Antakya Sanat Kolektifi, 6 Şubat depremlerinde hayatını kaybedenler anısına deprem bölgesinden çekilen fotoğrafları içeren bir sergi düzenledi. Serginin, Gölcük Depremi’nin yıl dönümü olan 17 Ağustos'ta Ankara Mimarlar Odasında törenle açıldı ve 28 Ağustos’a kadar ziyarete açık olacağı bildirildi.
Serginin açılışında konuşan Şair-Yazar Adil Okay, hüzünlü bir yolculukta, henüz yaraların kapanmamışken bu sergiyi hazırladıklarını söyledi.
Öncelikle serginin özgünlüğüne dikkat çeken Adil Okay, konuşmasına şöyle devam etti: "Sergimiz depremzedeler tarafından ve fonsuz, sponsorsuz imece usulü hazırlanmıştır. Yani bizzat yaralı insanların çalışması sonucu oluşmuştur.
Şimdi açılışta burada Ankara'ya sığınan depremzede hemşehirlerimizle kucaklaşmak bize iyi geldi.
Sıcağa rağmen gelen, bizi yalnız bırakmayan arkadaşlara, teşekkür ediyoruz. Bu serginin kişisel hafızanın kolektif hafızaya dönüşmesini de umut ediyoruz.
6 şubat depreminde, felaketin boyutlarının artmasında suç ortaklığı olan makro ve mikro iktidarların deşifre edilmesi de amaçlarımız arasındadır."
YEŞİL: KÖKLÜ DEPREM HAFIZALARINA İHTİYAÇ VAR
Antakya Sanat Derneği Başkanı ve Antakya Sanat Kolektifi adına konuşan Edip Yeşil, 17 Ağustos, 99 Gölcük depreminin üzerinden 24 yıl geçmesine krağmen o günden bugüne hiçbir şeyin değişmediğini belirterek, "Payımıza düşen acı ve ölüm miktarı daha çok arttı sadece" dedi.
"Orada kimse var mı, çığlıkları hâlâ karabasanlarımızda yankılanıyor" diyen Edip Yeşil, "Yaralarımız henüz kabuk bağlamadı. Biz de ‘sanat sağaltır’ diyerek deprem temalı, Cemal Süreya'dan ödünç aldığımız iki dizeyi de başlık yaparak bir sergi hazırlamaya giriştik. Ama özellikle belirtmeliyiz ki Antakya Sanat Kolektifi olarak bu çalışmada ereğimiz sadece bireysel sağalma/rehabilitasyon değildir. Tek tek bölük pörçük kayıtların yani kişisel hafızanın, kolektif hafızaya dönüşmesine katkı sunmak amaçlarımız arasındadır. Zira biliyoruz ki ‘Türkiye’nin güçlü, köklü deprem hafıza mekânlarına ihtiyacı var. Yalova’da inşa edilen Deprem Anıtı ve Adapazarı Deprem Müzesi dışında ciddi hafıza mekânları yok.’ İşte bu çalışmalar da gerçek tarih yazılımına ve hafıza mekânlarının oluşumuna katkı sunacaktır. Sanat – edebiyat yine toplumsal alt üst oluş dönemlerinde ‘kamunun vicdanı’ olacaktır."
RESMİ KURUMLAR ENKAZ ALTINDA KALDI
Edip Yeşil, "Deprem doğal afet felakettir, yıkar, öldürür, hangi iktidar olursa olsun", denilebileceğine dikkat çekerek, "Oysa depremin felakete dönüşmesini sağlayan faktörleri, sistemlerin politika ve uygulamalarında aramak gerekir. Şehirleşme ve inşaat süreci deprem olgusu dikkate alınarak yapıldığında deprem, pekâlâ bir felakete yol açmadan, bir doğa olayı olarak kalır. Depremin ilk gününden beri binlerce aile enkazların başında çaresizce bir kurtarıcı ekip bekledi. Binlerce insan yıkıntılara zamanında müdahale edilemediği için öldü. On binlerce insan özellikle 3-4 gün sıcak çorba bulamadı, tuvalet bulamadı, su, ekmek bulamadı. AFAD başta olmak üzere ilgili resmi tüm kurumlar ya işlevsiz ya da çok geç kaldılar. Değim uygunsa resmi kurumların büyük bir bölümü de âdeta enkaz altında kaldılar.
ABDULVAHİT GÜRASLAN