Cami ve Mescitler, İslam dininin ibadet mekânlarıdırlar. Genellikle minaresiz küçük camilere veya bazı kurum ve kuruluşlarda ibadet için ayrılmış ufak mekânlara da mescit deniliyor.
Yüce Mevla’ya topluca ibadet etmek üzere yapılan bu mabetler, birer “Beytullah” yani Allah’ın evidir. Aynı zamanda İslâm toplumlarının simgeleridir. Bir beldenin İslâm beldesi olduğunun en güzel kanıtı, göklere yükselen minareleriyle camilerimizdir. Cami kelimesi, dört büyük meleğin (Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil) isimlerinin baş harflerinden oluştuğu da kaynaklarda mevcuttur. Bu kutsal Mekânlar, gökyüzünü süsleyen yıldızlar gibi dünyamızı ve gönlümüzü aydınlatıp ferahlatır.
Camiler, sadece inananların topluca ibadet yaptığı yerler değil, aynı zamanda toplumsal birlik ve bütünleşmemizi sağlayan, kalplerimizi birleştiren, sanat ve estetik alanında ulaştığımız seviyeyi sergileyen mimari şaheserlerdir. Cami hakkında Kuran'da şöyle buyurulur: Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi elbette Mekke'de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâbe’dir. İslam'da caminin tarihi Muhammed'in İslam dinini insanlara ulaştırmaya başladığı zamanlarda başlar.
Dünyadaki ilk mescit, Hz. Muhammet’in 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret ederken, Medine'ye yakın bir köy konumunda olan Kuba'da bir müddet misafir olarak bulunmuştur. Peygamber Efendimiz burada etrafındaki Müslümanlarla birlikte çalışarak inşaat yapıldığı yapı ilk mescidi olarak bilinir. Bu mescidin özelliği, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in serbest bıraktığı bir deve tarafından belirlendiği bir mescit olması ve özgürlüğü temsil etmesidir.
Bugün gördüğümüz tarzda yapılan camiler ise ilk defa Emeviler tarafından yapılmıştır. Dünyadaki ilk minare ise Muaviye zamanında Mısır valisi olan Müslime tarafından Amr Camii’ne yapılmıştır.
Camiler, İslam kültür ve medeniyetinin oluşup gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Hz. Peygamber, İslam’ı kurumsallaştırmaya camiden başlamış, hicretten hemen sonra inşa ettiği Mescidi-i Nebevi’yi, bireysel ve sosyal pek çok ihtiyacın karşılandığı bir merkez haline getirmiştir.
Antakya’da hem Anadolu tarafının kubbeli camiler, bunlara örnek; Şeyh Ali Camii, Yeni Camii, Habib Neccar Camii, Civelek Camii, hem de erken döneme ait şehre özgü bir özellik taşıyan camiler vardır. Bunlar taş duvarlar üzerine kiremit örtülü, ahşap çatılı camilerdir. Bunlara örnek; Meydan, Nakib, Mahremiye Camileri. Bu yapı tarzının deprem tehlikesi altındaki bir bölge için en uygun yöntem olduğu içindir. Antakya ilçe müftülüğü bünyesinde 190 civarında cami mevcuttur. Bu camilerden 41 adedi Osmanlı döneminde yapılmış camilerdir. Habib Neccar Camii, Anadolu’da yapılan ilk camidir. Cami mimari tarzları, çoğunlukla minareli, tonoz örtülü, Kubbeli ve Ahşap örtülüdürler.
Yüce Mevla’ya topluca ibadet etmek üzere yapılan bu mabetler, birer “Beytullah” yani Allah’ın evidir. Aynı zamanda İslâm toplumlarının simgeleridir. Bir beldenin İslâm beldesi olduğunun en güzel kanıtı, göklere yükselen minareleriyle camilerimizdir. Cami kelimesi, dört büyük meleğin (Cebrail, Azrail, Mikail, İsrafil) isimlerinin baş harflerinden oluştuğu da kaynaklarda mevcuttur. Bu kutsal Mekânlar, gökyüzünü süsleyen yıldızlar gibi dünyamızı ve gönlümüzü aydınlatıp ferahlatır.
Camiler, sadece inananların topluca ibadet yaptığı yerler değil, aynı zamanda toplumsal birlik ve bütünleşmemizi sağlayan, kalplerimizi birleştiren, sanat ve estetik alanında ulaştığımız seviyeyi sergileyen mimari şaheserlerdir. Cami hakkında Kuran'da şöyle buyurulur: Şüphesiz, insanlar için kurulan ilk ibadet evi elbette Mekke'de, âlemlere rahmet ve hidayet kaynağı olarak kurulan Kâbe’dir. İslam'da caminin tarihi Muhammed'in İslam dinini insanlara ulaştırmaya başladığı zamanlarda başlar.
Dünyadaki ilk mescit, Hz. Muhammet’in 622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret ederken, Medine'ye yakın bir köy konumunda olan Kuba'da bir müddet misafir olarak bulunmuştur. Peygamber Efendimiz burada etrafındaki Müslümanlarla birlikte çalışarak inşaat yapıldığı yapı ilk mescidi olarak bilinir. Bu mescidin özelliği, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in serbest bıraktığı bir deve tarafından belirlendiği bir mescit olması ve özgürlüğü temsil etmesidir.
Bugün gördüğümüz tarzda yapılan camiler ise ilk defa Emeviler tarafından yapılmıştır. Dünyadaki ilk minare ise Muaviye zamanında Mısır valisi olan Müslime tarafından Amr Camii’ne yapılmıştır.
Camiler, İslam kültür ve medeniyetinin oluşup gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Hz. Peygamber, İslam’ı kurumsallaştırmaya camiden başlamış, hicretten hemen sonra inşa ettiği Mescidi-i Nebevi’yi, bireysel ve sosyal pek çok ihtiyacın karşılandığı bir merkez haline getirmiştir.
Antakya’da hem Anadolu tarafının kubbeli camiler, bunlara örnek; Şeyh Ali Camii, Yeni Camii, Habib Neccar Camii, Civelek Camii, hem de erken döneme ait şehre özgü bir özellik taşıyan camiler vardır. Bunlar taş duvarlar üzerine kiremit örtülü, ahşap çatılı camilerdir. Bunlara örnek; Meydan, Nakib, Mahremiye Camileri. Bu yapı tarzının deprem tehlikesi altındaki bir bölge için en uygun yöntem olduğu içindir. Antakya ilçe müftülüğü bünyesinde 190 civarında cami mevcuttur. Bu camilerden 41 adedi Osmanlı döneminde yapılmış camilerdir. Habib Neccar Camii, Anadolu’da yapılan ilk camidir. Cami mimari tarzları, çoğunlukla minareli, tonoz örtülü, Kubbeli ve Ahşap örtülüdürler.