Ankara Etlik Şehir Hastanesi Psikiyatri Kliniği Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Kadir Özdel, internet bağımlılığına yönelik başvurularda artış yaşadıklarını belirterek, ailelerin yaş küçüldükçe riskin büyüdüğünü akılda tutması gerektiğine vurgu yaptı.
Özdel, çocuğun sosyal medyada istediği gibi hareket etmesine izin verilmemesi gerektiğini söyledi. Özdel, ihtiyaç olmayan bir durumun kişi için ihtiyaç haline dönüşmesinin, tek bir alanın yaşamın diğer alanlarını da işgal etmesinin "bağımlılık" şeklinde tanımlandığını söyledi. İnternetin de bağımlılık olabildiğini anlatan Özdel, "İnternet bağımlılığı da kişinin internette, internete bağlı cihazlarla geçirdiği vaktin hem normalden daha fazla ihtiyaç haline gelmesi hem de bunun diğer yaşam alanlarını, işlevlerini kısıtlayarak işgal etmesidir" bilgisini verdi. Herkesin yaşamında aile, eğitim, iş hayatı, arkadaşlık ilişkileri gibi aktif olduğu alanların bulunduğunu dile getiren Özdel, bir kişinin arkadaşlarıyla yüz yüze görüşmemeye başlaması, ailesiyle iletişiminin kötüleşmesi, okul başarısının düşmesi ve bu alanlardan çaldığı vakti internette çevrim içi olmak için harcamasının, bir şeylerin yolunda gitmediğine işaret ettiğini belirtti.
"İNTERNETE ULAŞAMADIĞINDA STRESE GİRME GİBİ DAVRANIŞ DURUMLARI ORTAYA ÇIKIYOR"
Prof. Dr. Özdel, bağımlılığa yönelik davranış ve iletişim bozukluklarının gençlerde daha erken dönemde görüldüğünü, yetişkinlerde ise sürecin biraz daha sinsi ilerlediğini söyledi. Yoksunluk hissinin, internet bağımlılığının ana göstergelerinden olduğuna işaret eden Özdel, "İnternete ulaşamadığında strese girme, ona yoğun bir ulaşma arzusu yaşama, bunun için yaşamında diğer yapması gerekenleri feda etme gibi davranış durumları ortaya çıkıyor" diye konuştu.
"KOLAY ULAŞABİLMEK DAHA FAZLA BAĞIMLILIĞA YOL AÇIYOR"
Bütün ruhsal problemlerinin biyolojik, psikolojik ve sosyal bağlamda ele alınması gerektiğini dile getiren Özdel, şöyle devam etti: "Hepimiz insan olarak birtakım bağımlılıklar geliştirmeye adayız, bu evrensel bir şey. Burada bunu kolaylaştıran bazı faktörler olabilir. Örneğin, kişinin sıkıntıya tahammül edemeyen bir yapısının olması, problem çözme becerilerinin iyi gelişmemesi, bir şeye kolayca ulaşması ve bunun iyi denetlenmemesi, o davranışın, maddenin, uygulamanın kolay ulaşılan bir unsur olarak popülerlik kazanmasına ve daha fazla bağımlılığa yol açmasına neden olabilir." Özdel, özellikle son 10 yıldır internet bağımlılığında ciddi artış olduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti: "Bu konuda psikiyatri kliniğimize de başvuruların arttığını gözlemliyoruz. Özellikle 18-24 yaş arası genç erişkinlere hizmet sunan, psikoterapi uygulamalarının yapıldığı birimimiz var, buraya da müracaat eden birçok kişinin olduğunu görüyoruz. Ayrıca internet üzerinden kumar oynama davranışı, bu bağımlılıkla ilgili de ayrı bir tedavi ünitemiz var. İnternet bağımlılığı çok boyutlu bir unsur. Kişiler, çevrim içi oynanan oyunlarla ilgili bağımlılık davranışı geliştirebiliyor. Bunun dışında kumar, cinsellik, sosyal medya uygulamaları veya gruplar üzerinden bağımlılık davranışı ortaya çıkabiliyor. Yani aslında internet tek başına problemin kendisi olmaktan ziyade, problem olan başka durumların, davranışların ortaya çıkışı için bir araç görevini görüyor. Örneğin, kumar bağımlılığı hep vardı ama bu kişiler için internet üzerinden daha kolay ulaşılabilir hale gelince sorunun büyümesine de yol açıyor."
"SOSYAL MEDYA, PAZAR YERLERİ GİBİ"
Prof. Dr. Özdel, gençlerin internette, sosyal medyada zorbalığa maruz kalabildiğini, kumar, istismar, birtakım oluşumlara, gruplara dahil olarak suça sürüklenme gibi risklerle karşılaşabildiğini vurguladı. İnternetin günlük hayattakinden çok daha denetimsiz bir ortam olduğunun altını çizen Özdel, şu değerlendirmelerde bulundu: "Sosyal medyayı, Orta Çağ'ı anlatan filmlerdeki pazar yerlerine benzetiyorum. Aynı ortamda hastalıktan, vebadan ölmek üzere olan kişiler, bir tarafta kahkaha atanlar, bir tarafta bağırıp çağıran, bir tarafta da bir şeyler satmaya çalışanlar... Herhangi bir standart, denetleme yok, herkes kendi hukukunu işletmeye çalışıyor, böyle bir kaos var. Aslında modern toplum belli bir denetleme sistemine ulaşmışken, sosyal medyayla yeniden denetlenmeyen, modern toplum öncesi sosyal durumlara doğru bir geri gidiş olduğunu düşünüyorum. Bu da birçok sosyal alan açısından riskler barındırıyor."
Haber Merkezi
ABDULVAHİT GÜRASLAN