Antakya’nın kuruluşu ile ilgili bilinen iki efsanesi bulunuyor. Birisi Kartal’ın kurban etinden bir parça koparıp Habib Naccar dağı eteğin bırakması, bir diğerde “Alanda pişman- atanda pişman” efsaneleridir.
Antakya krallarından, ANTİYOKUS hekimleri çağırarak kızının derdine bir çare bulmalarını ister. Baştabip, biz öyle bir şehir yeri bulacağız ki, bir taraftan esen rüzgârı sahul, bir taraftan esen esen rüzgârı zehir olsun.
Bu gün Antakya’da iki rüzgar hâkimdir. Batıdan esen tatlı bir yel insanı yumuşatır. (Hava garbi) Doğudan esen rüzgar ise, kışın dondurucu yazın kavurucu derecede olur. Böyle bir yer tespit etmek için kral kızını bir sandığa kilitleyip;
“Alanda pişman satanda pişman” diye diye kapalı sandığı satılığa çıkarıp diyer diyar dolaştırmışlar. Bir gün mağara adamları tellalın sesini duyarlar. İçlerinden genç bir mağara adamı sandığı satın almış. Sandığı mağaraya götürüp kapağını açtığında sandık içinde mışıl mışıl uyuyan bir peri bulmuş. Onu uyandırmaya kıyamamış, uyanmasını beklemiş. Sabahleyin onun kolları arasında gözlerini açan peri, “Oh ne tatlı uyudum” diye gencin boynuna sarılmış.
Bu sandık evvelce birçok kere satılmış kızın uyumadığını gören kral, sandığı alanı ertesi gün gelir öldürtür ve sandık yeniden satılığa çıkarılırmış. Onun için alanda pişman satanda pişman diye mezat ederlermiş. Kral kızının uyuduğunu ve sağlığına kavuştuğunu görünce, bu sefer davulların çalınmasını ve Antakya’nın buraya kurulmasını emretmiş.
Rivayet ederler ki, Antakya şehrinin harcı, yoğrulurken içine biraz uyku tozu, birkaç damla zevki sefa, bir kadeh göz yaşı ve bir şişede hıyanet şerbeti dökülmüş.
Antakya krallarından, ANTİYOKUS hekimleri çağırarak kızının derdine bir çare bulmalarını ister. Baştabip, biz öyle bir şehir yeri bulacağız ki, bir taraftan esen rüzgârı sahul, bir taraftan esen esen rüzgârı zehir olsun.
Bu gün Antakya’da iki rüzgar hâkimdir. Batıdan esen tatlı bir yel insanı yumuşatır. (Hava garbi) Doğudan esen rüzgar ise, kışın dondurucu yazın kavurucu derecede olur. Böyle bir yer tespit etmek için kral kızını bir sandığa kilitleyip;
“Alanda pişman satanda pişman” diye diye kapalı sandığı satılığa çıkarıp diyer diyar dolaştırmışlar. Bir gün mağara adamları tellalın sesini duyarlar. İçlerinden genç bir mağara adamı sandığı satın almış. Sandığı mağaraya götürüp kapağını açtığında sandık içinde mışıl mışıl uyuyan bir peri bulmuş. Onu uyandırmaya kıyamamış, uyanmasını beklemiş. Sabahleyin onun kolları arasında gözlerini açan peri, “Oh ne tatlı uyudum” diye gencin boynuna sarılmış.
Bu sandık evvelce birçok kere satılmış kızın uyumadığını gören kral, sandığı alanı ertesi gün gelir öldürtür ve sandık yeniden satılığa çıkarılırmış. Onun için alanda pişman satanda pişman diye mezat ederlermiş. Kral kızının uyuduğunu ve sağlığına kavuştuğunu görünce, bu sefer davulların çalınmasını ve Antakya’nın buraya kurulmasını emretmiş.
Rivayet ederler ki, Antakya şehrinin harcı, yoğrulurken içine biraz uyku tozu, birkaç damla zevki sefa, bir kadeh göz yaşı ve bir şişede hıyanet şerbeti dökülmüş.