Antakya şehrinin dış tehlikelere karşı güvenliğini sağlamak amacıyla, Antakya surları, Seleukos 1. tarafından Antakya şehri ile birlikte M.Ö 300 yıllarında inşa edilmiştir. Antakya’yı çevreleyen surlar, İstanbul surlarından sonra ülkemizdeki surların en uzunundur. Duvarları büyük taş bloklardan örünmüş oldukça sağlam bir yapıdır. Surlar oval şeklinde olup, Asi nehrinin kenarından başlayarak Silpius dağlarını içine alıp Küçükdalyan mıntıkasında tekrar Asi nehrine ulaşmaktadır. Bu mesafe 12 kilometredir.
Surun dört tarafında 360 kule ve surların muhtelif yerlerinde giriş kapıları vardır. Bu kapıların en önemlisi; Aziz Pavlus, kapısıdır. Diğer giriş kapıları; Doğ (Köpek) kapısı, Asi kapısı, Dük kapısı, Köprü kapısı, Aziz George kapısı, Babül-l-Hadit (Demirkapı). Kale ve surlar Sırasıyla; Seleukos’lar Romalılar, Bizanslılar, Haçlılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından kullanılmıştır.
Antakya’da çeşitli tarihlerde meydana gelen büyük depremlerden sur duvarları ve kale tahrip olmuştur. Deprem sonrası kalan sur duvarların büyük bir kısmı da, Baybars tarafından H.657 yılında Antakya’yı Haçlılardan kurtarmak için yıkmak zorunda kalınmıştır. Sayısız savaşlarda ve depremlerde büyük tahribata uğrayan surlar ve kale, ikinci defa, Roma İmparatorlarından Justinianus tarafından yenilenmiştir. Surlar içinde bulunan Antakya Kalesi dünyanın en büyük kalelerinden birisidir.
28 Temmuz 1832 yılında Osmanlı ordusu ile Mısır ordusunun Belen’de (Topboğazı) yaptığı savaş sonrası, Osmanlı ordusunu yenen İbrahim Paşa, Antakya’ya gelip yerleşmiştir. Surların son kalıntı taşlarını kullanarak, bir askeri kışla, kendisi içinde bu günkü hükümet konağının bulunduğu yere de bir saray yaptırmıştır. Yıkılan saray taşlarının bir kısmı hükümet konağının inşasında bir kısmı da hükümet konağının çevre duvarlarının yapımında kullanılmıştır. Günümüzde bu tarihi eserlerin kalıntılarını Habib Naccar dağı üzerinde görmek mümkün.
Surun dört tarafında 360 kule ve surların muhtelif yerlerinde giriş kapıları vardır. Bu kapıların en önemlisi; Aziz Pavlus, kapısıdır. Diğer giriş kapıları; Doğ (Köpek) kapısı, Asi kapısı, Dük kapısı, Köprü kapısı, Aziz George kapısı, Babül-l-Hadit (Demirkapı). Kale ve surlar Sırasıyla; Seleukos’lar Romalılar, Bizanslılar, Haçlılar, Selçuklular ve Osmanlılar tarafından kullanılmıştır.
Antakya’da çeşitli tarihlerde meydana gelen büyük depremlerden sur duvarları ve kale tahrip olmuştur. Deprem sonrası kalan sur duvarların büyük bir kısmı da, Baybars tarafından H.657 yılında Antakya’yı Haçlılardan kurtarmak için yıkmak zorunda kalınmıştır. Sayısız savaşlarda ve depremlerde büyük tahribata uğrayan surlar ve kale, ikinci defa, Roma İmparatorlarından Justinianus tarafından yenilenmiştir. Surlar içinde bulunan Antakya Kalesi dünyanın en büyük kalelerinden birisidir.
28 Temmuz 1832 yılında Osmanlı ordusu ile Mısır ordusunun Belen’de (Topboğazı) yaptığı savaş sonrası, Osmanlı ordusunu yenen İbrahim Paşa, Antakya’ya gelip yerleşmiştir. Surların son kalıntı taşlarını kullanarak, bir askeri kışla, kendisi içinde bu günkü hükümet konağının bulunduğu yere de bir saray yaptırmıştır. Yıkılan saray taşlarının bir kısmı hükümet konağının inşasında bir kısmı da hükümet konağının çevre duvarlarının yapımında kullanılmıştır. Günümüzde bu tarihi eserlerin kalıntılarını Habib Naccar dağı üzerinde görmek mümkün.