Gündem o kadar hızlı değişiyor ki takip edebilmek mümkün değil. Nerede hareket orada bereket derler ama ülkemizde bereketin hayırdan yana olduğunu görmek zor. Özellikle adalet, ekonomi ve eğitim gibi konularda tartışmalar hiç bitmiyor.
Bugün sorulması gereken asıl soru şu; ülke bu kadar yılda, nasıl da bu hale geldi?
12 Eylül İhtilali günlerinde hatırladığımız ve her fırsatta kınadığımız uygulamalar bugün sıradanlaştı. Nasıl da enflasyonda olduğu gibi güvenlikte de bu kadar geriye gittik.
Son yıllarda AB süreciyle birlikte gülümseyen, toplumla hemhal olan, normalleşen halka sevimli hale gelen emniyet güçleri şimdi birden bire katılaştı, despot yönetimin temsilcisi gibi oldu.
Şehirlerin girişinde abluka, ekip otoları, girişlerden-çıkışlara kadar defalarca tekrar eden “araç dur, kimlik sorgula, arama yap, hepiniz aşağı inin, kemer çıkar, ellerini kaldır, tekrar geç” hitapları. Neredeyse şehrin girişine bir X-Ray cihazı yerleştirip tek tek herkesi arayacaklar.
İnsan düşünmeden edemiyor, acaba biz sınırı geçtik de farkına mı varmadık? Arabada küçük çocukların bitmek bilmeyen sorularıyla ve ardı arkası kesilmeyen bu uygulamalarla korku psikolojisi ile yolunuza devam ediyorsunuz.
Şehrin girişlerinde kurulan bu kontrol noktaları, iş çıkışlarında özellikle otoban ve E-5 karayolu gibi yollarda süratle şehre girmekte olan araçların kaza yapmalarına da neden oluyor ve trafik bir anda içinden çıkılmaz hale geliyor.
15 Temmuz Hain Darbe Girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal Uygulaması resmen sona erdi. Ancak hala tüm şehirler güvenlik kuşatmasında. İllerin, ilçelerin giriş-çıkışları güvenlik güçlerine ait araçlarla ve elleri ağır silahlı güvenlik güçleriyle dolu.
Zaten şehrin tüm giriş-çıkışlarına, meydanlarına ve her yere yerleştirilen MOBESE kamera sistemiyle kontrol –fazlasıyla- yapılıyor.
Pek çok ülkede, bir ülkeden başkasına geçişte olmayan kontroller, ne yazık ki ülkemizde herhangi bir ilçeden başka bir ilçeye geçişte yaşanıyor. Hiç abartısız, bazı illerimizde 15 kilometre mesafe yol giderken üç ayrı çevirmeden geçiyorsunuz.
Avrupa ülkelerinden söz etmiyorum. Orada zaten bir ülkenin başlangıcıyla-bitişini ancak yola çizilmiş boyadan anlarsınız. Tabela bile yok. Ama mesela Malezya’dan Singapur’a geçerken otomobilinizden sadece gişeye para öder gibi pasaportlarınızı uzatıyor ve çıkıyorsunuz.
***
Güvenlik uygulamaları sadece bunlarla sınırla değil. Herhangi bir kurumda işiniz varsa; “Bir terör örgütüne üye misin? Git temiz belgesi al gel.” Başvuru bitiyor tekrar aynı şekilde başka bir kurumda işiniz var. Acaba o arada üye oldun mu? Tekrar aynı süreci takip et. Derken işler hep böyle vatandaşı canından bezdiriyor.
Bir de beraat kararı aldığı halde birçok kurumda hala fişlemesi devam eden işine dönemeyen niceleri.
Demek ki ülkenin genel asayişinde bir problem var. Peki, bu güvensizlik paranoyasının müsebbipleri kimler? Yoksa bu uygulamalar bir korkutma aracı olarak mı kullanılıyor?
Geldiğimiz nokta acı ve üzücü. Bir garip ülkeyiz vesselam.
Bugün sorulması gereken asıl soru şu; ülke bu kadar yılda, nasıl da bu hale geldi?
12 Eylül İhtilali günlerinde hatırladığımız ve her fırsatta kınadığımız uygulamalar bugün sıradanlaştı. Nasıl da enflasyonda olduğu gibi güvenlikte de bu kadar geriye gittik.
Son yıllarda AB süreciyle birlikte gülümseyen, toplumla hemhal olan, normalleşen halka sevimli hale gelen emniyet güçleri şimdi birden bire katılaştı, despot yönetimin temsilcisi gibi oldu.
Şehirlerin girişinde abluka, ekip otoları, girişlerden-çıkışlara kadar defalarca tekrar eden “araç dur, kimlik sorgula, arama yap, hepiniz aşağı inin, kemer çıkar, ellerini kaldır, tekrar geç” hitapları. Neredeyse şehrin girişine bir X-Ray cihazı yerleştirip tek tek herkesi arayacaklar.
İnsan düşünmeden edemiyor, acaba biz sınırı geçtik de farkına mı varmadık? Arabada küçük çocukların bitmek bilmeyen sorularıyla ve ardı arkası kesilmeyen bu uygulamalarla korku psikolojisi ile yolunuza devam ediyorsunuz.
Şehrin girişlerinde kurulan bu kontrol noktaları, iş çıkışlarında özellikle otoban ve E-5 karayolu gibi yollarda süratle şehre girmekte olan araçların kaza yapmalarına da neden oluyor ve trafik bir anda içinden çıkılmaz hale geliyor.
15 Temmuz Hain Darbe Girişimi sonrası ilan edilen Olağanüstü Hal Uygulaması resmen sona erdi. Ancak hala tüm şehirler güvenlik kuşatmasında. İllerin, ilçelerin giriş-çıkışları güvenlik güçlerine ait araçlarla ve elleri ağır silahlı güvenlik güçleriyle dolu.
Zaten şehrin tüm giriş-çıkışlarına, meydanlarına ve her yere yerleştirilen MOBESE kamera sistemiyle kontrol –fazlasıyla- yapılıyor.
Pek çok ülkede, bir ülkeden başkasına geçişte olmayan kontroller, ne yazık ki ülkemizde herhangi bir ilçeden başka bir ilçeye geçişte yaşanıyor. Hiç abartısız, bazı illerimizde 15 kilometre mesafe yol giderken üç ayrı çevirmeden geçiyorsunuz.
Avrupa ülkelerinden söz etmiyorum. Orada zaten bir ülkenin başlangıcıyla-bitişini ancak yola çizilmiş boyadan anlarsınız. Tabela bile yok. Ama mesela Malezya’dan Singapur’a geçerken otomobilinizden sadece gişeye para öder gibi pasaportlarınızı uzatıyor ve çıkıyorsunuz.
***
Güvenlik uygulamaları sadece bunlarla sınırla değil. Herhangi bir kurumda işiniz varsa; “Bir terör örgütüne üye misin? Git temiz belgesi al gel.” Başvuru bitiyor tekrar aynı şekilde başka bir kurumda işiniz var. Acaba o arada üye oldun mu? Tekrar aynı süreci takip et. Derken işler hep böyle vatandaşı canından bezdiriyor.
Bir de beraat kararı aldığı halde birçok kurumda hala fişlemesi devam eden işine dönemeyen niceleri.
Demek ki ülkenin genel asayişinde bir problem var. Peki, bu güvensizlik paranoyasının müsebbipleri kimler? Yoksa bu uygulamalar bir korkutma aracı olarak mı kullanılıyor?
Geldiğimiz nokta acı ve üzücü. Bir garip ülkeyiz vesselam.