Sn. Cumhurbaşkanım, öncelikle selam ederim.
Milli Görüşün bir neferi olarak Rahmetli hocamızın büyük emeklerle bir araya getirmeye çalışmış olduğu D-8 toplantısının ülkemizde yapılması son derece önemlidir. Böyle hassas bir dönemde yapılan toplantının bir fırsata çevrilmesi en büyük temennimizdir.
Bilindiği üzere Türkiye’nin öncülüğünde merhum Necmettin Erbakan Hocamız tarafından 1997 yılında kurulan ve Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya’dan oluşan “Gelişmekte Olan 8 Ülke/D-8 ülkeleri” Türkiye’de bir zirve toplantısı yaptı. Bu buluşmayla birlikte Türkiye yeni dönem başkanlığını üstlenecek. İslam ümmetinin bir çıkış aradığı bu dönemde toplantıyı çok önemsiyoruz. Ama bu çıkışın adresinin ne Avrupa Birliği ne ABD olmadığı artık bizim için malumun ilanıdır. Bu çıkış ancak kendi içimizden bir duruş, bir varoluş ile gerçekleşebilir. O da D-8’dir.
İçinde bulunduğumuz sürecin yakın tarihimizin en sancılı dönemlerinden biri olduğu malumunuz. Nelerle karşı karşıya kaldığımızın farkındasınız/farkındayız. Dâhili ve hârici düşmanlar, etrafımızı kuşatmış vaziyette. Çevremizde Müslümanların yaşadığı bölgeler adeta yangın yerine dönmüş durumda. Bu yangının acil olarak söndürülmesi gerekiyor. Bu çerçevede dış politika açısından önemli bir hususa değinmek istiyorum.
Erbakan hocamız, kendi döneminde asla bir araya gelemez denilen devletleri aynı masa etrafında, aynı çatıda toplayarak kurduğu D-8 toplantısı; Türkiye ve İslam ümmeti için yanı başımızda yaşananlara baktığımızda tarihi bir fırsat haline gelmiş bulunuyor. Rahmetli Erbakan Hoca, ne zaman serbest dolaşım ve İslam dinarından bahsetti İngilizler “ne oluyor?” diye gazetelerde manşetler attı. Bu bile bu oluşumun önemini anlamamız açısından önemli bir gösterge.
Kuzey Irak ve İdlib operasyonları, Irak, Suriye, Libya, Doğu Türkistan, Arakan, Yemen ve Bangladeş’te yaşanan savaşlar ortada iken ve üstüne üstlük ABD’nin ülkemize karşı takındığı tavır ve tutumlar, aldığı kararlar ile ne kadar güvenilir/güvenilmez bir ülke olduğunu bize gösterdiği bir dönemde D-8, ev sahibi olarak düzenlediğimiz zirve toplantısı önemli bir fırsat haline geldi.
Bu oluşuma gönlünüzle sarılmanızı ve gereken desteği vermenizi bekliyoruz. Çünkü bu oluşum ülkemiz ve Müslüman coğrafyası için büyük bir öneme haiz. Unutulmamalıdır ki 28 Şubat süreci sadece Türkiye’ye yapılmış bir darbe değil. Milli Görüşün evrensel değerlerine, hedeflerine, İslam coğrafyaların ayağa kalkınmasına engel olmak için yapılmış bir darbedir. Ama biz bu darbeyi sadece başörtüsü ve bir imam hatip meselesi olarak değerlendirdik. 15 -20 yıl başörtüsü tartışıldı. Nasıl bağlanacağı canlı yayınlarda bol tekrarlarla izlettirildi. Ancak İslam ümmetine verilen zarar hiç konuşulmadı.
**
Bilindiği üzere toplantıda bazı kararlar alındı. Ülkemizin Müslüman ülkelerin ortak temsilcisi olma yolunda atacağı en önemli adımın, D-8’deki görevini sembolik olmaktan öte daha ileriye götürerek gerçekleştirebileceğine inanıyoruz.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın vaziyeti maalesef ortada iken bu oluşuma verilecek desteğin Türkiye’yi dünya konjonktüründe çok farklı bir noktaya getireceğini düşünüyoruz.
“Ey AB! Ey ABD !” demekten öte somut adımlar atarak duruşumuzu göstermek zorundayız. Acilen işbirliği toplantıları aktif hale getirilmeli, projeler gerçekleştirilmelidir. Askeri, ekonomik ve kültürel alanlarda oluşturulacak konsensüs ile İslam dünyasının problemleri acilen çözümü için gayret edilmelidir.
D-8 Dönem Başkanlığı sürecinde etkin olabilmek için üst düzey bürokratları ve uzmanları tahsis edip buraya da bütçe ayırarak, bu gücü kullanırsak birçok soruna çözüm bulmuş oluruz.
Ne AB, ne BM, ne de ABD’den bir hayır gelmediğini ve hiçbir zaman gelmeyeceğini görüyorsunuz. Savaşların, sömürülerin, işgallerin hatta darbelerin arkasında hep bir şekilde bunların ortaya çıktığını da hepimiz biliyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanım;
Hiç korkmayın, Batılılar güçten anlar. Sizi 1,5 milyar İslam âleminin bir temsilcisi olarak gördükleri zaman yaklaşımları kesinlikle farklı olacaktır.
Kaldı ki Batılı dış güçler tehdit olarak sizi tek başınıza hedef göremeyecekler. Hem dış güçlere karşı birlik olup elinizde güçlü bir koz olacak, hem de dünyadaki Müslümanlara karşı da sempati sağlanmış olacak ve itibarımız ciddi bir şekilde artmış olacak.
D-8’in bugüne kadarki başarısı küçümsenmemeli. Bazı şeylerin zamanla gerçekleşeceği unutulmamalıdır. İnsan hayatı için 20 yıl uzun bir süre olabilir ancak toplumların hayatında çok kısa bir zaman dilimidir.
Örneğin AB, Yüzyıl Savaşları’nda birbirini kıyasıya ortadan kaldırmaya çalışan ülkelerin birleşmesi ile ortaya çıkmış bir oluşumdur. AB dediğimiz yapı 1954 yılında Demir Çelik Birliği olarak kurulduktan neredeyse 40 yıl sonra bu noktaya gelebildi. Biz bu kadar büyük trajediler yaşamamışken nasıl bir araya gelmeyelim?
Bugün D-8’in varlığını sürdürüyor olması bile başarıdır. Üye ülkeler; dünyanın yeraltı ve yerüstü zenginliklerine, coğrafi-stratejik öneme sahip ciddi bir demografik çeşitliliğe sahiptirler.
Aramızda bulunan mezhebi, lisanî ve ırki farklılıkları zenginlik olarak görüp doğru bir hedefe yöneltmeliyiz.
Derdimizin ve amacımızın ne olduğuna karar verme vaktimiz geldi de geçiyor.
Milli Görüşün bir neferi olarak Rahmetli hocamızın büyük emeklerle bir araya getirmeye çalışmış olduğu D-8 toplantısının ülkemizde yapılması son derece önemlidir. Böyle hassas bir dönemde yapılan toplantının bir fırsata çevrilmesi en büyük temennimizdir.
Bilindiği üzere Türkiye’nin öncülüğünde merhum Necmettin Erbakan Hocamız tarafından 1997 yılında kurulan ve Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya’dan oluşan “Gelişmekte Olan 8 Ülke/D-8 ülkeleri” Türkiye’de bir zirve toplantısı yaptı. Bu buluşmayla birlikte Türkiye yeni dönem başkanlığını üstlenecek. İslam ümmetinin bir çıkış aradığı bu dönemde toplantıyı çok önemsiyoruz. Ama bu çıkışın adresinin ne Avrupa Birliği ne ABD olmadığı artık bizim için malumun ilanıdır. Bu çıkış ancak kendi içimizden bir duruş, bir varoluş ile gerçekleşebilir. O da D-8’dir.
İçinde bulunduğumuz sürecin yakın tarihimizin en sancılı dönemlerinden biri olduğu malumunuz. Nelerle karşı karşıya kaldığımızın farkındasınız/farkındayız. Dâhili ve hârici düşmanlar, etrafımızı kuşatmış vaziyette. Çevremizde Müslümanların yaşadığı bölgeler adeta yangın yerine dönmüş durumda. Bu yangının acil olarak söndürülmesi gerekiyor. Bu çerçevede dış politika açısından önemli bir hususa değinmek istiyorum.
Erbakan hocamız, kendi döneminde asla bir araya gelemez denilen devletleri aynı masa etrafında, aynı çatıda toplayarak kurduğu D-8 toplantısı; Türkiye ve İslam ümmeti için yanı başımızda yaşananlara baktığımızda tarihi bir fırsat haline gelmiş bulunuyor. Rahmetli Erbakan Hoca, ne zaman serbest dolaşım ve İslam dinarından bahsetti İngilizler “ne oluyor?” diye gazetelerde manşetler attı. Bu bile bu oluşumun önemini anlamamız açısından önemli bir gösterge.
Kuzey Irak ve İdlib operasyonları, Irak, Suriye, Libya, Doğu Türkistan, Arakan, Yemen ve Bangladeş’te yaşanan savaşlar ortada iken ve üstüne üstlük ABD’nin ülkemize karşı takındığı tavır ve tutumlar, aldığı kararlar ile ne kadar güvenilir/güvenilmez bir ülke olduğunu bize gösterdiği bir dönemde D-8, ev sahibi olarak düzenlediğimiz zirve toplantısı önemli bir fırsat haline geldi.
Bu oluşuma gönlünüzle sarılmanızı ve gereken desteği vermenizi bekliyoruz. Çünkü bu oluşum ülkemiz ve Müslüman coğrafyası için büyük bir öneme haiz. Unutulmamalıdır ki 28 Şubat süreci sadece Türkiye’ye yapılmış bir darbe değil. Milli Görüşün evrensel değerlerine, hedeflerine, İslam coğrafyaların ayağa kalkınmasına engel olmak için yapılmış bir darbedir. Ama biz bu darbeyi sadece başörtüsü ve bir imam hatip meselesi olarak değerlendirdik. 15 -20 yıl başörtüsü tartışıldı. Nasıl bağlanacağı canlı yayınlarda bol tekrarlarla izlettirildi. Ancak İslam ümmetine verilen zarar hiç konuşulmadı.
**
Bilindiği üzere toplantıda bazı kararlar alındı. Ülkemizin Müslüman ülkelerin ortak temsilcisi olma yolunda atacağı en önemli adımın, D-8’deki görevini sembolik olmaktan öte daha ileriye götürerek gerçekleştirebileceğine inanıyoruz.
İslam İşbirliği Teşkilatı’nın vaziyeti maalesef ortada iken bu oluşuma verilecek desteğin Türkiye’yi dünya konjonktüründe çok farklı bir noktaya getireceğini düşünüyoruz.
“Ey AB! Ey ABD !” demekten öte somut adımlar atarak duruşumuzu göstermek zorundayız. Acilen işbirliği toplantıları aktif hale getirilmeli, projeler gerçekleştirilmelidir. Askeri, ekonomik ve kültürel alanlarda oluşturulacak konsensüs ile İslam dünyasının problemleri acilen çözümü için gayret edilmelidir.
D-8 Dönem Başkanlığı sürecinde etkin olabilmek için üst düzey bürokratları ve uzmanları tahsis edip buraya da bütçe ayırarak, bu gücü kullanırsak birçok soruna çözüm bulmuş oluruz.
Ne AB, ne BM, ne de ABD’den bir hayır gelmediğini ve hiçbir zaman gelmeyeceğini görüyorsunuz. Savaşların, sömürülerin, işgallerin hatta darbelerin arkasında hep bir şekilde bunların ortaya çıktığını da hepimiz biliyoruz.
Sayın Cumhurbaşkanım;
Hiç korkmayın, Batılılar güçten anlar. Sizi 1,5 milyar İslam âleminin bir temsilcisi olarak gördükleri zaman yaklaşımları kesinlikle farklı olacaktır.
Kaldı ki Batılı dış güçler tehdit olarak sizi tek başınıza hedef göremeyecekler. Hem dış güçlere karşı birlik olup elinizde güçlü bir koz olacak, hem de dünyadaki Müslümanlara karşı da sempati sağlanmış olacak ve itibarımız ciddi bir şekilde artmış olacak.
D-8’in bugüne kadarki başarısı küçümsenmemeli. Bazı şeylerin zamanla gerçekleşeceği unutulmamalıdır. İnsan hayatı için 20 yıl uzun bir süre olabilir ancak toplumların hayatında çok kısa bir zaman dilimidir.
Örneğin AB, Yüzyıl Savaşları’nda birbirini kıyasıya ortadan kaldırmaya çalışan ülkelerin birleşmesi ile ortaya çıkmış bir oluşumdur. AB dediğimiz yapı 1954 yılında Demir Çelik Birliği olarak kurulduktan neredeyse 40 yıl sonra bu noktaya gelebildi. Biz bu kadar büyük trajediler yaşamamışken nasıl bir araya gelmeyelim?
Bugün D-8’in varlığını sürdürüyor olması bile başarıdır. Üye ülkeler; dünyanın yeraltı ve yerüstü zenginliklerine, coğrafi-stratejik öneme sahip ciddi bir demografik çeşitliliğe sahiptirler.
Aramızda bulunan mezhebi, lisanî ve ırki farklılıkları zenginlik olarak görüp doğru bir hedefe yöneltmeliyiz.
Derdimizin ve amacımızın ne olduğuna karar verme vaktimiz geldi de geçiyor.