Sonbaharın ilk günleri ne hoş geldin derken beraberinde o loş, ılık, yağmurlu havalara da beraberin kavuştuk… Kimimizin sevindiği kimimizin de kış geliyor telaşına düştüğü ayları yaşamaya başladık işte.
Hayatımızın süregelen sürecine aylarda yeni telaşlar takıyor aslında bizlere yaprak dökerken bir yanımız, aylara inat güller açanlarımız, yağmurla gülenlerimiz hepsi beraberinde kabullenmeyi getiriyor aslında. En başından beri yaşadığımız ama her defasında bir önce ki yahut sonraki zamanı özlediğimiz, özlemimizi dillendirdiğimiz vakitler. Kimi zaman şairlerin şiirlerine konu olan zamanlardayız. Hayatımızın en güzel zamanlarındayız. Yaşımız gereği, acımız gereği, hayat gayemiz gereği iyi kötü demeden en güzel zamanlardayız. Zamanların kısaldı, anıların canlandığı ömrün bir bahara daha yettiği zamanlardayız..
Renklerin solduğu, yaprakların döküldüğü, hayata yeni renklerin katıldığı eylülün o müthiş güzelliklerini yaşamaya başladığımız bu anlarda yaşamın bir hızla devam ettiğini, yaş aldığımızı, baharların geçtiğini göstermekten geri durmadan ilerliyor eylül ayı..
Hayat değil mi bize zaten bir şeyleri göstermeye çalışan, ensemizden elini eksik etmeyen, ohhhh tam bir nefes aldık derken varlığını hatırlatan..
Akşamlar değil mi bize neşeyle matemi anımsatan, eylül akşamları değil mi bize soğuklar gelmeden balkon sefaları yaptıran, sıcak çayları ılık rüzgarlı akşamlarda yudumlatan, sohbetlerle kahkahalarla ısıtan.
Hayatın peşinden süre gelen o serin sabah saatlerinde koşturmacalarla ısınan bedenlerimiz, durup bir nefes aldığımız da özlediğimiz o esintiler..
Eylüller, sevdaların, serinliklerin, özlemlerin ayı değil mi aslında.. Ondan mıdır ki bir çok şaire konu olmaktan geri durmadan yaprakları elimize dökmüş.. Eylüller işte her kaygının şahidi..
Serinliklerle beraber sessizlikleriyle de ciğerlerimizi dolduran. Deli deli esen rüzgar, kara bulutlar gökyüzünde, gök griye çalar yeryüzü sarıya.. Boğazda çekmek gerek bir nefes serin, sert ve bir parça üşümeyle beraber bizi uyandırmaya çalışan eylül değil mi bu eylül..Ömrümüzün baharlarının şahidi değil miydi..
Hayatımızın süregelen sürecine aylarda yeni telaşlar takıyor aslında bizlere yaprak dökerken bir yanımız, aylara inat güller açanlarımız, yağmurla gülenlerimiz hepsi beraberinde kabullenmeyi getiriyor aslında. En başından beri yaşadığımız ama her defasında bir önce ki yahut sonraki zamanı özlediğimiz, özlemimizi dillendirdiğimiz vakitler. Kimi zaman şairlerin şiirlerine konu olan zamanlardayız. Hayatımızın en güzel zamanlarındayız. Yaşımız gereği, acımız gereği, hayat gayemiz gereği iyi kötü demeden en güzel zamanlardayız. Zamanların kısaldı, anıların canlandığı ömrün bir bahara daha yettiği zamanlardayız..
Renklerin solduğu, yaprakların döküldüğü, hayata yeni renklerin katıldığı eylülün o müthiş güzelliklerini yaşamaya başladığımız bu anlarda yaşamın bir hızla devam ettiğini, yaş aldığımızı, baharların geçtiğini göstermekten geri durmadan ilerliyor eylül ayı..
Hayat değil mi bize zaten bir şeyleri göstermeye çalışan, ensemizden elini eksik etmeyen, ohhhh tam bir nefes aldık derken varlığını hatırlatan..
Akşamlar değil mi bize neşeyle matemi anımsatan, eylül akşamları değil mi bize soğuklar gelmeden balkon sefaları yaptıran, sıcak çayları ılık rüzgarlı akşamlarda yudumlatan, sohbetlerle kahkahalarla ısıtan.
Hayatın peşinden süre gelen o serin sabah saatlerinde koşturmacalarla ısınan bedenlerimiz, durup bir nefes aldığımız da özlediğimiz o esintiler..
Eylüller, sevdaların, serinliklerin, özlemlerin ayı değil mi aslında.. Ondan mıdır ki bir çok şaire konu olmaktan geri durmadan yaprakları elimize dökmüş.. Eylüller işte her kaygının şahidi..
Serinliklerle beraber sessizlikleriyle de ciğerlerimizi dolduran. Deli deli esen rüzgar, kara bulutlar gökyüzünde, gök griye çalar yeryüzü sarıya.. Boğazda çekmek gerek bir nefes serin, sert ve bir parça üşümeyle beraber bizi uyandırmaya çalışan eylül değil mi bu eylül..Ömrümüzün baharlarının şahidi değil miydi..