Günlerdir nasıl sona ereceği merakla beklenen Kemal Kılıçdaroğlu öncülüğündeki yürüyüş finale erdi .
Polemiklere meydan vermeme adına baştan söyleyelim; “Hiçbir zaman CHP’yi savunmadığımız ve savunamayacağımız ne kadar açık bir gerçekse; hak ve adalet taleplerine duyarsız kalmadığımız ve kalamayacağımız da o kadar açıktır.”
Tarihin hiçbir döneminde ne “FETÖ” denen adamlarla ne de CHP’yle göbek bağımız olmamıştır. Dünyaya farklı pencerelerden bakmışızdır.
***
Yürüyüşle ilgili şunu bilmemiz gerekir: Tarihte şahit olduğumuz gibi, birçok önemli olay bir adımla hatta bir kıvılcımla başlar. Bu açıdan “yürüyüş eylemi” hafife alınmamalıdır. Çünkü yıkımla sonuçlanan büyük olaylar, planlı ve organize işlerle değil; doğal saiklerle, spontane gelişir.
Kaldı ki dış kılıfında “adalet” talebiyle başlayan yürüyüşe ülkede “makul ses” duyma arayışındaki çoğunluğun desteği göz ardı edilmemelidir.
Yürüyüşe sadece CHP’li, PKK’lı, HDP’li, FETÖ’cü değil de eski Ak Partililer; sadece gençler değil; yaşlılar da; sadece erkekler değil; kadınlar da; sadece “laik” kesim temsilcileri değil; “şeriatçı” diye bildiğimiz mütedeyyin ve muhafazakârlar; sadece başı açık bayanlar değil; başörtülüler de; sadece aktivist olması beklenen meslek sahibi bayanlar değil; acılı anneler, katılıyorsa birçok İslamcı “adalet” talebini gönülden desteklese de “FETÖ” denen baş belası zehirle hep dindarlar yaftalandığı için yani “FETÖ” damgası yemekten korkarak katılamıyorsa dikkate almak gerek.
Basına yansıyandan anlaşıldığı kadarıyla yürüyüş, eylemcilerin kendi “sosyal ve siyasal” zemininden çok, mutedil kitleden destek almıştır. Meydanlarda bağırıp çağıranlara, “Adalet bizim için önemli, siz saptırsanız da biz adaletten sapmayacağız” deneceği yerde; “Fetö liderinden talimatla yola çıktılar! Üç gün sonra ayakları şişer bırakırlar” diye alaya alınması doğru olmamıştır.
“Adaletin bir gün herkese lazım olacağı”nı yıllarca haykıran insanları görmezden gelen CHP’nin bu durumu, her kesimden insana ders olmalıdır.
Ve tabi dini, ahlaki ve İslami değerleri ve adaleti savunmak; sadece, “kahrolsun şeriat” diye bağıran CHP’ye düştüyse vay halimize..
Yürüyüşte Kılıçdaroğlu’nun yanında yürüdüğü için sosyal medya hesaplarında “başörtülü” bayana ağza alınmayacak hakaret ve küfürler ediliyor. Nasıl oldu da başörtülüler “bilmem ne!” oldu? Neye, nerede şahit oldular? Kızılabilir, benimsenmeyebilir ama kullanılan üslup ve ifadeler gerçekten çok çirkin.
***
Yürüyüşle ilgili bizim cenah açısından üzücü taraf şu: İnsanların tekfiriyle ilgili 14 asır boyunca İslam âleminin karşılaşmadığı acelecilikte ve kolaylıkla yürüyüşe katılanlara “Bunlar Müslüman değil ki!” deniliyor.
Nasıl oldu da bu toplum “başörtüsü ikna odaları”ndan “tecavüz meraklısı” başörtülülere evrildi? Mağdur edilenden, mağdur etmeye! Fake hesap olmasını umduğumuz ama hüsrana uğradığımız –bağışlayın- başörtülü “tecavüz meraklısı” hangi ortamın ürünü?
Biz geçmişte bu ülkede başörtüsü için yürümüş, kilometrelerce el ele zincir oluşturmuş bir ümmet değil miydik?
Her kesim demokratik taleplerini dile getiren eylemlerde bulunabilir. Bu olgunluğa ulaşmak zorundayız. Kaldı ki adaletli olmak ilahi bir emirdir. İnsani bir gerekliliktir. Üslup ve yöntem açısından yürüyüşe katılmasak da adalet talebiyle yapılan bu yürüyüşü ortaya çıkaran sebeplerin, insan ve hak merkezli bir anlayışla izale edilmesi gerektiğine inanıyoruz.
Polemiklere meydan vermeme adına baştan söyleyelim; “Hiçbir zaman CHP’yi savunmadığımız ve savunamayacağımız ne kadar açık bir gerçekse; hak ve adalet taleplerine duyarsız kalmadığımız ve kalamayacağımız da o kadar açıktır.”
Tarihin hiçbir döneminde ne “FETÖ” denen adamlarla ne de CHP’yle göbek bağımız olmamıştır. Dünyaya farklı pencerelerden bakmışızdır.
***
Yürüyüşle ilgili şunu bilmemiz gerekir: Tarihte şahit olduğumuz gibi, birçok önemli olay bir adımla hatta bir kıvılcımla başlar. Bu açıdan “yürüyüş eylemi” hafife alınmamalıdır. Çünkü yıkımla sonuçlanan büyük olaylar, planlı ve organize işlerle değil; doğal saiklerle, spontane gelişir.
Kaldı ki dış kılıfında “adalet” talebiyle başlayan yürüyüşe ülkede “makul ses” duyma arayışındaki çoğunluğun desteği göz ardı edilmemelidir.
Yürüyüşe sadece CHP’li, PKK’lı, HDP’li, FETÖ’cü değil de eski Ak Partililer; sadece gençler değil; yaşlılar da; sadece erkekler değil; kadınlar da; sadece “laik” kesim temsilcileri değil; “şeriatçı” diye bildiğimiz mütedeyyin ve muhafazakârlar; sadece başı açık bayanlar değil; başörtülüler de; sadece aktivist olması beklenen meslek sahibi bayanlar değil; acılı anneler, katılıyorsa birçok İslamcı “adalet” talebini gönülden desteklese de “FETÖ” denen baş belası zehirle hep dindarlar yaftalandığı için yani “FETÖ” damgası yemekten korkarak katılamıyorsa dikkate almak gerek.
Basına yansıyandan anlaşıldığı kadarıyla yürüyüş, eylemcilerin kendi “sosyal ve siyasal” zemininden çok, mutedil kitleden destek almıştır. Meydanlarda bağırıp çağıranlara, “Adalet bizim için önemli, siz saptırsanız da biz adaletten sapmayacağız” deneceği yerde; “Fetö liderinden talimatla yola çıktılar! Üç gün sonra ayakları şişer bırakırlar” diye alaya alınması doğru olmamıştır.
“Adaletin bir gün herkese lazım olacağı”nı yıllarca haykıran insanları görmezden gelen CHP’nin bu durumu, her kesimden insana ders olmalıdır.
Ve tabi dini, ahlaki ve İslami değerleri ve adaleti savunmak; sadece, “kahrolsun şeriat” diye bağıran CHP’ye düştüyse vay halimize..
Yürüyüşte Kılıçdaroğlu’nun yanında yürüdüğü için sosyal medya hesaplarında “başörtülü” bayana ağza alınmayacak hakaret ve küfürler ediliyor. Nasıl oldu da başörtülüler “bilmem ne!” oldu? Neye, nerede şahit oldular? Kızılabilir, benimsenmeyebilir ama kullanılan üslup ve ifadeler gerçekten çok çirkin.
***
Yürüyüşle ilgili bizim cenah açısından üzücü taraf şu: İnsanların tekfiriyle ilgili 14 asır boyunca İslam âleminin karşılaşmadığı acelecilikte ve kolaylıkla yürüyüşe katılanlara “Bunlar Müslüman değil ki!” deniliyor.
Nasıl oldu da bu toplum “başörtüsü ikna odaları”ndan “tecavüz meraklısı” başörtülülere evrildi? Mağdur edilenden, mağdur etmeye! Fake hesap olmasını umduğumuz ama hüsrana uğradığımız –bağışlayın- başörtülü “tecavüz meraklısı” hangi ortamın ürünü?
Biz geçmişte bu ülkede başörtüsü için yürümüş, kilometrelerce el ele zincir oluşturmuş bir ümmet değil miydik?
Her kesim demokratik taleplerini dile getiren eylemlerde bulunabilir. Bu olgunluğa ulaşmak zorundayız. Kaldı ki adaletli olmak ilahi bir emirdir. İnsani bir gerekliliktir. Üslup ve yöntem açısından yürüyüşe katılmasak da adalet talebiyle yapılan bu yürüyüşü ortaya çıkaran sebeplerin, insan ve hak merkezli bir anlayışla izale edilmesi gerektiğine inanıyoruz.