Azgın ve şımarık İsrail'in Mescidi Aksa ve çevresinde Filistinlilere zulmünü artırarak devam ettirmesine karşılık, Saadet Partisi öncülüğünde Sivil Toplum Örgütleri desteğiyle Yenikapı Meydanı’nda düzenlenen Büyük Kudüs Mitingi’nin yankıları sürüyor.
Mescidi Aksa inananların ortak paydasıdır. İmanî hassasiyet sahibi herkesin “Filistin Davası” vardır. Bir Müslümanın ne kadar sağlam ve şuurlu olduğu Filistin davasına yaklaşımıyla anlaşılır. Alnı secdeye giden hiçbir Müslüman Filistin davasına duyarsız kalamaz.
“Kudüs mitingi” içinde bulunduğumuz çalkantılı süreçte önemli bir dönüm noktası olmuştur. Çoktandır İslami duyarlılığı olan kesimler, ciddi bir “dünyevileşme, sekülerlik, vehn” hastalığına tutulmuştu. Yıllardır ihale, tayin, tahsis, terfi, kadro ve makam gibi kavramların peşinde koşan insanlar nicedir kendine gelememişti. İktidar gücünün sağladığı rant dağıtımı ve nimet paylaşımı her şeyi unutturmuştu. Bu duyarsızlık neticesinde başta Suriye olmak üzere çevremizde ve diğer komşu ülkelerde yaşanan olaylar hiçbir şekilde duyulmaz, görülmez olmuştu. Bu mitingle silkinme, hastalığı üzerinden atma, yeniden şahlanma ve kendine gelme fırsatı doğmuştur.
***
Mitingin yapılış şekli, verilen mesajlar ve İsrail basınının tepkilerine bakılırsa bazı kesimlerce mitingin Saadet çatısı altında düzenlenmesine yapılan eleştirilerin haksız ve önyargılı olduğu ortaya çıkmış olduğu kanaatindeyiz. Bunu kanaate varmamızı sağlayan diğer şey de Saadet çatısı dışında yapılan önceki mitinglerin organizasyonunda ve ruhunda bir eksiklik olduğu ve birkaç yüz kişilik basın açıklamasından öte geçmediği gerçeğidir. Mitingle milletimizde var olan dini duyarlılık ile Saadet’in derin feraseti, fedakârlığı ve organizasyon gücü birleşti. Mescid-i Aksa’ya karşı yapılanlara kayıtsız kalınmadığı ve bölgede akan kanın baş sorumlusunun terör devleti Siyonist İsrail olduğu gür bir sesle haykırılarak milletimizin sesi güçlü bir şekilde bütün dünyaya duyurulmuş oldu.
Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun “Kudüs davası bir partinin, bir ülkenin değil, tüm İslam âleminin ortak davasıdır. Bu nedenle mitinge herhangi bir siyasi parti bayrağı olmadan katılacağız” demesi diğer görüşlerdeki insanlar açısından bir rahatlık sağladı. Bu tavır, Genel Başkanın bugüne kadar yürüttüğü süreçte birleştirici, kucaklayıcı ve bağnazlıktan uzak yaklaşımının bir devamıydı. Mitingin bizce önemli mesajlarından birisi de Karamollaoğlu’nun toparlayıcılığının geniş kesimlerce hüsnü kabul görmesidir.
Temenni ediyoruz ki Kudüs mitinginde verilen mesajlar yerine ulaşır ve gerekenler yapılır. Mitingin ilk duyurusu yapıldığı andan itibaren aslında mesaj yerine ulaştı, taşlar yerinden oynamaya başladı. İsrail Türkiye’deki büyükelçilik ve temsilciliklerini kapatma kararı aldı.
İkinci olarak; devletin zirvesindekiler, “İsrail’e hukuka uyma” çağrısında bulundu.
Üçüncü olarak; İsrail, bazı uygulamaları gevşetti veya kaldırdı.
Dördüncü olarak da Saadet öncülüğünde yapılan Büyük Kudüs Mitinginin çok görkemli olacağı anlaşılınca sanki bunu “sabote etmeye” yönelik olarak birtakım çevreler (!) tarafından miting öncesine başka programlar tertip edildi.
Yenikapı mitingi birleştirici mesaj olması açısından ayrı önem taşıyor. 15 Temmuz’da Yenikapı Türkiye’nin birliğini sembolize ederken 30 Temmuz mitingiyle de İslam âleminin birliği temsil edildi.
Mitingdeki STK’ların psikolojik katkısı göz ardı edilemez. Uzun yıllardır bir şey yapamamış olmanın acısını yüreklerinde taşıdılar, içlerindeki bu derin boşluğu hissettiler. Şimdi bu sorumluluklarını gereğini yerine getirerek ayrım gözetmeden pek çok STK Yenikapı mitingine destek verdi. Ancak şu da unutmamalı kamuoyunda ön planda görülen bazı STK temsilcileri, amblemini koydukları mitinge gelmeye yürekleri yetmedi. Kadraja girmemek için böyle bir tavır sergilediler nedense?? Bunu da tarih not etti.
Öncesinde İslami duyarlılıkla bağdaştıramayacağımız şekilde mitingin düzenlemesini engellemeye ve katılımın azalmasını sağlamaya çalışanlar, büyük etki oluşturan ve Filistinli kardeşlerimize ses ve nefes olan mitinge rağmen, kısmen de olsa ne yazık ki hala eleştirilerini devam ettiriyorlar; sonuçta “Agop anladı ama bizim Yakup anlamadı.” noktasındayız.
Mescidi Aksa inananların ortak paydasıdır. İmanî hassasiyet sahibi herkesin “Filistin Davası” vardır. Bir Müslümanın ne kadar sağlam ve şuurlu olduğu Filistin davasına yaklaşımıyla anlaşılır. Alnı secdeye giden hiçbir Müslüman Filistin davasına duyarsız kalamaz.
“Kudüs mitingi” içinde bulunduğumuz çalkantılı süreçte önemli bir dönüm noktası olmuştur. Çoktandır İslami duyarlılığı olan kesimler, ciddi bir “dünyevileşme, sekülerlik, vehn” hastalığına tutulmuştu. Yıllardır ihale, tayin, tahsis, terfi, kadro ve makam gibi kavramların peşinde koşan insanlar nicedir kendine gelememişti. İktidar gücünün sağladığı rant dağıtımı ve nimet paylaşımı her şeyi unutturmuştu. Bu duyarsızlık neticesinde başta Suriye olmak üzere çevremizde ve diğer komşu ülkelerde yaşanan olaylar hiçbir şekilde duyulmaz, görülmez olmuştu. Bu mitingle silkinme, hastalığı üzerinden atma, yeniden şahlanma ve kendine gelme fırsatı doğmuştur.
***
Mitingin yapılış şekli, verilen mesajlar ve İsrail basınının tepkilerine bakılırsa bazı kesimlerce mitingin Saadet çatısı altında düzenlenmesine yapılan eleştirilerin haksız ve önyargılı olduğu ortaya çıkmış olduğu kanaatindeyiz. Bunu kanaate varmamızı sağlayan diğer şey de Saadet çatısı dışında yapılan önceki mitinglerin organizasyonunda ve ruhunda bir eksiklik olduğu ve birkaç yüz kişilik basın açıklamasından öte geçmediği gerçeğidir. Mitingle milletimizde var olan dini duyarlılık ile Saadet’in derin feraseti, fedakârlığı ve organizasyon gücü birleşti. Mescid-i Aksa’ya karşı yapılanlara kayıtsız kalınmadığı ve bölgede akan kanın baş sorumlusunun terör devleti Siyonist İsrail olduğu gür bir sesle haykırılarak milletimizin sesi güçlü bir şekilde bütün dünyaya duyurulmuş oldu.
Genel Başkan Temel Karamollaoğlu’nun “Kudüs davası bir partinin, bir ülkenin değil, tüm İslam âleminin ortak davasıdır. Bu nedenle mitinge herhangi bir siyasi parti bayrağı olmadan katılacağız” demesi diğer görüşlerdeki insanlar açısından bir rahatlık sağladı. Bu tavır, Genel Başkanın bugüne kadar yürüttüğü süreçte birleştirici, kucaklayıcı ve bağnazlıktan uzak yaklaşımının bir devamıydı. Mitingin bizce önemli mesajlarından birisi de Karamollaoğlu’nun toparlayıcılığının geniş kesimlerce hüsnü kabul görmesidir.
Temenni ediyoruz ki Kudüs mitinginde verilen mesajlar yerine ulaşır ve gerekenler yapılır. Mitingin ilk duyurusu yapıldığı andan itibaren aslında mesaj yerine ulaştı, taşlar yerinden oynamaya başladı. İsrail Türkiye’deki büyükelçilik ve temsilciliklerini kapatma kararı aldı.
İkinci olarak; devletin zirvesindekiler, “İsrail’e hukuka uyma” çağrısında bulundu.
Üçüncü olarak; İsrail, bazı uygulamaları gevşetti veya kaldırdı.
Dördüncü olarak da Saadet öncülüğünde yapılan Büyük Kudüs Mitinginin çok görkemli olacağı anlaşılınca sanki bunu “sabote etmeye” yönelik olarak birtakım çevreler (!) tarafından miting öncesine başka programlar tertip edildi.
Yenikapı mitingi birleştirici mesaj olması açısından ayrı önem taşıyor. 15 Temmuz’da Yenikapı Türkiye’nin birliğini sembolize ederken 30 Temmuz mitingiyle de İslam âleminin birliği temsil edildi.
Mitingdeki STK’ların psikolojik katkısı göz ardı edilemez. Uzun yıllardır bir şey yapamamış olmanın acısını yüreklerinde taşıdılar, içlerindeki bu derin boşluğu hissettiler. Şimdi bu sorumluluklarını gereğini yerine getirerek ayrım gözetmeden pek çok STK Yenikapı mitingine destek verdi. Ancak şu da unutmamalı kamuoyunda ön planda görülen bazı STK temsilcileri, amblemini koydukları mitinge gelmeye yürekleri yetmedi. Kadraja girmemek için böyle bir tavır sergilediler nedense?? Bunu da tarih not etti.
Öncesinde İslami duyarlılıkla bağdaştıramayacağımız şekilde mitingin düzenlemesini engellemeye ve katılımın azalmasını sağlamaya çalışanlar, büyük etki oluşturan ve Filistinli kardeşlerimize ses ve nefes olan mitinge rağmen, kısmen de olsa ne yazık ki hala eleştirilerini devam ettiriyorlar; sonuçta “Agop anladı ama bizim Yakup anlamadı.” noktasındayız.