalarının mevzuatlara uyulmadan yapılmaya devam edildiğini açıkladı.
Deprem sonrasında yerle bir olan Antakya ve Defne ilçelerinin yaklaşık yüzde 70’i asbest içeren binalar bu ilçelerde ve çevre ilçelerde yaşayan insanlar için büyük sağlık tehdidi oluşturuyor. 10 ay önce meydana gelen depremin milyonlarca ton asbestin açığa çıkmasına neden olan moloz yığınlarının halen kaldırılıyor olması ve ancak buna rağmen usulüne uygun bir şekilde depolanmaması endişelere neden olmaya devam ediyor. Antakya ve Defne’de ki binaların tahmini yüzde 70’inin asbest içerdiği düşünüldüğünde bu endişe verici bir durum haline geliyor. Asbest yapıştırıcı veya çimento ile kapatıldığında asbest kontaminasyonu riskleri azalırken, bir kez açığa çıktığında bu riskler önemli ölçüde artıyor. Uzmanlar “Bir bina deprem nedeniyle tamamen moloza döndüğünde beton parçalara ayrılır. Asbest parçalarından eski koltuk minderlerine kadar her şey birbirine karışır” diyorlar.
VERİLERE ULAŞILAMIYOR
Dünya Sağlık Örgütüne göre asbest, kronik akciğer rahatsızlıklarını da tetikleyebilen ciddi bir kanserojen. Hatay’da giderek daha fazla şirket molozları geri dönüştürmeye başladıkça, asbest siviller için giderek artan bir sağlık tehlikesi haline geliyor. Asbest yaygın olarak çatı kaplama malzemeleri, çimento ve yapıştırıcılarda kullanılıyor. Asbestin aşamalı olarak kullanımdan kaldırılmasına yönelik çabalar 2011 yılında başlamış olsa da bu çabalar yoğun bir muhalefetle karşılaştı. Nihayetinde 2022 yılında resmen yasaklandı. Avrupa’da zararlı ve zehirli maddelerin uzun bir listesinin geri dönüştürülmesi yasaklanmıştı. Asbest de bunlardan biri. Avrupa Birliği’nde asbest yalnızca 2019 yılında yaklaşık 72 bin kişinin hayatına mal oldu. Türk Toraks Derneği adına konuşan Dr. Haluk Çalışır ise 2019 yılında ülkemizde de yasaklanan ancak denetimlerin sıkı olmadığını belirttiği asbestin yarattığı sağlık tehditlerine dikkat çekti. Dr. Çalışır: “Akciğer zarı kanseri, üst hava yolları ve yutak kanseri, mide ve bağırsak sistemleri kanserlerine neden olabilecek bir tehlikeden bahsediyoruz. Depremin olduğu günden beri bütün sivil toplum örgütlerinin yaptığı uyarılarda, binaların üzerinde çok yoğun bir toz olduğunu görüyoruz. Toz masum gibi görünen bir kirletici ancak biliyoruz ki gözle görmediğimiz partikül maddeler havada çok fazla olunca kanser riski artıyor. Kanser oluşturma riski uzun vadeli. Ancak yoğun toza maruziyetin damar sistemi içerisindeki sorunlara yol açtığı biliniyor. Kalp krizleriyle arasında bir bağlantıyı kurmak lazım. Verilere ne siz ne de biz ulaşamıyoruz” dedi.
Haber Merkezi
ABDULVAHİT GÜRASLAN