Hatay Sağlık-Sen Şube Başkanı Feleytun Fatih Gönç yaptığı açıklamasında; İnsanların yaralarını sarmak, dertlerine derman olmak ve hayata tutunmalarını sağlamak meşakkatli bir iş olduğu kadar kutsal bir görevdir. Bu hizmeti en iyi şekilde ifa eden sağlık çalışanları, aynı zamanda insanların zor ve ıstıraplı anlarında yanlarında bulunarak en mahrem ve en hayati anlarına da tanıklık ederler.
Sağlık çalışanları ordumuz bu bilinçle alın teri akıtarak insanımıza her zaman el uzatmaktadır. Bahse konu bu fedakârlık salgın sürecinde zirve yapmıştır, yapmaya da devam etmektedir. Ancak gecesini gündüzüne katarak hastalara can suyu olmak için tüm gayret ve çabayı sarf eden bu isimsiz kahramanlar, şiddetin kurbanı olmaktan da kurtulamıyorlar.
Bu durumda, sağlık çalışanlarının göğüslemek zorunda oldukları sorun hanesine, şiddet de eklenmektedir. Ancak bu öyle bir sorun ki karşılaşıldığında veyahut tanık olunduğunda diğer tüm sorun alanlarını unutturduğu gibi muhatabını zaman zaman da mesleğinin gereğini yapamaz hale getirmektedir.
Yapılan tüm uyarılara, caydırıcı cezai işlemlere ve kamuoyu baskısına rağmen ne yazık ki sağlık birimlerinde şiddetin önüne bir türlü geçilememektedir. Öyle ki ülke genelinin sağlıkta şiddet tablosuna baktığımızda, her yeni ayın bir önceki ayı aratır düzeyde ilerlediğine tanık olmaktayız.
O halde, bu hususta yapılması gerekenin sıfır tolerans temelli, çok yönlü, kapsamlı politika değişikliğine gitmek olduğu açıktır. Yürütülecek politikanın içinde eğitim kurumlarından medya organlarına, sivil toplum kuruluşlarından yargı mekanizmalarına varıncaya kadar her kuruma ve herkese çok büyük sorumluluk yüklenmelidir. Sağlık çalışanları öbür türlü şiddetin kara gölgesi altında çalışmaya mecbur kalacaklardır ki buna hiç kimsenin hakkı yoktur.
Sağlık çalışanlarına her türlü hakareti, saldırıyı ve şiddeti reva görenlerin hasta veyahut hasta yakını olduğu gerçeğinde, Eylül ayında da değişen pek bir şey olmamıştır. Bir diğer ifadeyle, Eylül ayı verilerine baktığımızda derman bekleyenlerle şiddet uygulayanların aynı kişiler olduğunu görüyoruz.
Bu trajik tabloda dikkat çeken önemli bir nokta da Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde olduğu gibi hasta yakınlarının kalabalık gruplar halinde hastaneyi basarak terör estirdiklerine şahit olunmasıdır. Bu durumdaki şiddet olaylarının neden olduğu korku ve zararın, bireysel saldırılardakilerden kat be kat önde olduğunu görüyoruz.
Bu hakikat ışığında, Eylül ayına baktığımızda 23 şiddet olayının kamuoyuna yansıdığını görüyoruz. Bu olaylarda yer alan 191 saldırganın 69 sağlık çalışanını mağdur ettiğini görüyoruz. 23 olayın 6’sı fiili, 10’u hem sözlü hem fiili, 7’si ise sözlü olarak gerçekleşmiştir.
Yaşanan 23 olayın 14’ünde hasta yakınları yer alırken, 9’unda ise bizzat hastalar dehşet saçmıştır. Saldırganlara karşı uygulanan adli işlemlere baktığımızda ise 40 saldırganın ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldıklarını görüyoruz. Buna karşın 20 saldırgan tutuklanırken, 131 kişi hakkında da hiçbir işlem yapılmamıştır.
Yaşanan olaylarda şiddetin yine mekân ayırt etmediğini görüyoruz. 16 vaka hastanelerde, 4 vaka sahada, 3 vaka ise aile sağlığı merkezlerinde vuku bulmuştur.
Olaylarda adres ayırt etmeyen şiddetin kimlik ayrımı yapmadığı gerçeğiyle Eylül ayında da karşılaşıyoruz; 11 hemşire, 8 doktor, 5 112 çalışanı, 4 güvenlik görevlisi ve farklı branşlardaki 41 sağlık çalışanı gene şiddetin kurbanı olmuştur.
Eylül ayındaki şiddet olaylarının en trajik olanı İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yaşanmıştır. “Maske takın” diye uyarılan saldırgan, sağlık çalışanı arkadaşımızın bir gözünü kaybetmesine neden olmuştur. Şiddet olayları esnasında 4 polis, 1 de sivil vatandaş çeşitli yerlerinden yaralanmışlardır.
Eylül ayı süresince adli mekanizmalar, geçmiş dönemlerde yaşanan şiddet olayları hususunda da çeşitli kararlar vermişlerdir.
-Isparta’da bir diş hekimi, çalıştığı hastanede mobinge ve hakarete maruz kaldığı iddiasıyla Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurmuştur. Kurum, diş hekimine hakaret ettiği öne sürülen başhekim hakkında, Sağlık Bakanlığı’nın soruşturma açmasına karar vermiştir.
-Mahkeme, geçtiğimiz yıl İzmir’de doktoru jiletle yaralayan saldırgana, “kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürmeye çalışma teşebbüsünden” 20 yıl hapis cezasına çarptırmıştır.
-Trabzon’da geçtiğimiz Nisan ayında doktor ve sağlık çalışanlarını darp eden saldırgana konutu terk etmeme cezası verilmişti. Eylül ayında görülen duruşmada, şahsın konutu terk etmeme cezası kaldırılarak adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır.
Şube Başkanı Gönç: Şiddet Belasından Kurtulmak Lazım
Eylül Ayı Sağlıkta Şiddet Raporu’nu değerlendiren Hatay Sağlık-Sen Şubesi Başkanı Feleytun Fatih Gönç, şunları söyledi:
"Maalesef şiddet sağlık birimlerinde kol geziyor ve önüne bir türlü geçilemiyor. Her türlü zorlukla ve sorunla mücadele ederek şifa dağıtan sağlık çalışanları, bir de kör şiddetle mücadele ediyorlar. Kör şiddet diyoruz zira çalışma esnasında şiddetin nereden geldiğini sağlık çalışanları kestiremiyor. Bazen canlarından oluyorlar, Çapa Tıp Fakültesi örneğinde olduğu gibi bazen de sakat kalabiliyorlar. Yaşanan acı ve travmalar da cabası. Sağlık çalışanlarını şiddet belasından kurtarmak lazım. Yasalar şiddeti tam manasıyla ortadan kaldırmaz. Şiddete başvuran kişiler toplumdan da dışlanarak cezalandırılmalı. Başta kamu olmak üzere herkese bu hususta büyük sorumluluk ve görevler düşmektedir.”
(Haber Merkezi)
Sağlık çalışanları ordumuz bu bilinçle alın teri akıtarak insanımıza her zaman el uzatmaktadır. Bahse konu bu fedakârlık salgın sürecinde zirve yapmıştır, yapmaya da devam etmektedir. Ancak gecesini gündüzüne katarak hastalara can suyu olmak için tüm gayret ve çabayı sarf eden bu isimsiz kahramanlar, şiddetin kurbanı olmaktan da kurtulamıyorlar.
Bu durumda, sağlık çalışanlarının göğüslemek zorunda oldukları sorun hanesine, şiddet de eklenmektedir. Ancak bu öyle bir sorun ki karşılaşıldığında veyahut tanık olunduğunda diğer tüm sorun alanlarını unutturduğu gibi muhatabını zaman zaman da mesleğinin gereğini yapamaz hale getirmektedir.
Yapılan tüm uyarılara, caydırıcı cezai işlemlere ve kamuoyu baskısına rağmen ne yazık ki sağlık birimlerinde şiddetin önüne bir türlü geçilememektedir. Öyle ki ülke genelinin sağlıkta şiddet tablosuna baktığımızda, her yeni ayın bir önceki ayı aratır düzeyde ilerlediğine tanık olmaktayız.
O halde, bu hususta yapılması gerekenin sıfır tolerans temelli, çok yönlü, kapsamlı politika değişikliğine gitmek olduğu açıktır. Yürütülecek politikanın içinde eğitim kurumlarından medya organlarına, sivil toplum kuruluşlarından yargı mekanizmalarına varıncaya kadar her kuruma ve herkese çok büyük sorumluluk yüklenmelidir. Sağlık çalışanları öbür türlü şiddetin kara gölgesi altında çalışmaya mecbur kalacaklardır ki buna hiç kimsenin hakkı yoktur.
Sağlık çalışanlarına her türlü hakareti, saldırıyı ve şiddeti reva görenlerin hasta veyahut hasta yakını olduğu gerçeğinde, Eylül ayında da değişen pek bir şey olmamıştır. Bir diğer ifadeyle, Eylül ayı verilerine baktığımızda derman bekleyenlerle şiddet uygulayanların aynı kişiler olduğunu görüyoruz.
Bu trajik tabloda dikkat çeken önemli bir nokta da Keçiören Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde olduğu gibi hasta yakınlarının kalabalık gruplar halinde hastaneyi basarak terör estirdiklerine şahit olunmasıdır. Bu durumdaki şiddet olaylarının neden olduğu korku ve zararın, bireysel saldırılardakilerden kat be kat önde olduğunu görüyoruz.
Bu hakikat ışığında, Eylül ayına baktığımızda 23 şiddet olayının kamuoyuna yansıdığını görüyoruz. Bu olaylarda yer alan 191 saldırganın 69 sağlık çalışanını mağdur ettiğini görüyoruz. 23 olayın 6’sı fiili, 10’u hem sözlü hem fiili, 7’si ise sözlü olarak gerçekleşmiştir.
Yaşanan 23 olayın 14’ünde hasta yakınları yer alırken, 9’unda ise bizzat hastalar dehşet saçmıştır. Saldırganlara karşı uygulanan adli işlemlere baktığımızda ise 40 saldırganın ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakıldıklarını görüyoruz. Buna karşın 20 saldırgan tutuklanırken, 131 kişi hakkında da hiçbir işlem yapılmamıştır.
Yaşanan olaylarda şiddetin yine mekân ayırt etmediğini görüyoruz. 16 vaka hastanelerde, 4 vaka sahada, 3 vaka ise aile sağlığı merkezlerinde vuku bulmuştur.
Olaylarda adres ayırt etmeyen şiddetin kimlik ayrımı yapmadığı gerçeğiyle Eylül ayında da karşılaşıyoruz; 11 hemşire, 8 doktor, 5 112 çalışanı, 4 güvenlik görevlisi ve farklı branşlardaki 41 sağlık çalışanı gene şiddetin kurbanı olmuştur.
Eylül ayındaki şiddet olaylarının en trajik olanı İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi’nde yaşanmıştır. “Maske takın” diye uyarılan saldırgan, sağlık çalışanı arkadaşımızın bir gözünü kaybetmesine neden olmuştur. Şiddet olayları esnasında 4 polis, 1 de sivil vatandaş çeşitli yerlerinden yaralanmışlardır.
Eylül ayı süresince adli mekanizmalar, geçmiş dönemlerde yaşanan şiddet olayları hususunda da çeşitli kararlar vermişlerdir.
-Isparta’da bir diş hekimi, çalıştığı hastanede mobinge ve hakarete maruz kaldığı iddiasıyla Kamu Denetçiliği Kurumu’na başvurmuştur. Kurum, diş hekimine hakaret ettiği öne sürülen başhekim hakkında, Sağlık Bakanlığı’nın soruşturma açmasına karar vermiştir.
-Mahkeme, geçtiğimiz yıl İzmir’de doktoru jiletle yaralayan saldırgana, “kişiyi yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle öldürmeye çalışma teşebbüsünden” 20 yıl hapis cezasına çarptırmıştır.
-Trabzon’da geçtiğimiz Nisan ayında doktor ve sağlık çalışanlarını darp eden saldırgana konutu terk etmeme cezası verilmişti. Eylül ayında görülen duruşmada, şahsın konutu terk etmeme cezası kaldırılarak adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştır.
Şube Başkanı Gönç: Şiddet Belasından Kurtulmak Lazım
Eylül Ayı Sağlıkta Şiddet Raporu’nu değerlendiren Hatay Sağlık-Sen Şubesi Başkanı Feleytun Fatih Gönç, şunları söyledi:
"Maalesef şiddet sağlık birimlerinde kol geziyor ve önüne bir türlü geçilemiyor. Her türlü zorlukla ve sorunla mücadele ederek şifa dağıtan sağlık çalışanları, bir de kör şiddetle mücadele ediyorlar. Kör şiddet diyoruz zira çalışma esnasında şiddetin nereden geldiğini sağlık çalışanları kestiremiyor. Bazen canlarından oluyorlar, Çapa Tıp Fakültesi örneğinde olduğu gibi bazen de sakat kalabiliyorlar. Yaşanan acı ve travmalar da cabası. Sağlık çalışanlarını şiddet belasından kurtarmak lazım. Yasalar şiddeti tam manasıyla ortadan kaldırmaz. Şiddete başvuran kişiler toplumdan da dışlanarak cezalandırılmalı. Başta kamu olmak üzere herkese bu hususta büyük sorumluluk ve görevler düşmektedir.”
(Haber Merkezi)