İnternet âleminde sürekli boykot ürünler listesi yayınlanıyor. Her krizden sonra, “boykot edilmesi gereken mallar” listeleri barkodlarıyla beraber sosyal medyadan piyasaya sürülüyor. Diğer yapılacaklar yapılmadan, işin kolayı seçiliyor; ABD, Hollanda, Almanya, İtalya, İsrail’e boykot. İşin trajikomik tarafı bu ülkelerle hali hazırda var olan ticaret hacminin ne kadar olduğu düşünülmeden. Bu boykot listelerini yayınlayarak cihat yapmanın zevkini yaşıyoruz.
Unutulmamalıdır ki “boykot listesi yayınlayarak” değil “boykot yaparak” başarılı olabiliriz. Esas boykot; yabancı sermaye ve küresel ekonomiye karşı üretken olmakla gerçekleşir. Hem bilgi üretmeli hem de bildiklerimizi teknolojiye çevirmeyi öğrenmeliyiz.
Yapılan eylemler çok yerinde ve önemli olmakla birlikte, yetki sahiplerinin “ilgili devletle yaptıkları anlaşmaları” ve ticareti perdelemekten öte başka bir anlam ifade etmiyor.
Ayrıca son günlerde sıkça sosyal medya gruplarında yayılan bir paylaşım var: “Peygamberimiz Hayber kalelerinde Yahudileri kuşatma altına almıştı. Aşırı susuzluğa dayanamayıp mağlup oldular. Bugün de Hayber kalesi örneğinde olduğu gibi İsrail mallarını boykot ederek onların istihkaklarını keselim ki perişan olsunlar Filistinlilere olan zulümlerinden vazgeçsinler.” Bunu yazanlar kendilerine göre bir mizansen kurmuş pazarlıyorlar.
***
Bir Müslüman zaten ırkçı emperyalist malı kullanmaz. Müslüman alıp sattığı ile Siyonizm’e destek vermez. Bugün yapılanlara karşı gösterilen bu yüzeysel tavır “Bundan sonra şu Yahudi markayı, falanca ürünü kullanmayarak İsrail’e karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik, öyleyse rahatça televizyonun karşısına oturalım, baştakiler bildiğini okusun» mantığıdır.
İşin ilginç tarafı bu boykot yaygarası, her İsrail zulmünden sonra sabun köpüğü misali alevleniyor… Sonra unutuluyor… Her şeyi “bıraktık”, sadece çikolata, macun, deterjan, ayakkabı üzerinden Yahudi ile savaşı tercih ettik. Ne kolay değil mi?
İlk planda bu boykotlar önemlidir, ama yeterli değildir. Bu listelerin kimler tarafından hazırlandığı da ayrı bir muamma. Oraya hiç girmeyelim.
Global ekonominin ortaya çıkardığı uluslararası ortaklıklar maalesef piyasadaki malların tam olarak kime ait olduğunu anlamamızı zorlaştırıyor.
Bu nedenle yerli üretime verilecek destek, İsrail mallarını boykot etmek kadar değerli olacaktır kanaatindeyiz... Ki uzun vadede elzem olan da şüphesiz budur.
***
Gelelim son günlerin revaçtaki konusuna. Coca-Cola’yı bünyesinde barındıran grubun açılışını Sn. Erdoğan yapınca savunmaya geçen fanatik kitlenin bu kadarına da pes dedirten söylemlerine bakınca “Şu Cola denen meret içecek ne mübarek içecekmiş de haberimiz yokmuş!” diyesi geliyor insanın.
Unutulmamalıdır ki “boykot listesi yayınlayarak” değil “boykot yaparak” başarılı olabiliriz. Esas boykot; yabancı sermaye ve küresel ekonomiye karşı üretken olmakla gerçekleşir. Hem bilgi üretmeli hem de bildiklerimizi teknolojiye çevirmeyi öğrenmeliyiz.
Yapılan eylemler çok yerinde ve önemli olmakla birlikte, yetki sahiplerinin “ilgili devletle yaptıkları anlaşmaları” ve ticareti perdelemekten öte başka bir anlam ifade etmiyor.
Ayrıca son günlerde sıkça sosyal medya gruplarında yayılan bir paylaşım var: “Peygamberimiz Hayber kalelerinde Yahudileri kuşatma altına almıştı. Aşırı susuzluğa dayanamayıp mağlup oldular. Bugün de Hayber kalesi örneğinde olduğu gibi İsrail mallarını boykot ederek onların istihkaklarını keselim ki perişan olsunlar Filistinlilere olan zulümlerinden vazgeçsinler.” Bunu yazanlar kendilerine göre bir mizansen kurmuş pazarlıyorlar.
***
Bir Müslüman zaten ırkçı emperyalist malı kullanmaz. Müslüman alıp sattığı ile Siyonizm’e destek vermez. Bugün yapılanlara karşı gösterilen bu yüzeysel tavır “Bundan sonra şu Yahudi markayı, falanca ürünü kullanmayarak İsrail’e karşı sorumluluğumuzu yerine getirdik, öyleyse rahatça televizyonun karşısına oturalım, baştakiler bildiğini okusun» mantığıdır.
İşin ilginç tarafı bu boykot yaygarası, her İsrail zulmünden sonra sabun köpüğü misali alevleniyor… Sonra unutuluyor… Her şeyi “bıraktık”, sadece çikolata, macun, deterjan, ayakkabı üzerinden Yahudi ile savaşı tercih ettik. Ne kolay değil mi?
İlk planda bu boykotlar önemlidir, ama yeterli değildir. Bu listelerin kimler tarafından hazırlandığı da ayrı bir muamma. Oraya hiç girmeyelim.
Global ekonominin ortaya çıkardığı uluslararası ortaklıklar maalesef piyasadaki malların tam olarak kime ait olduğunu anlamamızı zorlaştırıyor.
Bu nedenle yerli üretime verilecek destek, İsrail mallarını boykot etmek kadar değerli olacaktır kanaatindeyiz... Ki uzun vadede elzem olan da şüphesiz budur.
***
Gelelim son günlerin revaçtaki konusuna. Coca-Cola’yı bünyesinde barındıran grubun açılışını Sn. Erdoğan yapınca savunmaya geçen fanatik kitlenin bu kadarına da pes dedirten söylemlerine bakınca “Şu Cola denen meret içecek ne mübarek içecekmiş de haberimiz yokmuş!” diyesi geliyor insanın.