Panelin Moderatörü Ecz. Adil Nural “Dünyanı en güzel sahillerinden biri olan Samandağ Sahillerinin korunması gerekirken rüzgar enerji santralleriyle doldurulmaya çalışıldı. 2010 yılında Yaşam, sit turizm alanlarımıza sokulmak istediler. İşte o zaman Samandağ Kalkındırma Derneği “Yaşam alanlarına sahip çık” platformu kurarak Tekebaşı halkının direnmesine destek oldu. Tekebaşı direnişi başarılı bir direnişti. O mücadele sonunda çok iyi bir sonuçla çıktı. Biz diyoruz ki Doğa, Turizm- Tarım ve Yaşam Alanlarımızdan uzak durun.”dedi.Samandağ Evvel Temmuz Festivali Kapsamında "Rüzgar Enerji Santralleri ile doğa - turizm - tarım ve yaşam alanlarımız" konulu panel Samandağ Belediyesi hizmet binası toplantı salonunda gerçekleşti. iki saat süren panel yoğun ilgi gördü. Panele konuşmacı olarak Av. Mehmet Horuș, Prof.Dr. Müberra Koşar katıldı. Panelin moderatörlüğünü ise Samandağ Belediye Meclis Üyesi ve SKD yöneticisi Ecz. Adil Nural gerçekleştirdi.
Samandağ Belediye başkanvekili Berna Kaplan, Samandağ CHP ilçe Başkanı İbrahim Aydoğan, Samandağ Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Yıldız, Alevi Din Önderleri; Zülfikar Çiftçi, Süleyman Okur, Ender Dağ, Şeyh Aziz Kuh , sivil toplum örgütü temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
NURAL:”İNSAN YAŞAMINA ZARAR VEREBİLECEK NİTELİKTE OLAN ENERJİ PROJELERİNE KARŞIYIZ”
Meclis Üyesi Ecz. Adil Nural : “Konumuz enerji santralleri yaşam alanlarımız enerji kaynakları elbette temiz, yenilenebilir olmalı insan yaşamına zarar verecek nitelikte olmamalı. Bu anlamda rüzgâr enerji santralleri ve güneş enerji santralleri diğer enerji üretim odaklarında çok daha önde tercih edilebilmesi gerektiğini biz her seferinde ifade ettik. 2010 yılında bize gelen bilgiye göre 1993 yılında turizm bölgesi ilan edilen Samandağ kıyı bandının içine iki sıra şeklinde rüzgar enerji santrallerinin kurulacağını gördük bununla da kalmadılar turizm bölgesi ilan edilen ilçemizin turizm alanlarına yaşam alanlarımıza kadar sokulmuştur rüzgar enerji santralleri o zaman durumun ciddiyetini biraz daha anladık. 2010 yılında Samandağ Kalkındırma Derneği’nin öncülüğünde Yaşam Alanlarına Sahip Çık platformu kurduk ilk etapta rüzgâr enerji santrallerinin kurulacağı mahallelerde toplantılar yapıldı bu bilgilendirme toplantılarından sonra anayasanın 63. Maddesi kültürel dokunun korunmasını ister, Teke başı direnişi bu 63. Maddeyi hatırlatır nitelikteydi. . 63. Maddeyi hatırlatır nitelikteydi ve çok iyi bir sonuçla aslında bu enerji santrallerinin böylesi alanlara konumlandırılmasıyla ilgili girişimi birazcık ötelemiş oldu. Geri dönüşümü olmayacak bir yola girmeden yaşam alanlarımızdan turizm alanlarımızda böylesi doğal zenginliklerimizin olduğu yerlerde rüzgâr enerjisi santrallerinin kurulmasının yaratacağı sancıları konuşuyor olacağız.”dedi.
AV. MEHMET HORUŞ: “ENERJİ PROJELERİYLE TOPRAKLARIMIZ ENDÜSTRİYEL İSTİLAYA AÇILIYOR”
Akkuyu, Cerratepe davalarının Avukatı Mehmet Horuş, konuşmasında enerji ihtiyacının sonsuz bir ihtiyaç olmadığını belirterek, Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı olmadığını ve enerji hususunda ülkede arz fazlası olduğunu, sektör temsilcileri ve kamu kurumlarının arz fazlasını kabul ettiğini, son ağacı kesene kadar, her ırmağın başına Hes kurmanın, her rüzgâr esen yere, durmadan santral kurmanın doğru olmadığını söyleyerek, kötü evler yapıldığını ve enerji ihtiyacının bu sayede arttırdığını, Enerji krizinin dünyanın sonunu getirecek bir düzeye geldiğini dile getirdi.
Akkuyu, Reslerin alternatif enerji olduğunu ve temiz enerji diye bir şeyin doğru olmadığını, her enerji üretiminin mutlaka doğada bir etki yaptığını ifade etti.
İzmir Karaburun ilçesinin yüzde 70’nin rüzgâr tarlası olduğunu belirten Akkuyu; “Bir yaşam alanının bir eko sistemin bu şekilde yok ediliyor. Enerji projeleriyle bu alanların endüstriyel istilaya açılıyor. St.Simon manastırının görüntüsünü bozacak bir pervanenin dikilmesinin doğru değil. St. Simon’un görüntüsünü bozan rüzgar enerji santralinin yıkılması gerekiyor.”dedi.Prof.Dr.Müberra Koşar, Hatay’ın bitki çeşitliliği yönünde yönünden çok zengin topraklara sahip olduğunu belirterek ,rüzgar enerji santrallerinin bu çeşitliliğe zarar verdiğini ifade etti.
(Haber Merkezi)
Samandağ Belediye başkanvekili Berna Kaplan, Samandağ CHP ilçe Başkanı İbrahim Aydoğan, Samandağ Belediye Başkan Yardımcısı Mehmet Yıldız, Alevi Din Önderleri; Zülfikar Çiftçi, Süleyman Okur, Ender Dağ, Şeyh Aziz Kuh , sivil toplum örgütü temsilcileri ve vatandaşlar katıldı.
NURAL:”İNSAN YAŞAMINA ZARAR VEREBİLECEK NİTELİKTE OLAN ENERJİ PROJELERİNE KARŞIYIZ”
Meclis Üyesi Ecz. Adil Nural : “Konumuz enerji santralleri yaşam alanlarımız enerji kaynakları elbette temiz, yenilenebilir olmalı insan yaşamına zarar verecek nitelikte olmamalı. Bu anlamda rüzgâr enerji santralleri ve güneş enerji santralleri diğer enerji üretim odaklarında çok daha önde tercih edilebilmesi gerektiğini biz her seferinde ifade ettik. 2010 yılında bize gelen bilgiye göre 1993 yılında turizm bölgesi ilan edilen Samandağ kıyı bandının içine iki sıra şeklinde rüzgar enerji santrallerinin kurulacağını gördük bununla da kalmadılar turizm bölgesi ilan edilen ilçemizin turizm alanlarına yaşam alanlarımıza kadar sokulmuştur rüzgar enerji santralleri o zaman durumun ciddiyetini biraz daha anladık. 2010 yılında Samandağ Kalkındırma Derneği’nin öncülüğünde Yaşam Alanlarına Sahip Çık platformu kurduk ilk etapta rüzgâr enerji santrallerinin kurulacağı mahallelerde toplantılar yapıldı bu bilgilendirme toplantılarından sonra anayasanın 63. Maddesi kültürel dokunun korunmasını ister, Teke başı direnişi bu 63. Maddeyi hatırlatır nitelikteydi. . 63. Maddeyi hatırlatır nitelikteydi ve çok iyi bir sonuçla aslında bu enerji santrallerinin böylesi alanlara konumlandırılmasıyla ilgili girişimi birazcık ötelemiş oldu. Geri dönüşümü olmayacak bir yola girmeden yaşam alanlarımızdan turizm alanlarımızda böylesi doğal zenginliklerimizin olduğu yerlerde rüzgâr enerjisi santrallerinin kurulmasının yaratacağı sancıları konuşuyor olacağız.”dedi.
AV. MEHMET HORUŞ: “ENERJİ PROJELERİYLE TOPRAKLARIMIZ ENDÜSTRİYEL İSTİLAYA AÇILIYOR”
Akkuyu, Cerratepe davalarının Avukatı Mehmet Horuş, konuşmasında enerji ihtiyacının sonsuz bir ihtiyaç olmadığını belirterek, Türkiye’nin enerjiye ihtiyacı olmadığını ve enerji hususunda ülkede arz fazlası olduğunu, sektör temsilcileri ve kamu kurumlarının arz fazlasını kabul ettiğini, son ağacı kesene kadar, her ırmağın başına Hes kurmanın, her rüzgâr esen yere, durmadan santral kurmanın doğru olmadığını söyleyerek, kötü evler yapıldığını ve enerji ihtiyacının bu sayede arttırdığını, Enerji krizinin dünyanın sonunu getirecek bir düzeye geldiğini dile getirdi.
Akkuyu, Reslerin alternatif enerji olduğunu ve temiz enerji diye bir şeyin doğru olmadığını, her enerji üretiminin mutlaka doğada bir etki yaptığını ifade etti.
İzmir Karaburun ilçesinin yüzde 70’nin rüzgâr tarlası olduğunu belirten Akkuyu; “Bir yaşam alanının bir eko sistemin bu şekilde yok ediliyor. Enerji projeleriyle bu alanların endüstriyel istilaya açılıyor. St.Simon manastırının görüntüsünü bozacak bir pervanenin dikilmesinin doğru değil. St. Simon’un görüntüsünü bozan rüzgar enerji santralinin yıkılması gerekiyor.”dedi.Prof.Dr.Müberra Koşar, Hatay’ın bitki çeşitliliği yönünde yönünden çok zengin topraklara sahip olduğunu belirterek ,rüzgar enerji santrallerinin bu çeşitliliğe zarar verdiğini ifade etti.
(Haber Merkezi)