İstanbul Bilgi Üniversitesi tarafından TÜBİTAK desteğiyle yürütülen "Krizler Çağında Çocuk Olmak: Türkiye'de Salgın Sonrasında Çocukların İyi Olma Halini Yeniden Düşünmek" başlıklı araştırma projesinde çocukların %53’ünün en büyük korkusunun deprem olduğu ortaya çıktı.
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, üniversitenin BİLGİ Çocuk Çalışmaları Birimi (ÇOÇA) tarafından TÜBİTAK desteğiyle yürütülen araştırma projesi, Türkiye'de çocukların iyi olma halini bütüncül bir perspektifte ele aldı. Projenin sonuçlarına ilişkin düzenlenen toplantıda, İstanbul Bilgi Üniversitesi Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Pınar Uyan Semerci, Prof. Dr. Emre Erdoğan ve çocuk hakları araştırmacısı Gözde Durmuş, bulgularını ve önerilerini katılımcılarla paylaştı. Araştırma, salgın sonrasında çocukların "iyi olma halini" maddi durum, sağlık, eğitim, risk ve güvenlik, barınma ve çevre, katılım, ilişkiler ve dijital dünya gibi birçok farklı boyutta değerlendirdi. Türkiye genelinde 29 ilde 1500 haneyle yapılan anket çalışmasının yanı sıra Şanlıurfa ve İstanbul'da gerçekleştirilen derinlemesine görüşmeler ve odak grup çalışmalarıyla, bulgular desteklendi. Projede, Çocuk Danışma Kurulu hayata geçirilerek çocukların görüşleri de sürece dahil edildi. Görüşülen çocukların yüzde 47'si, kendini mutlu hissettiğini belirtti. Bu oran, en düşük sosyoekonomik statüye sahip ailelerin çocuklarında yüzde 33; yüksek sosyoekonomik statülü ailelerin çocuklarında ise yüzde 64 oldu.
ÇOCUKLARIN DÖRTTE ÜÇÜ KAYGI DUYUYOR
Araştırmanın öne çıkan bulguları arasında, çocuklar arasında kaygı düzeyinin yüksekliği yer aldı. Görüşülen çocukların dörtte üçü, ekonominin durumundan veya aile bireylerinden birinin başına kötü bir şey gelmesinden kaygı duyuyor. Gelecekle ilgili planlarının gerçekleşmemesi ve Kovid-19 benzeri bir salgından kaygı duyan çocukların oranı da yüzde 63 oldu. Sınavlar (yüzde 63) ve derslerde (yüzde 60) başarısız olmak, çocuklarda kaygıya yol açan diğer önemli etkenler arasında yer aldı. Çocukların yüzde 11'i, çalıştığını belirtti. Çalışma oranı, erkek çocuklarda yüzde 13, kız çocuklarda ise yüzde 7 olarak belirlendi. Düşük sosyoekonomik statüde bu oran yüzde 18'e çıkarken, yüksek sosyoekonomik statüde ise yüzde 3'e düştü. Çocukların yarısından fazlası (yüzde 53) dükkanlarda, yüzde 20'si ise fabrikalarda çalışıyor. Haftada 8-11 saat arası çalışan çocukların, haftalık ortalama gelirleri 2 bin liranın altında kaldı. Çalışma nedenleri arasında harçlık çıkarma (yüzde 54), aileye destek sağlama (yüzde 47) ve meslek öğrenme (yüzde 39) öne çıktı. Araştırmaya katılan 112 çocuk, eğitimine ara vermek zorunda kaldığını aktardı. Bu durumun başlıca nedenleri arasında ders başarısızlığı (yüzde 54), okula gitmek istememe (yüzde 51) ve çalışma zorunluluğu (yüzde 28) yer aldı. Eğitime geri dönmek isteyen çocukların oranı ise yüzde 13'te kaldı. Düşük sosyoekonomik statüye sahip çocukların yüzde 26'sı, yüksek sosyoekonomik statüdekilerin ise yüzde 8'i evde ders çalışamadığını belirtti. Evde çalışma ortamı olmayan çocuklar için okul, olmak istedikleri yer haline geliyor. Ancak düşük sosyoekonomik statüdeki çocukların yüzde 23'ü, kalabalık sınıflar gibi nedenlerle okulda da ders öğrenemediğini ifade etti. Çocukların ev içerisindeki iş yükleri de toplumsal cinsiyete ve sosyoekonomik statülere bağlı olarak değişiyor. Kız çocuklarının yüzde 89'u kendi yataklarını topladığını, yüzde 79'u sofra kurup kaldırdığını, yüzde 63'ü kahvaltı hazırladığını, yüzde 50'si ev temizliği yaptığını ve bulaşık yıkadığını, yüzde 26'sı ise yemek yaptığını kaydetti. Bu oranlar, erkek çocuklarında çok daha düşük çıktı.
DOĞAL AFETLERİ EN ÖNEMLİ TEHDİTLER ARASINDA GÖRÜYORLAR
Araştırma çalışması, çocukların yüzde 53'ünün deprem, orman yangını gibi doğal afetleri en önemli tehdit arasında gördüğünü ortaya çıkardı. İşsizlik (yüzde 49), yoksulluk (yüzde 45) ve salgın hastalık (yüzde 33), çocukların tehdit olarak algıladığı öne çıkan diğer durumlar oldu. Çocukların arkadaşlarıyla ilişki kurarken en fazla tercih ettikleri yöntem yüz yüze görüşmek (yüzde 84) olurken, bunu WhatsApp benzeri uygulamalar (yüzde 47) ve telefonda konuşmak (yüzde 45) takip etti. Görüşülen çocukların internet okuryazarlığının yüksek olduğu görüldü. Katılımcıların yüzde 80'i kullandığı araçlardaki gizlilik ayarlarını yapabildiğini, yüzde 78'i hangi görüntü ve bilgilerini internette paylaşacağını bildiğini, yüzde 77'si istemediği mesajları engellediğini, yüzde 74'ü de bilgileri doğrulayabildiğini bildirdi.
Haber Merkezi
ABDULVAHİT GÜRASLAN